Bundan 43 yıl önce, hayatımın geri kalan kısmını gazetecilik ve yazarlık yaparak geçirmeye karar verdiğimde, günün birinde yazıma böyle bir başlık atmak zorunda kalacağımı hiç düşünmemiştim.
Soğuk Savaş'ın sona ermesini izleyen dönemde özellikle Batı dünyasında belirgin hale gelen iyimserlik havası o dünyanın etkisi altında yetişmiş biri olarak beni de etkilemişti. Yaygın söyleme göre savaşlar çağı geride kalmış, insanlığın barış içinde, çok daha iyi koşullarda yaşayacağı bir çağa girilmişti.
Gazze
Oltaya takılmam kolaydı
Benim bu oltaya takılmam hiç zor olmadı, çünkü hem aile ortamında hem de ilkokuldan sonra devam ettiğim anglosakson okullarında, insanlığın ve uygarlığın özünde iyilik yapmaya dönük bir ayrıcalık olduğu öğretilmişti bana.
Robert Kolej'in lise bölümünden mezun olduktan sonra o dönemde yeni kurulmuş olan Robert Kolej Yüksek Okulu'nun Ekonomi ve İş İdaresi bölümüne kaydolmuştum. Robert Kolej Yüksek Okulu'nda mühendislik bölümünde okuyanlar dahil her öğrencinin mutlaka almak zorunda olduğu tek ders "humanities" adı altında verilen uygarlık tarihi dersiydi. Bu dersin bir Türk bir de yabancı hocası vardı. İki yıl boyunca bu dersi alan bir öğrencinin Batı'nın insanlığın gelişimine yaptığı katkı konusunda olumlu bir fikir sahibi olması doğaldı.
Büyük düş kırıklığı
Soğuk Savaş sonrasında yükselen küreselleşme dalgasının ve dijital devrimin insanlığın büyük bir bölümünü kapsaması beni de sevindirmişti önceleri ama son on yılda yaşananlar bütün bu umutları yıktı.
Küresel kapitalizmin ve dijital devrimin aynı zamanda dünyadaki eşitsizliği hızla artırması ve hemen her ülkede hızla zenginleşen seçkinlere karşı büyük bir tepkinin doğması çoğulcu demokrasiyi iğdiş eden ve insan haklarını tanımayan "tek adam" rejimlerinin yükselmesine yol açtı.
Batı uygarlığının çıkmazı
Şimdi gelinen noktada, dünyada barışın güvencesi olması gereken Birleşmiş Miletler'in tamamen etkisiz hale geldiği ve İsrail'in bir halkı askeri güç kullanarak yok etme girişiminin uzaktan seyredildiğini, insanlık dışı bir katliama adeta seyirci kalındığını görüyoruz. Bu korkunç tabloyu uzaktan izlemek zorunda kalırken insanlığımdan utandığımı hissediyorum.
Osman Ulagay kimdir? İngiltere'de, Manchester Üniversitesi'nde "Kemalizm ve Ulusal Kalkınma" konulu tez çalışmasıyla siyasal bilimler dalında master derecesini aldı. İngiltere'de bulunduğu dönemde Cumhuriyet gazetesine gönderdiği "İngiltere Mektupları" ile gazeteciliğe ilk adımını atan Ulagay, Türkiye'ye döndüğünde Cumhuriyet gazetesiyle ilişkisini sürdürdü. 1981'de Ekonomi Servisi Şefi olarak Cumhuriyet'te çalışmaya başladı, ekonomi sayfasını yönetmenin yanı sıra, haftalık söyleşilerle ve köşe yazılarıyla ekonomi gazeteciliğinin gelişme sürecine katkıda bulundu. Kitapları - Küreselleşme Korkusu ve 2001 Krizi - Küreselleşme Korkusu - Küresel Çöküş ve Kapitalizmin Geleceği - Türkiye Kime Kalacak / Başbakan'ın Yazdırdığı Kitap |