31 Mart'ta yapılan yerel seçim öncesinde zaferden emin görünen Recep Tayyip Erdoğan'ı ve partisini hesapta olmayan bir yenilgiye uğratan CHP'nin beklenmeyen başarısı karşısında Sayın Erdoğan'ın şimdi ne yapacağı yalnızca Türkiye'de değil dünyada da merak ediliyor. Bu nedenle Endoğan'ın bundan sonra atacağı her adım dikkatle izlenecek. On üç yıllık bir aradan sonra dün Irak'a yaptığı ziyaretin de dikkatle izleneceğini tahmin ediyorum.
Ben Orta Doğu uzmanı değilim ve bu ziyaretin önemi konusunda yorum yapacak konumda da da değilim. Siyasi yaşamının ilk büyük yenilgisini tadan Sayın Erdoğan'ın bundan sonra atacağı adımlar dikkatle izlenecek. Türkiye'de parlamenter rejimi kuşa çevirip bütün önemli kararları tek başına aldığı bir saltanat rejimi yaratan Sayın Erdoğan'ın bundan sonra atacağı adımlar her TC vatandaşı gibi beni de yakından ilgilendiriyor.
Erdoğan bir "Political Animal"
"Political Animal" deyimi İngilizcede hayatını siyasete adamış ve vakfetmiş siyasetçiler için kullanılan bir sıfat. Bu sıfatı hak etmek ve dünya sahnesinde bu sıfatla anılmak az sayıda siyasetçiye nasip olan bir ayrıcalık. Sayın Erdoğan da bu sıfatı hak etmiş olan ve Türkiye'de kurmuş olduğu 'Tek Adam' rejimiyle anılan bir siyasetçi.
Bu sıfatı hak etmiş bir siyasetçinin herhangi bir siyasi olayda yenilgiyi kabul etmesi çok zor. Bu duruma düşmemek için her şeyi göze alabiliyor bir Political Animal. 31 Mart yerel seçimleri öncesinde Sayın Erdoğan'ın Türkiye'nin dört bir yanını bizzat dolaşarak partisinin zaferini güvenceye almaya çalışması da bunun çarpıcı bir örneğiydi. Kim bilir nasıl bir "balkon konuşması" hazırlamıştı Sayın Erdoğan partisinin zaferini kutlamak için.
"Türkiye'de tek bir iktidar var, o da benim" diyor Erdoğan
Yerel seçimler sonrasında AK Parti Grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında "Siyasetçinin milletin iradesini küçümseme, yok sayma, görmezden gelme hakkı yoktur", dedikten sonra şunları söylemiş: "Sonuçlara bakarak bunun bir yerel seçim olduğunu unutup şımaranlar, pervasızlaşanlar, hatta farklı heveslere kapılanlar olduğunu görüyoruz. Adeta bir genel seçim havasına girmek suretiyle ülkeyi yöneceklerini zanneden zavallılar var. 81 ilimizde tek bir iktidar vardır, o da 14-28 Mayıs seçimleriyle milletin ülkeyi yönetme vazifesi verdiği Cumhurbaşkanı ve kabinesidir."
Sayın Cumhurbaşkanı'nın mesajı gayet net, Türkiye'nin milli gelirinin yüzde 73'ünü üreten illerin bu kez CHP'ye oy vermiş olması, AKP'nin birçok yerde hezimete uğramış olması hiç önemli değil onun için. Önemli olan şey kendi kişisel tercihleriyle Türkiye'yi çok boyutlu bir ekonomik krize sürüklemiş olan ve halkın geniş bir kesimini yoksulluğa mahkûm eden kişinin şimdi sanki hiçbir şey olmamış gibi "ben buradayım, yola devam ediyorum mesajı" vermesi.
Türkiye maceraya sürüklenir mi?
Orta Doğu'nun fena halde karıştığı bir ortamda, 22 yıllık AKP iktidarından bıktığını oylarıyla ortaya koyan seçmenlerin umutları umarız tehlike sinyali olarak algılanmaz ve iktidar halkın dikkatini başka yöne çekmek için sınır ötesi bir maceranın içine sürüklenmez. Tek Adam rejimlerinin azgınlaştığı ortamlarda bu riskin büyüdüğünü de görmezden gelemeyiz.
Öte yandan, yıllar sonra Türkiye'nin en yüksek oy alan partisi haline gelmeyi başaran CHP'nin bu fırsatı çok iyi değerlendirmesi gerekiyor.
Osman Ulagay kimdir? İngiltere'de, Manchester Üniversitesi'nde "Kemalizm ve Ulusal Kalkınma" konulu tez çalışmasıyla siyasal bilimler dalında master derecesini aldı. İngiltere'de bulunduğu dönemde Cumhuriyet gazetesine gönderdiği "İngiltere Mektupları" ile gazeteciliğe ilk adımını atan Ulagay, Türkiye'ye döndüğünde Cumhuriyet gazetesiyle ilişkisini sürdürdü. 1981'de Ekonomi Servisi Şefi olarak Cumhuriyet'te çalışmaya başladı, ekonomi sayfasını yönetmenin yanı sıra, haftalık söyleşilerle ve köşe yazılarıyla ekonomi gazeteciliğinin gelişme sürecine katkıda bulundu. Kitapları - Küreselleşme Korkusu ve 2001 Krizi - Küreselleşme Korkusu - Küresel Çöküş ve Kapitalizmin Geleceği - Türkiye Kime Kalacak / Başbakan'ın Yazdırdığı Kitap |