Dünya Ekonomik Forumu’nun (DEF) bir zamanlar dillere destan olan Davos toplantısı bugün başlıyor. DEF bu toplantıya çok önem veriyor çünkü pandemi şokundan sonra ilk kez geleneksel mekanında ve zamanında yapılıyor toplantı. Kimilerinin “Davos ahalisi” diye nitelediği küresel seçkinler, halen yaşanmakta olan çok boyutlu küresel krize çare bulmanın çok zorlaştığı bir ortamda bir araya geliyor Davos’ta.
DEF tarafından yapılan açıklamalara göre bu yılki toplantıya katılım rekor düzeyde. DEF’in değişmez kurucu başkanı Klaus Schwab da, her zamanki iyimserliğiyle, bu yılki Davos toplantısının dünyadaki karmaşık sorunlara çözüm arayanlara yol gösterebileceğini söylüyor.
Davos’tan çözüm çıkar mı?
Davos Zirvesi, keşke dünyadaki çözüm arayışlarına esin kaynağı olabilse. Davos Zirvesi'nden umutlu değilim açıkçası. Umutlu değilim çünkü son çeyrek yüzyılda dünyada muazzam bir değişim ve dönüşüm yaşanırken Batı dünyası bunun olası sonuçlarını algılamakta yetersiz kaldı. 1999’dan itibaren yapılan Davos toplantılarının çoğuna katılmış bir gazete yazarı olarak, Batı dünyasının küresel boyuttaki belirleyici konumunun aradan geçen sürede nasıl erozyona uğradığını yakından gözlemledim.
Davos’a ilk gittiğimde önemli görevlerde bulunan Batılı katılımcıların, sınırsız bir özgüven içinde, Çin ve Hindistan gibi yeni yükselen ülkelerden gelen temsilcilere nasıl akıl öğrettiğini ve onların da saygılı ögrenciler gibi onları nasıl dinlediğini hatırlıyorum. Çin’in 20 yıla kalmadan ABD ile boy ölçüşecek bir güç haline geleceği hiç hesaba katılmamıştı o dönemde. Küreselleşmenin ve dijital devrimin dünyayı ve insanlığı nasıl dönüştüreceği ve ne gibi sorunlara yol açabileceği de.
Davos pandemiyi ıskaladı
2020 yılının Ocak ayında, Davos toplantısının bittiği gün karlı dağ yollarından geçerek Zürih’e dönerken de, Batı dünyasının kendi tetiklediği küresel dönüşümün sonuçlarını algılamakta neden geç kaldığını düşünüyordum. Dünyanın birkaç gün sonra Koronavirüs bombasıyla sarsılacağını ise aklımdan bile geçirmemiştim çünkü Davos’ta böyle bir olasılıktan hiç söz edilmemişti. DEF’in yüzlerce uzmanın katkısıyla hazırlanan Küresel Risk Raporu’nda da bu yakın tehdide hiç vurgu yapılmamıştı. Pandeminin başta ABD olmak üzere zengin ülkelerde yarattığı panik ve yol açtığı kayıplar da Batı’nın böylesine yakın bir tehdide ne kadar hazırlıksız yakalandığını gösterdi dünyaya. Temel amacının “dünyanın durumunu iyileştirmek” olduğunu her fırsatta yineleyen DEF’in de bu konuda uyarı görevini iyi yaptığı söylenemezdi.
Bu gözlemlerim benim Dünya Ekonomik Forumu’nun işlevini küçümsediğim anlamına gelmiyor. Yıllara yayılan Davos deneyimim benim dünyada olan biteni kavramamda belirleyici rol oynadı, birçok kavramla Davos’ta tanıştım, dünyanın önde gelen ekonomistleriyle ve bilim insanlarıyla, devlet adamlarıyla, iş dünyasının temsilcileriyle, sanatçılarıyla bir arada bulunma şansını elde ettim. Bu deneyimi yaşamış olmasaydım bugün bu yazıyı da yazamazdım her halde.
2023 Küresel Risk Raporu ne diyor?
Bu yılki Davos Zirvesi öncesinde açıklanan 2023 Küresel Risk Raporu’nu da ilgiyle okudum ve birçok bakımdan dikkate değer buldum. Raporun hazırlanmasında önemli rol oynayan DEF yönetici direktörü Saadia Zahidi, raporun önsözünde şu önemli saptamaları yapıyor:
- Dünyayı hazırlıksız yakalayan pandemi şoku ve pandemiden çıkış yolunda atılan adımlar dünyayı çok boyutlu bir krize sürükledi.
- Karbon salınımında gözlenen tırmanış iklim değişimiyle mücadeleyi zorlaştırdı.
- Ukrayna savaşı gıda ve enerjinin bir silah olarak kullanılmasına yol açtı.
- Bunun da etkisiyle enflasyon yılllardır görülmemiş düzeylere tırmandı.
- Geniş kitleleri vuran hayat pahalılığı sorunu küresel boyutta bir geçim sıkıntısı krizine yol açtı ve bu sorunu en tehlikeli risk haline getirdi.
- Enflasyonu önlemek için atılan adımlar dünya ekonomisinde ciddi bir yavaşlamaya yol açtı.
- Ancak borçla yaşayabilen yoksul ülkelerin sorunları daha da ağırlaştı.
- Küreselleşme yolunda atılmış olan adımların olumlu etkileri unutuldu ve her ülkenin kendi başının çaresine bakmaya zorlandığı ve ulusalcı-korumacı politikaların öne çıktığı bir döneme girildi.
- Bu ortam jeopolitik gerilimlerin artmasına yol açtı, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması ise bu süreçte çok tehlikeli yeni bir aşamaya gelindiğini gösterdi.
- Sosyoekonomik sorunların yaygın tepkilere yol açmaya başladığı bir ortamda jeopolitik gerilimin tırmanması küresel riskleri daha da artırdı.
Davos’tan ne çıkar?
Dünyanın önde gelen şirketlerinin ve bankalarının katkılarıyla yaşayan Dünya Ekonomik Forumu’nun Davos Zirvesi bu ortamda başlıyor. İş dünyasının ağır toplarının kritik bir dönemde yapılan bu zirvede ortaya koyacağı tavır yakın geleceğin nasıl şekilleneceği konusunda bize bazı ipuçları verebilir. Soğuk savaşın sona ermesiyle başlayan, küreselleşme ve teknolojik devrimle devam eden sürecin bir kırılma noktasına gelip gelmediği konusunda da bir fikir edinebiliriz belki de.
Osman Ulagay kimdir? İngiltere'de, Manchester Üniversitesi'nde "Kemalizm ve Ulusal Kalkınma" konulu tez çalışmasıyla siyasal bilimler dalında master derecesini aldı. İngiltere'de bulunduğu dönemde Cumhuriyet gazetesine gönderdiği "İngiltere Mektupları" ile gazeteciliğe ilk adımını atan Ulagay, Türkiye'ye döndüğünde Cumhuriyet gazetesiyle ilişkisini sürdürdü. 1981'de Ekonomi Servisi Şefi olarak Cumhuriyet'te çalışmaya başladı, ekonomi sayfasını yönetmenin yanı sıra, haftalık söyleşilerle ve köşe yazılarıyla ekonomi gazeteciliğinin gelişme sürecine katkıda bulundu. Kitapları - Küreselleşme Korkusu ve 2001 Krizi - Küreselleşme Korkusu - Küresel Çöküş ve Kapitalizmin Geleceği - Türkiye Kime Kalacak / Başbakan'ın Yazdırdığı Kitap |