Dünya çok boyutlu bir çıkmaza doğru sürüklenirken Türkiye ülkenin geleceğini belirleyecek kritik bir seçime gidiyor. Umarım kurallara uygun bir seçim süreci yaşarız. Doğrusu biraz kaygılıyım çünkü toplumda ‘biz ve onlar’ ayrımı yaratarak ülkelerini ‘tek adam’ rejimiyle yönetmeye kalkışan siyasetçilerin seçim kaybetmeye tahammülü olmadığını gördük. Seçimi kaybeden ‘tek adam’ların yenilgiyi kabullenmemek için her yola başvurabildiğini ABD’de Trump ve Brezilya’da Bolsonaro sayesinde öğrendik. Rusya’da Putin savaşı bile göze aldı ve Ukrayna’ya saldırdı tahtını korumak için.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu grubun bir mensubu olarak algılanıyor dünyada ve bu nedenle seçime giden Türkiye için de benzer kaygılar duyuluyor. Erdoğan’ın The Economist ve Der Stern gibi dergilerin kapağında yer alması da bu kaygının bir göstergesi bence.
Dünya çıkmaza sürükleniyor
Türkiye seçime giderken dünyanın derin bir çıkmaza doğru sürüklenmekte olduğunu gösteren gelişmeler de birbirini izliyor.
Birinci yılını doldurmakta olan Rusya-Ukrayna savaşının önümüzdeki dönemde çok daha vahim sonuçlar doğurması kimseyi şaşırtmamalı.
Vahim sonuçlar doğurabilecek bir diğer gelişme de Soğuk Savaş sonrasında dünyada yaygın kabul gören, savaşı unutup ekonomik kalkınmaya odaklanalım ve bütün dünyayı bu çabaya ortak edelim anlayışının yerini her ülke kendi çıkarını gözetsin ve bencilce davransın anlayışına bırakmış olması.
MF Başkanı Kristalina Georgieva, Time dergisinin son sayısında yer alan yazısında şöyle diyor: “Son 30 yılda küresel dayanışma sayesinde 1.3 milyar insan aşırı yoksulluktan kurtuldu. Şimdi jeopolitik çatışmanın yeni bir soğuk savaşı gündeme getirmesi halinde bütün bu kazanımların kaybedilmesi söz konusu olacak.”
Açlık tehdidi büyüyor
Önümüzdeki Nisan ayında görevinden ayrılacak olan Dünya Gıda Programı Başkanı David Beasley’in açıklaması daha da çarpıcı: “Altı yıl önce ben göreve geldiğimde açlık sınırındaki insan sayısı 80 milyondu. Covid salgını öncesinde 135 milyondan 276 milyona yükseldi bu sayı. Şimdi Ukrayna savaşı nedeniyle bu sayının 350 milyona çıkması söz konusu.”
İklim değişikliği nedeniyle yerini yurdunu kaybedecek olan milyonlarca insanı da hesaba katacak olursak dünyadaki dışlanmış, horlanmış, yaşam alanı kalmamış insan sayısının daha da artması kaçınılmaz görünüyor. Oxfam’ın son yoksulluk raporu da küresel eşitsizliğin eriştiği boyutları ortaya koyuyor.
Tüm bu gelişmelerin önümüzdeki dönemde birçok ülkede toplumsal patlamalara ve daha önce benzeri görülmemiş boyutta yeni göç dalgalarına yol açması olası görünüyor.
Türkiye için fırsat olabilir mi?
Time dergisi Benjamin Netenyahu’nun yeniden İsrail başbakanı olmasının bölgede ve dünyada yeni sorunlara yol açabileceğini vurgulayan önemli bir yazıya da yer vermiş son sayısında.
Bütün bu faktörleri hesaba kattığımızda, dünyanın çok boyutlu bir çıkmaza doğru sürüklendiği bir ortamda Türkiye’deki seçimin de farklı bir önem kazanacağını düşünebiliriz. Türkiye eğer bu seçim sonucunda ‘tek adam’ rejiminden kurtulabilirse ekonomide atacağı akılcı adımlarla ve dış politikada oynayacağı yapıcı rolle çıkmazdaki dünyaya umut bile verebilir belki de.
Osman Ulagay kimdir? İngiltere'de, Manchester Üniversitesi'nde "Kemalizm ve Ulusal Kalkınma" konulu tez çalışmasıyla siyasal bilimler dalında master derecesini aldı. İngiltere'de bulunduğu dönemde Cumhuriyet gazetesine gönderdiği "İngiltere Mektupları" ile gazeteciliğe ilk adımını atan Ulagay, Türkiye'ye döndüğünde Cumhuriyet gazetesiyle ilişkisini sürdürdü. 1981'de Ekonomi Servisi Şefi olarak Cumhuriyet'te çalışmaya başladı, ekonomi sayfasını yönetmenin yanı sıra, haftalık söyleşilerle ve köşe yazılarıyla ekonomi gazeteciliğinin gelişme sürecine katkıda bulundu. Kitapları - Küreselleşme Korkusu ve 2001 Krizi - Küreselleşme Korkusu - Küresel Çöküş ve Kapitalizmin Geleceği - Türkiye Kime Kalacak / Başbakan'ın Yazdırdığı Kitap |