Osman Elbek

03 Kasım 2019

Beyaz fosfor ve sarımsak kokusu

"Tek bir damla bile yeterli oluyor; kemiğe ulaşıncaya kadar yanıyor ve en kötü ihtimalle fosfor zehirlenmesinden ölüyorlar"

Beyaz fosforun adını bugüne kadar hiç duydunuz mu?

Muhtemelen son birkaç güne kadar duymuş olmanız pek olası değil.

Pekiyi ama nedir beyaz fosfor?

Yaklaşık bir yıl önce Rus ordusu, iki ABD jetinin Suriye'nin Deyrizor bölgesine beyaz fosfor bombası attığını iddia etmişti

Suriye'de gerçekleştirilen "Barış Pınarı Harekâtı" esnasında kullanıldığı iddia edilen, ancak Türkiye Cumhuriyeti'nin açık bir dille yalanladığı ve Dünya Sağlık Örgütü'nün kullanılmadığına dair açıklamada bulunduğu beyaz fosforun sağlık üzerine etkisi nedir?

Tarihçe

Amerika Birleşik Devletleri'nin Vietnam batağına saplandığı yıllarda Vietkong gerillalarına karşı kullandığı ölümcül silahlardan birisi napalm bombalarıydı. Bu bombalar yapısı itibariyle insan bedenine yapışmasından dolayı ölümcül zarara neden oluyordu. Amerikalı bir pilot bu bombaların yıkıcı etkisini ve bu bağlamda beyaz fosforun gündeme gelişini şu sözlerle anlatır:

"Asıl ürün o kadar iyi değildi, eğer (Vietnamlılar) hızlı davranırlarsa vücutlarından sıyırıp atabiliyorlardı. Bunun üzerine bizim çocuklar karışıma polistiren eklemeye başladılar, battaniyeye bulanan bok gibi yapışıyordu. Ama (Vietnamlılar) suya dalarsa yanma duruyordu, bunun üzerine Willie Peter (beyaz fosfor) eklemeye başladılar. Şimdi suyun altında dahi yanıyor. Ve tek bir damla bile yeterli oluyor; kemiğe ulaşıncaya kadar yanıyor ve en kötü ihtimalle fosfor zehirlenmesinden ölüyorlar" (Uluslararası Hak İhlalleri İzleme Merkezi, Yirminci Yüzyılda Soykırım ve Katliamlar, 2014.)

Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Turgut Turhan'a göre "pek de etkili bir mühimmat olmayan fosfor bombalarının temel işlevi, işaret vermek ve düşman görüş alanını daraltarak asker ve araçların görülmesini engellemektir". Turhan'a göre İsrail, tüm sivilleri "Hamas Militanı" olarak kabul edip onların üzerine fosfor bombası yağdırmak suretiyle savaş suçu işlemiştir. Turhan'a göre İsrail'in bu suçu, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu, Uluslararası Af Örgütü ve Kızılhaç – Kızılay yetkililerince de ifade edilmiştir (Turhan T, Uluslararası İnsancıl Hukuk ve İsrail'in Gazze Harekatı, İ. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Ekim 2009; 161 – 181).

Türkiye'nin askeri amaçlı kullanım sonrası gelişen fosfor yanıklarıyla teması ise yine bir "Barış Harekâtı" olan Kıbrıs çıkarması sonrası olmuş ve Dr. Harun Özkan'ın aktardığına göre altmıştan fazla fosfor yanığı başvurusu olmuştur. Özkan'ın ifade ettiğine göre; "geç komplikasyonlarla başvuran ve yetersiz ilk tedavi gören" bu hastaların akıbeti arzu edildiği kadar başarılı olamamıştır (Özkan H, Fosfor Yanıkları ve Tedavileri, Türk Plastik Rekonstriktif ve Estetik Cerrahi Dergisi, 1980; 2 (1): 217 – 228).

Fosfor

Fosfor, kelime olarak phos (ışık) ve phorus (taşıyan) köklerinden türetilmiştir.

Atom numarası 15 ve atom ağırlığı 30.974'dür. Yoğunluğu santimetre küp başına 1.82 gramdır. Oda sıcaklığında katı haldedir. Erime noktası 44.15, kaynama noktası 280.5 santigrat derecedir.

İlk olarak 1669'da Hamburg'da sıradan metalleri altın haline getirecek bir bileşik ararken kaza eseri idrarda keşfedilmiştir. 1769'da ise kireçlenmiş kemiklerde fosforik asit bulunduğu saptanmıştır. Gerçekten de insan vücudunda çoğunlukla kemiklerde olmak üzere yaklaşık 750 gram fosfat vardır.

Polimorf (çok yüzlü) bir katı olan fosforun doğada birçok alotropu mevcuttur. Beyaz, siyah, kırmızı ve sarı alotroplar arasında en bilinenleri beyaz ve kırmızı fosforlardır.

Saf beyaz fosfor renksiz beyaz mumsu bir yapıdayken, ticari fosfor genellikle sarı renklidir.

Farklı renkteki fosforların özellikleri birbirlerinden farklıdır. Örneğin beyaz fosfor soğuğa az dayanıklıdır. Suda erimediği için fosforun depolanma ve saklanması su altında yapılır. Ancak yağ ve safrada kolaylıkla eridiği için bağırsak ve dokulardan hızlıca emilir.

Sanayide gübre, kibrit yapımı, fare zehiri ve eskiden havai fişeklerinin yapımında kullanılmış olan fosfor ilk kez Birinci Paylaşım Savaşında cephede mühimmat olarak sarf edilmiştir. El bombası, havan topu, top mermisi ve napalm bombası fosforun kullanıldığı başlıca ölümcül silahlardır.

Beyaz fosfor

Kaynak: Al Barqouni LN, White phosphorus burn, Lancet, 2010; 376: 68

Beyaz fosfor, oda sıcaklığının 10 – 15 derece üzerindeki ısılarda hızla oksijenle reaksiyona girerek kolayca yanar. Bu nedenle cilt yoluyla teması halinde deride ciddi yanıklara yol açar.

Bununla birlikte beyaz fosfora cilt yoluyla maruziyet yanıklar dışında karaciğer, böbrek, kalp, akciğer ve kemik hasarına da yol açarak ölüme neden olur.

Beyaz fosforun kısa süreli solunması öksürük ve boğaz ile akciğerde irritasyona yol açarken, uzun süre solunması çene kemiğinin parçalanmasına kadar ilerleyen yaralara ve akciğer ödemine yol açar. Ayrıca beyaz fosfor içeren havayı soluyan sıçanların ağız kan damarlarında hasar oluştuğu gözlenmiştir.

Beyaz fosfor dumanına maruziyet aynı zamanda fazla gözyaşı üretimine ve gözün ışığa duyarlılığının artmasına neden olur. Bununla birlikte göz küresinin iç bölümünün iltihabı ve göz küresinde delinme ya da parçalanmaya yol açması da mümkündür.

Az miktarda dahi olsa beyaz fosfor yemek ya da içmek, karaciğer, kalp ve böbrekte hasara; bulantı, kusma, mide krampı, uyuşukluk ve ölüme neden olabilir.

Beyaz fosfor maruziyetine bağlı olarak gelişen sistemik toksisite klasik olarak üç faza ayrılır. Maruziyeti takiben ilk birkaç dakika ile 8 saat arasındaki ilk faz sindirim sistemi fazıdır. Bu aşama 24 – 48 saat içerisinde ölüme yol açabilecek kadar şiddetli olabilir.

İlk fazın ardından gelen ikinci faz yakınmaların olmadığı bir dönemdir. Bu dönem maruziyet sonrası 3 güne kadar uzayabilir.

Üçüncü faz ise yakınmasız dönemi takip eden çoklu organ yetmezliğinin ve merkezi sinir sistemi hasarının geliştiği ve sıklıkla ölümle sonuçlanan dönemdir.

Beyaz fosfora maruz kalındığını gösterecek tıbbi bir test yoktur. Ancak fosfor yanığı sonrası yanık bölgesinden sarımsak kokusunun yayılması karakteristik bir bulgudur.

Fosfor yanıklarına karşı sergilenecek acil tedavi yaklaşımının temeli dekontaminasyondur (kirliliği ortadan kaldırma). Bu amaçla ilk olarak fosforla kirlenmiş giysiler çıkarılmalıdır. Beyaz fosforla temas etmiş alanların soğuk su, sabun veya salin ile fırça eşliğinde yıkanması, soğuk su banyosu yaptırılması ve cildin su veya salin emdirilmiş pedlerle kaplanması gereklidir.

Tedavinin en önemli aşaması cilt yüzeyinin nemli tutulmasıdır. Çünkü cilt kuru hale gelirse beyaz fosfor yeniden tutuşabilir.

Bu girişimlere ek olarak cildi bikarbonat çözeltisiyle yıkamak oluşan fosforik asidi nötralize edecektir. Vücut yüzeyinde kalan beyaz fosfor parçacıkları ise gerekirse cerrahi yöntem uygulanarak hızla temizlenmelidir.

Öte yandan beyaz fosfor eğer sindirim yoluyla alınmış ise hasta kusturulmaya çalışılmamalıdır.

Son olarak dekontaminasyon işlemi sırasında hastaya müdahale edenler de kendi sağlıkları açısından dikkatli olmalıdır. Çünkü kirli giysi ve deriden beyaz fosfor salınımı tedavi sırasında da devam edecektir. 

Sözün sonu

Türkiye'nin koruyup kolladığı "öz, milli ve yerli" Suriye güçleri iddia edildiği gibi beyaz fosfor kullandı mı?

Bilmiyorum.

Bilmiyorum çünkü savaşlarda, çatışmalarda önce gerçekler ölür. Çünkü savaşan / çatışan taraflar, savaşın / çatışmanın acı ve yıkımlarını görüp bu sorunları azaltmak yerine kendi haklılıklarını öne çıkarmaya çalışırlar. Bu çaba özellikle saldırgan taraf açısından daha belirgindir. O nedenle savaş ve çatışma koşullarında tarafların yaptığı açıklamalara kuşkuyla yaklaşmak gereklidir.

Ama öte yandan Birleşmiş Milletler'in açıklamasından dolayı biliyorum ki; "Barış Pınarı Harekâtı" nedeniyle Suriye topraklarında 80 bini çocuk olmak üzere 176 bin kişi yerinden oldu.

80 bini çocuk olmak üzere 176 bin kişi...

80 bini çocuk olmak üzere 176 bin kişi...

80 bini çocuk olmak üzere 176 bin kişi...

Olup bitene karşı olmam için başka gerekçeye ihtiyaç var mı?