“Suriye’de doğacak otorite boşluğunun olumsuz sonuçlarından biri de, bölgeye aşırı unsurların yayılması tehlikesidir. Afganistan’a bakın. Avrupa’dan binlerce mil uzakta 140 bin NATO askeri var. Amaçları terörü engellemek. Şimdi Avrupa’nın dibinde aynı terörün yeşermesi için verimli topraklar hazırlanıyor. Bunu ben söylemiyorum, CIA, MI-6 söylüyor, tüm istihbarat örgütleri söylüyor. Cihatçı radikaller bölgede zemin kazanıyor diyorlar.”
Bunu söyleyen ABD Dışişleri Bakanı değil, Britanya Dışişleri Bakanı da değil, Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı da değil, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri de değil! Bunu söyleyen kim?
İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi!
Yıllarca Lübnan’da radikal İslamcı terör örgütü Hizbullah’ı ve Filistin’de radikal İslamcı terör örgütü HAMAS’ı destekleyen İran, Türkiye’nin Suriye politikasını eleştirirken, Suriye’deki “aşırı unsurlardan” ve “cihatçı radikallerden” söz ediyor.
Dünya sanki bir anda tersine döndü!
İran Dışişleri Bakanı Salihi, Cumhuriyet Gazetesi’ne yaptığı açıklamada, Suriye politikası nedeniyle Türkiye’yi eleştiriyor ve şöyle diyor:
“Ülkeler ilişkilerini, diyaloglarını ortak noktalar yerine farklar üzerine inşa etmeye kalkarsa, aradaki ayrılık daha da derinleşir. Örneğin Suriye ve Türkiye arasında yaşananlara bakın. Bir buçuk yıl önce ilişkiniz ne kadar güzeldi. Serbest ticaretiniz vardı, vizeleri kaldırmıştınız, stratejik ortaktınız. Şimdi bu ilişki, bir anda düşmanca eleştiriler içeren bir yapıya dönmüş durumda. Böyle olmaması gerekirdi. Bu ilişkiyi onarmalıyız.”
Dinci İran yönetimi bile, AKP’nin Suriye politikasını eleştiriyor.
Denebilir ki, İran Suriye ile genellikle ittifak içinde oldu; Lübnan’da Hizbullah’ın örgütlenmesini birlikte organize ettiler; ABD yönetimlerinin emperyalist politikalarına birlikte karşı çıktılar; Suriye yıllarca, SSCB’ye ve Rusya’ya askeri üs olanağı veren tek Orta Doğu ülkesi oldu; İran-Irak savaşında Suriye İran’ı destekledi; İran ve Suriye, Orta Doğu’daki Sunni egemenliğe karşı birlikte hareket etti, bir Şii-Alevi ittifakı kurdu. Elbette bunlar doğrudur ve zaten doğru olduğu için de Türkiye, Orta Doğu’da, sadece Rusya bağlantılı değil, İran bağlantılı dengeleri de dikkate almalıdır.
Ancak Suriye hiçbir zaman dinci bir yönetime sahip olmadı; Suriye, çoğu Orta Doğu ülkesi gibi, bir dikta rejimine sahip olmakla birlikte, laik bir yönetim biçimi izledi. Nasıl oluyor da dinci İran yönetimi bile, Suriye yönetimine, laik Türkiye Cumhuriyeti’nden daha yakın davranıyor, Suriye ile ilişkilerini sağlam tutuyor?
Yukarıdaki nedenleri Türkiye bağlamında biraz daha açacak olursak, birinci neden elbette, Türkiye’nin resmen ve kağıt üzerinde laik olması, ancak AKP’nin laikliğe karşı olması ve Türkiye’deki laik düzeni fiilen neredeyse ortadan kaldırmış olması; Suriye’de Beşar Esad yönetiminin devrilmesi durumunda da, dinci Müslüman Kardeşler’in iktidara geleceğini bilmesi.
İkinci neden, AKP’nin müslümanlığın Sunni mezhebini temsil etmesi, Suriye’yi yönetenlerin ise ağırlıklı olarak Alevi olması, Sunnilerin yönetimde yeterince söz sahibi olmaması; AKP’nin mezhep ve din üzerinden dış politika yürütmesi.
Üçüncü neden ise, AKP’nin ABD yönetimlerinin güdümünde hareket etmesi, İran ve Suriye’nin ise, ABD’nin egemenlik alanının dışında kalması, ABD’nin dış politikasına karşı direnmesi.
Ancak Türkiye yine de, özellikle Hafız Esad’ın ölmesinden ve terör örgütü PKK’nın Suriye’deki kamplarını boşaltmasından sonra, Suriye ile ilişkilerini geliştirdiğine göre, din, mezhep ve laiklik hakkındaki ideolojik tutumuna bağlı kalmadan ve ABD’nin güdümüne girmeden, Suriye ile ilgili daha dengeli ve tarafsız bir dış politika stratejisi çizebilirdi. Böylece ne İran’ı, ne de Rusya’yı, Suriye yüzünden karşısına almış olmazdı.
Dinci İran laik Suriye’nin yanında, laik Türkiye ise Suriye’nin karşısında!
Bu tablo nasıl açıklanabilir?
AKP’nin Suriye ile ilgili insan hakları, baskı, zulüm ve katliam retoriğinin tam bir palavra olduğunu aklı başında ve bilgili herkes biliyor.
ABD’nin Irak’ı işgaline ve bu savaşta 1 milyon kişinin ölmesine ses çıkartmayan, Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Bahreyn gibi diktatörlükleri destekleyen, kendi ülkesinde de öğrencileri, yazarları, gazetecileri, siyasetçileri, akademisyenleri hapishaneye tıkan AKP’nin, insan hakları, baskı, zulüm ve katliam konusunda söylediklerine, vicdanı, aklı ve bilgisi olan kimse inanmaz.
Dinci İran laik Suriye’nin yanındayken, laik Türkiye nasıl Suriye’nin karşısında olur?
Eğer Türkiye laik değilse, AKP yüzünden Türkiye’de laiklik ortadan kalktıysa, AKP nedeniyle Türkiye de artık dinci olduysa, o zaman Türkiye neden İran gibi, dinci olmasına rağmen, Suriye yönetimine sahip çıkmıyor?
Mart ayında Ankara’yı ziyaret eden CIA Başkanı ve yarın Türkiye’ye gelecek olan ABD Dışişleri Bakanı bunları biliyor olmalı!
Onlar da bilmiyorsa, kim biliyor?