Anadolu’da çok köklü bir insancılık ve insancıllık geleneği vardır. Bu geleneğin temelinde de insana değer vermek ve insanı sevmek anlayışı bulunmaktadır. Sivas’tan da bu geleneği temsil eden çok önemli iki ozan çıkmıştır: 16. Yüzyılda Pir Sultan Abdal ve 20. Yüzyılda Aşık Veysel. Ama bugün Türkiye’yi yönetenler ne bu değerlerden anlarlar, ne de bu ozanların söylediklerinden ve yazdıklarından.
Pir Sultan Abdal aynı zamanda Alevi inancının tarihteki en önemli temsilcilerinden birisidir. Alevilik ise İslam dinini ılımlı bir biçimde yorumlamış ve uygulamış bir gelenektir. Bu nedenle Alevilerden dinci yobaz çıkmaz. Anadolu’da yobazlık ve köktendincilik Alevi mezhebinde neredeyse hiç yoktur, Sünni mezhebinde ise daha yaygındır. Bu tarihsel bir gerçektir. Nitekim, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri, Aleviler, bir bütün olarak, laiklik ilkesine her zaman sahip çıkmışlardır, bu konuda hiç fire vermemişlerdir.
İslam dinine yönelik ılımlı ve insancıl yorumları nedeniyle, ayrıca Kuran’daki her ayeti harfi harfine uygulamamaları nedeniyle, örneğin namaz kılmamaları, camide ibadet etmemeleri, oruç tutmamaları veya daha az tutmaları, zaman zaman içki içmeleri ve başlarını genellikle örtmemeleri nedeniyle, Aleviler, hem Osmanlı İmparatorluğu döneminde, hem de Türkiye Cumhuriyeti döneminde, her zaman baskı altında tutulmuşlar, bazen de katledilmişlerdir.
Yavuz Sultan Selim döneminde, 1512 yılında, Şeyhülislam Müftü El Hamza, Alevilerin dinsiz ve kafir olduklarına, katledilmelerinin vacip ve farz olduğuna dair fetva vermiştir. Yine 16. Yüzyılda yaşayan Şeyhülislam Ebu Suud da benzer fetvalar vermiştir. 1514 yılında, Yavuz Sultan Selim döneminde, Anadolu’da yaklaşık 40 bin Alevi katledilmiştir. Pir Sultan Abdal, aynı yüzyılda, Osmanlı yönetimi tarafından Sivas’ta idam edilmiştir. 16. Yüzyılda yaşanan bu travmaların etkisiyle, Aleviler yüzlerce yıl, kimliklerini gizleyerek, baskı altında yaşamak zorunda kalmışlardır.
Mustafa Kemal’in devrimleri Alevilerin büyük ölçüde rahatlamasına neden olmuştur. En azından siyaseten, din ve devlet, din ve eğitim, din ve idari yapılanma, din ve hukuk işlerinin ayrılması sayesinde, Aleviler, devlet baskısından kurtulmuşlardır. Bu nedenleTürkiye’de her Alevinin gönlünde, Mustafa Kemal’in yeri özeldir. Aleviler hiçbir zaman Mustafa Kemal’e ve onun devrimlerine ihanet etmemişlerdir.
Buna tahammül edemeyen ve adeta Osmanlı İmparatorluğu özlemi içinde yaşayan dinci yobaz odaklar ise, zaman zaman Alevilere yönelik kinlerini ve katliamlarını sürdürmüşlerdir. 1970’lerde yaşanan Çorum ve Kahramanmaraş katliamları ve son olarak 1993’te yaşanan Sivas katliamı bunun en çarpıcı örnekleridir. Bu katliamlar sonucunda, laik Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde, 200’ü aşkın Alevi öldürülmüştür.
Çorum ve Kahramanmaraş katliamları hiçbir zaman tam olarak aydınlatılmadı, failler, tetikçiler, emri verenler, azmettirenler cezalandırılmadı. Şimdi aynı durum, daha yakın bir geçmişte meydana gelen Sivas katliamında da tekerrür etti! Zaman aşımından dolayı dava düştü!
Zaman acıları dindirmedi, ama zaman yargıyı aştı, zaman adalet kavramını silip süpürdü!
2012 yılında AKP hükümeti ve yargısı, bir büyük utancın altına daha imza atmış oldu! AKP 10 yıldır iktidar, ama bu kadar uzun bir zaman, AKP’nin milletvekiline, polisine, savcısına, yargıcına yetmedi, zaman adaleti adeta buharlaştırdı! Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da, buna yorum olarak, “Hayırlı olsun” demekle yetindi! Onun ağabeyi ve hocası eski Refah Partisi Milletvekili ve Adalet Bakanı Şevket Kazan, Sivas katliamı sanıklarının resmi avukatı olduğuna göre, öğrencisi olan kişiden de farklı bir şey beklememek gerekir herhalde. “Hayırlı olsun”!
Acaba Sivas’ta katledilen 36 kişi bu konuda ne düşünürdü?! “Hayırlı olsun, öldürüldük” mü derlerdi?!
Türkiye’nin önde gelen Alevi derneklerinden birisi olan Pir Sultan Abdal Derneği’nin Sivas’ta düzenlediği bir kültür ve sanat etkinliğine katılan ve bunun sonucunda katledilen onlarca yaşlı, genç, kadın ve çocuk için adalet nasıl sağlanacak?! Bir tarafta söz konusu katliamları yapan aşağılık, namussuz ve şerefsiz yamyamlar, bir tarafta katledilen ve çoğu Alevi olan ozanlar, sanatçılar, öğrenciler!
Anlaşılan sayılar artık AKP için bir şey ifade etmiyor! AKP sayılara karşı bağışıklık kazanmış! Ölü veya canlı, tutuklu veya tutuksuz, insanlar artık birer sayı olmuşlar! Belki Sivas’ta katledilenlerin, ölenlerin adlarını ve yaşlarını AKP’ye tekrar hatırlatmak yararlı olabilir:
Muhlis Akarsu (45, Sanatçı), Muhibe Akarsu (35), Gülender Akça (25), Metin Altıok (52, Şair-Yazar), Mehmet Atay (25, Gazeteci), Sehergül Ateş (30), Behçet Sefa Aysan (44, Şair), Erdal Ayrancı (35), Asım Bezirci (66, Araştırmacı-Yazar), Belkıs Çakır (18), Serpil Canik (19), Muammer Çiçek (26, Aktör), Nesimi Çimen (62, Şair-Sanatçı), Carina Cuanna Thujs (23, Gazeteci), Serkan Doğan (19), Hasret Gültekin (23, Şair-Sanatçı), Murat Gündüz (22), Gülsüm Karababa (22), Uğur Kaynar (37, Şair), Emin Buğdaycı (18, Şair), Asaf Koçak (35, Karikatürist), Koray Kaya (12), Menekşe Kaya (15), Handan Metin (20), Sait Metin (23), Huriye Özkan (22), Yeşim Özkan (20), Ahmet Özyurt (21), Nurcan Şahin (18), Özlem Şahin (17), Asuman Sivri (16), Yasemin Sivri (19), Edibe Sulari (40,Sanatçı), İnci Türk (22), Ahmet Öztürk (21, Otel çalışanı), Kenan Yılmaz (21, Otel çalışanı).
16. yüzyılda büyük Alevi ozan Pir Sultan Abdal Sivas’ta idam edildi, 20. yüzyılda, yine Sivas’ta, onun adını taşıyan derneğin düzenlediği bir etkinlikte, çoğu Alevi, 36 kişi yakıldı; 21. Yüzyılda da Türkiye Cumhuriyeti adaleti, katilleri cezalandırmayı başaramadı!
16. yüzyıldan 21. Yüzyıla değişen hiçbir şey olmadı! Ne Aleviler için, ne de insanlık için!