Önay Yılmaz

06 Ocak 2010

Kırmızı kar yağdığı zaman!

Çocukken bir şeyin gerçekleşmesinin zor olduğunu söylerken, yarı alaycı bir ifadeyle sıklıkla kullanırdık bu deyimi...

“Kırmızı kar yağınca!” diye olumsuzluk bildiren bir deyim vardı. Yani bir işin olurunun pek olmayacağını ya da çok küçük bir olasılık olduğunu belirtmek için söylenirdi. Hâlâ söylenir mi bilmiyorum.
Biz de çocukken bir şeyin gerçekleşmesinin zor olduğunu söylerken, yarı alaycı bir ifadeyle sıklıkla kullanırdık bu deyimi:
“Kırmızı kar yağdığı zaman!”
Bir gün Ankara’da  papağanlar ağaçta bile yaşayacak.
Ne zaman?
Kırmızı kar yağdığı zaman!
Kuş cenneti Manyas, cehenneme dönüşecek.
Ne zaman?
Kırmızı kar yağdığı zaman!
Ama bunların hepsi oldu.
Yapma yahu! Ne zaman?
Kırmızı kar yağdığı zaman!
***
Ülkemizde İç Anadolu Bölgesi'nde çöl ve step karakterli olan ve çok zehirli bir örümcek türü olan Akdeniz tarantulası görülmeye başlandı.
Bir sıcak iklim meyvesi olan Akdeniz karakterli malta eriği Ankara'da 10 yıldır yaşıyor; üç yıldır da meyve veriyor.
Aluç ağacı Ankara'da Mart ayında bile meyvelerini dökmüyor. Normalde Eylül - Ekim aylarında dökmesi gerekiyordu.
Ankara-Tandoğan Bölgesi'nde kasım ayı başlarında, yaprakları renk değiştirerek dökülmeye başlayan ve üzerinde meyveleri olan At kestanesi ağacının iki dalında çok sayıda çiçek ve taze yapraklar açmaya başladı. Ağacın biyolojik ritmi bozuldu.
Kaçkar Dağları'nda buzullar erimeye başladı. Bu bölgede yoğun şekilde evlerin çeşme sularında  yosunlara (alg) rastlanıyor.
Ilgaz Dağları Milli Parkı'nda eğreltiotları artık sonbahar ayında yapraklarını dökmemeye başladı. Normalde, Ilgaz Dağları'nın 1800-2200 metrelerdeki bu alanda soğuk kış şartları nedeniyle, gövdeleri toprak altında olan ve olumsuz hava şartlarını bu şekilde geçiren eğreltiotları, toprak üstü organları olan yapraklarını sonbaharda havaların soğumaya başlaması ile birlikte dökerlerdi.
Kızılcahamam Milli Parkı'nda, yaşamları yılın hemen hemen tamamında su veya nemin var olduğu ekolojik ortamlara bağlı olan ciğerotları üzerinde yapılmış olan çalışmalarda 4 türden fazlasına rastlanmadı. Oysa daha önce 20 ciğerotu türüne rastlanıyordu.
Ankara’da Fen Fakültesi bahçesinde, 10 yıl önce dikilen bildiğimiz yenen kestane ağacı, önceleri çiçek ve meyve oluşturamıyordu. Zamanla çiçeklenmeye başladı. Meyve oluşuyor, tohum bir türlü gelişmiyordu. Şimdi kestane meyvesi oluşuyor.
Kene giderek çoğalmaya başladı.
***
Peki yukarıda yazılanlar neyin alametleri?
Antalya Köprülü Kanyon'da bulduğu ve kendi adını verdiği kara yosunu (Cinclidotus Nyholmiae B Çetin) türüyle 1989'da İsveç Kraliyet Bilim Akademisi ve Doğa Bilimleri Müzesi tarafından "250. yıl Özel Çevre ve Doğa Koruma Ödülü'ne layık görülen, önümüzdeki aylarda ve yıllarda adını daha sık duyacağımız Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi biyolog Prof. Dr. Barbaros Çetin ve ekibinin yaptığı araştırmaya göre ülkemizde belirtilerini göstermeye başlayan küresel ısınmanın alametleri…
Bunlar ne zaman gerçekleşti?
Kırmızı kar yağdığı zaman...
Yani çocukluğumuzun efsanesi gerçekleşti mi?
Evet.
Nerede görüldü bu yağış?
Şırnak’ta…
1 Mart 2009’da ajanslara düşen haber şöyleydi:
“Son üç gündür Şırnak merkezde etkisini yoğun olarak hissettiren kar yağışı devam ederken sabah saatlerinde iki santimetre kalınlığa ulaşan kırmızı kar yağdı. Kırmızı karın çöl rüzgarları ile gelen toz bulutlarından kaynaklandığı belirtilirken vatandaşların bazıları bu olaya anlam veremedi. Bazı vatandaşlar kırmızı karın çevre kirliliğinden kaynaklanmadığını, her Şubat ayında kar yağışları olduğunu ve yağan kırmızı karın o yılın bereketli olduğunun işareti olduğunu belirttiler. Mahmut Turan isimli vatandaş, ‘Her Şubat ayında yağan karlarla böyle bir kar yağıyor. Hava kirliliğinden kaynaklanmıyor’ dedi. Selim Basan ise, ‘Kırmızı karın yağdığı yıl bereketli yıldır. Ben bu olayı bir iki kere yaşadım. Kırmızı karın olduğu yıl da çok kar yağıyor’ şeklinde konuştu…”
Mark Lynas da, NTV yayınlarından çıkan ve her bir derecelik ısınmanın bedelini anlatan  “6 Derece” adlı kitabında, 1930’lardaki kuraklık sırasında kırmızı karın nasıl yağdığını şöyle anlatıyor:
“1930’lardaki Toz Çanağı’nın (Dust Bow) hatırlayanlar, doğanın kendilerine yaşatabileceği en kötü kuraklığı sergilediğini düşünebilirler. En çetin geçen Toz Çanağı yıllarında, 1934-1940 arasında, büyük ovaların milyonlarca dönümlük üst tabakası devasa toz fırtınalarıyla sürüklenip gitti. Bir seferinde, Mayıs 1934’te, Chicago’ya kadar ulaştı ve New England üzerine kırmızı karlar yağdı…”
Bu haberi ve Lynas’ın kitabını okuduktan sonra kırmızı karın gerçekten yağdığını ve bir efsane olmadığını daha iyi öğrenmiştim.
Önümüzdeki yıllarda öyle anlaşılıyor ki, kırmızı karı daha çok göreceğiz…
Kırmızı kar yağdıkça doğada bugüne kadar görmeye alışık olmadığımız değişimleri daha çok fark edeceğiz.
Ama insan yine de, “Kırmızı kar keşke hep efsane olarak kalsaydı” diye düşünmeden edemiyor…
Ne dersiniz?