Seçim sonrası ortalık halen toz duman içinde. Nasıl bir koalisyon kurulacağı konusunda kafalar karışık. Ülke daha uzun bir süre bu yeni oluşan iç dinamiklere odaklanacak gibi.
Hal böyleyken doğal olarak dış politika Tel Abyad dışında pek gündemde değil.
Ama bu durum Washington’un Türkiye’deki koalisyon senaryoları konusunda bir tercihi olmadığı anlamına gelmiyor.
Evet, Washington’da resmi ağızlardan söz çıkmıyor. Bu son derece doğal. Zaten aksi diplomatik teamüllere uygun olmazdı.
Ama Washington kulislerinde yapılan değerlendirmeler hep aynı yönde.
Tercih edilen senaryo AKP-CHP koalisyonu.
"Neden AKP-CHP?" sorusuna cevap vermeden önce genel olarak seçim sonucu burada nasıl değerlendiriliyor ona kısaca bir göz atalım.
Washington açısından 7 Haziran seçimleri komaya giren Türk demokrasisinin halen hayat sinyalleri verdiğini tescil etti.
Denetleme ve dengeleme mekanizmalarının altüst olduğu Erdoğan Türkiye'sinde otoriter gidişata ancak seçim sandığı dur diyebilirdi. Bu nedenle seçimlere hile karışması ihtimali ABD'yi tedirgin ediyordu.
Ama korkulan olmadı. HDP'nin barajı rahatça geçmesi, AKP'nin tek başına hükümet kuramaması Washington açısından sevindirici gelişmeler.
Buna şaşırmamak gerek. Yapılan bütün değerlendirmeler aynı yönde. İçine kapanan, gittikçe daha İslamcı, otoriter, milliyetçi, komplocu ve faşizan bir ülke haline gelmişti ABD'nin gözünde Erdoğan'ın Yeni Türkiye'si.
Ankara-Washington ilişkilerinde ağır hasara neden olan bu gidişat nedeniyle, Türkiye, son iki yıldır stratejik bir ortaktan çok, stratejik bir sorun olarak değerlendiriliyor Obama yönetimi tarafından.
IŞİD'e karşı mücadeleye istenen desteği vermemesi nedeniyle AKP ile arası daha da bozuldu Obama yönetiminin.
Öte yandan, "hayır" diyen bir Türkiye üzerinde fazla bir ağırlığının kalmadığının da farkına vardı Washington. ABD'nin IŞİD ile mücadelesinde İncirlik üssünü aktif olarak hava saldırılarında kullanamıyor olması bunun en açık kanıtı.
Sürekli komplo teorisi kuran ve popülist bir şekilde Batı düşmanlığını körükleyen AKP karşısında adeta çaresiz kaldı Obama yönetimi. Zira, eleştiri yapmak yarar sağlamadığı gibi, daha fazla komplo ve anti-Amerikanizm doğuruyordu. Bu nedenle eleştiriler ve endişeler genellikle kapalı kapılar arkasında dile getirildi hep.
İşte bütün bu nedenlerle 7 Haziran seçimleri Washington açısından bir demokrasi zaferi ve Türkiye'nin uçurumun kenarından dönmesi olarak algılanıyor.Washington Post’un önemli yazarlarından David İgnatius’un ifade ettiği gibi : “7 Haziran seçimleriyle Türkiye Rusya’dan farkını ortaya koydu.
Öte yandan AKP halen açık ara en güçlü parti. Bu nedenle AKP’nin içinde olmadığı bir formül düşünmek zor.
Peki neden AKP ve CHP?
Cevap gayet basit. ABD açısından bakacak olursak diğer alternatifler ya daha kötü ya da pek gerçekçi değil.
Daha kötü kategorisinde AKP-MHP koalisyonu var.
Gerçekçi olmayan kategorideyse AKP-HDP veya CHP-MHP-HDP gibi seçenekler mevcut.
Zaten Selahattin Demirtaş tarafından kategorik olan reddedilen bir AKP-HDP koalisyonu Kobani ve şimdi de Tel Abyad sonrasında bütünüyle imkansız hale gelmiş durumda.
Akıllara durgunluk verircesine AKP ve Erdoğan, Kürtleri IŞİD'e oranla daha büyük bir tehdit olarak görüyor.
Peki ya AKP-MHP koalisyonu?
Washington açısından bakınca böyle bir koalisyon Türkiye’nin Batı’dan daha da kopması anlamına gelir.
Amerika açısından temel öncelik Türkiye’nin bir an evvel içerde demokrasi ve dış politikada NATO/ AB çizgisine dönmesi.
Türkiye'nin bu Batılı çizgiye geri dönmesi AKP'nin kendinden daha demokratik ve ılımlı bir koalisyon ortağı bulmasına bağlı.
Oysa MHP tam aksi yönde etki yapacak bir parti. AKP’nin gittikçe İslamcı hale gelen siyasi kimliğine bir de MHP’nin etnik milliyetçiliğini ekleyin.
Bu Türk-İslam sentezi ülkeyi Kürt meselesinde uçurumun kenarına getirecektir.
MHP'nin AKP'ye yakın otoriter çizgisine Kürt meselesindeki çağdışı söylemini ekleyince bu koalisyonun ülkeyi nereye götüreceği aşikar.
Böyle bir koalisyon kurulursa Türkiye ile Batı arasında şu ana kadar yaşananlardan daha da büyük bir kopuş yaşanacaktır.
Kısacası Washington MHP’nin içinde olacağı bir koalisyonun Türkiye'yi Kürt meselesinde ve dış politikada Batılı normlardan bütünüyle koparacak olmasından korkuyor.
Oysa CHP ile koalisyon yapan bir AKP bir yandan Türkiye'nin Kürt meselesinde önünü açan reformlara imza atarken diğer taraftan Batı ile raydan çıkan ilişkileri düzeltmeye başlayabilir.
Tabii ki herşey Erdoğan'ın yenilgiyi kabullenip anayasal sınırlar içinde hareket etmeye başlamasına bağlı. Bu konuda ben henüz iyimser olana rastlamadım Washington'da.
Ama Erdoğan'a rağmen AKP eskiden sahip olduğu uzlaşma kültürünü tekrar keşfetmek zorunda kalabilir. "Yeni Türkiye" değil ama "eski AKP" bu çizgideydi.
Ne de olsa o eski AKP’nin demokratik reformları sayesinde Türkiye ve AB arasında yeni bir sayfa açılmıştı. Aynı şekilde o eski AKP sayesinde Kürt meselesinde barış süreci başlamıştı.
İşte bu nedenle "Yeni Türkiye" Washington’da reformcu, ılımlı, temkinli ve kucaklayıcı bir "eski AKP" nostaljisi yaratıyor.
Peki CHP ile ortaklık eski AKP'yi geri getirir mi? Bu soruya ancak zaman cevap verecek.