Siyasetin haddinden fazla önemsendiği Şark toplumlarında, siyasetçiler de kendilerini olduklarından daha muktedir hissediyorlar. Geçinmek için devlet örgütüne hâkim olmayı hedefleyen Asya tipi politikacılar refah ve bolluk içerisinde yaşasınlar diye oy veriyoruz bir de. En çok da seçim müziği yapılan şarkılara üzülüyorum. Bir duyguyu söz ve besteyle ifade edilir hale getirip milyonların içine mıhlayan güzelim şarkıları, partilerin iktidar yürüyüşlerine tartan zemin yapmak çok iç acıtıcı. Halkın şarkılarının, halkın kaynaklarını kendi siyasetleri doğrultusunda kullanacaklara meze ediliyor oluşu fena halde yaralayıcı. Ya demokrasi yeniden tanımlansın, ya siyasi partiler kanunu değişsin, halktan yana olmayacaklarsa partiler kampanyalarında halkın şarkılarını çalmasın, çalacak başka şey bulsunlar!
Mitinglerde patlak hoparlörlerden cızırdaya cızırdaya yükselen, mahalle aralarına girip uyuyan çocukları korkuyla uyandırır hale getirilen o güzel şarkılara yazık. Şarkıların coşku veren birleştiriciliğinden iktidar umuluşuna en can yakıcı örneklerden biri olarak Sezen Aksu'nun "Hadi Bakalım"ı geliyor aklıma. 1992'de yapılması gerekirken giderek zorlaşacağı öngörülen ekonomik şartlar düşünülerek! erkene çekilen 1991 seçimlerinin en akılda kalan detaylarından biri, partileştirilmiş sözleriyle "Hadi Bakalım"dı:
"Hadi bakalım sandıklara, 2000'li yıllara, 20 Ekim Pazar günü, bütün oylar ANAP'a."
Buyurun bakalım, 2000'li yıllar...
Ne oldu; şarkılardan medet uman iktidarlardan, şarkıcıların dilini koparmak isteyen muktedirlere geldik 2000'lerde…
Sezen Aksu şarkılarını siyasilere vermesin artık, biz söylüyoruz sokaklarda. 'Hadi Bakalım'dan 'Dur Bakalım'a geldiğimiz bugünlerde, aslında bir gerçeğin ortaya çıkması adına fena bir yere de gelmedik hani; "Avcı" şiiriyle yanıt verdi yaşananlara Sezen Aksu: "Kim hancı, kim yolcu, dur bakalım".
"Hadi Bakalım"ın da içinde olduğu "Gülümse" gibi çığır açan bir albüm yapan, "Kaybolan Yıllar"ı, "Sen Ağlama"yı, "İçime Sinmiyor"u, "Değer mi Hiç?"i, "Firuze"yi, "Begonvil"i yazan, söyleyen Sezen Aksu, hancıdır. Şarkıları kadar iklim değişikliğiyle mücadeleden Gezi Parkı eylemlerindeki desteğine; başörtüleri nedeniyle eğitim hakları engellenen üniversiteliler için imza atışı, asırlık zulümlere dayandılar diyerek Alevilere konserlerinde selam gönderişi, cinsel yönelimleri nedeniyle yaşam hakkı tanınmayan, 'şu koca dünyada yer bulunamayanların' hep yanında duruşuyla da hancıdır.
Hancı, hayatın yorduğu yolculara şarkılardan döşek serendir, başını okşayandır, 'Yanımda sen olmayınca'yı ("Olmaz Olsun"), "Ağlamak Güzeldir"i, "Biliyorsun"u bir tas sıcak yemek gibi önümüze koyandır. Kime oy verirse versin, neye inanıyorsa inansın, bu topluma birlikte söyleyebildikleri şarkılar yapanlar hancıdır, onları mitinglerinde kullananlar yolcu. İlk kırkbeşliğinden bu yana kırk yedi yılın geçtiği, 'bu han'ın duvarlarında neredeyse yarım asırdır şarkıları çınlayan Sezen Aksu, diğer birçok sanatçımız gibi hancılardandır. '91 seçimlerinin galibi DYP ve ortağı ANAP, yolcu oldular bu handa, şimdi yoklar, ama "Hadi Bakalım" var, hatta buradan dinleyebilirsiniz.
Neyse ki, gelen son açıklamalarla kimin yolcu kimin hancı olduğunu anlamamız sadece üç gün sürdü… Gurbetten gelmiş gibi yorgun yorgun yaşarken Asya'dan Avrupa'ya uzanan bu 'han'da, hancıların başımızı koyacak yumuşacık bir yastık uzatır gibi verdikleri şarkılarla dinleniyoruz. Zaten içimizin bitmeyen göçlerinde hep gurbette gibi yaşıyoruz hayatı, bir de 'han' yormasın artık bizi. Hem hanlar, saraylardan daha sıcaktır, samimidir, yorgun yolcuların konağı, sığınağıdır, dara düşen herkese kapıları açıktır. Şu dünyada kalacak yer bulamayanlara geçici de olsa yuva olurlar. Duvarlarında efkârla, içli içli söylenmiş şarkılardan, yanık türkülerden sesler asılıdır. Onlar yolgeçen hanıdır, herkes girer, gelene kimsin diye sorulmaz, saraylar gibi sadece özel davetlilerine açık değillerdir.
Halkın saraylarıdır hanlar; 'hancılar' tarafından kalplere inşa edilir, bir kere yapıldılar mı bir daha yıkılmazlar…