Anayasa mahkemesi'nin Twitter kararı seçimlerden sonra artık sık yaşayacağımız bir tartışmanın devam edeceğini gösteriyor.
Twitter hakkındaki kararı "gayrimilli" bulan Erdoğan'ın tavrının hukuki olmadığı ortaya çıkıyor. Hukuki kararların sonucunun "milli" veya "gayrımilli" olarak nitelenemeyeceği ortadadır. O halde AYM'nin kararını hukuk dışı nitelemelerle eleştiren Erdoğan'ın bu tavrı niye taraftar bulabiliyor? Sorunun cevabı yolsuzluk ve otoriterleşme ithamlarına rağmen seçimlerde aldığı oy oranıyla açıklanabilir.
Hükümet'in Twitter kararı Erdoğan'ın son zamanlarda iyice pik yapan otoriter tavrının bir yansıması. Bu karara tepki gösterilmesi ve Cumhurbaşkanı Abdullah Güll'ün de bu kez net bir şekilde kararı eleştirenler arasında olması dikkat çekici bir durum. İnternet yasası ve HSYK kararlarında sesini çok çıkarmayan Gül bu kez net bir tavır gösterdi. AYM'nin evrensel hukuk ilkeleri çerçevesinde verdiği karar ise normalleşmeyi sağladı. Erdoğan'ın gazabını üzerine çekse de AYM'nin kararının doğru olduğu teknik ayrıntıya girmeden anlaşılmaktadır. Düşünce özgürlüğü korunması gereken en önemli özgürlüklerden birisidir ve genel bir ifade özgürlüğü kısıtlayıcı duruma ilk başta şeklen olağanüstü bir şekilde müdahale gibi görülse de AYM'nin kararı son derece isabetlidir. Yüksek yargının çok önemli yüksek bir meselede alması gereken inisiyatifi ayıplamak, hukukçu kimliklerine rağmen siyasal bir anlayışı önceleyen yetkililerin duygusal bir söyleminden başkası değildir.
AYM'nin kararına hukuki bir yolla değil de siyasi gerekçelerle karşı çıkanların durumu vahimdir. Arınç AYM'nin kararının bireyin haklarını korumasız duruma getireceğini söylerken "böyle özgürlük hayvanlar aleminde bile yok" dedi. Bu söylem aslında insan haklarından doğan temel özgürlüklerin bilinçaltında nasıl yerleşmediğinin bir ifade tarzı olsa gerek. Prof.Yasin Aktay ise bir tv. programında Twitter'in kapitalist bir kuruluş olduğunu, emperyalist emelleri olduğunu belirterek milli duyguları biraz daha okşamayı tercih etti. Ancak bu yaklaşımlar içerden önemli siyasi kişiliklerin Twitter kararını ilk delen kişiler olmasıyla bile taraftar bulmadığını, bulamayacağını gösterdi.
Aslında hükümetin seçimlere kadar bu yasağı devam ettirmesi bile kendisi açısından başarıydı. Buna şükretmeleri gerekir. Seçimlerin son günlerinin tape bombardımanını biraz önlemiş olmalarıyla kendilerini muzaffer ilan etmeliler aslında.
Twitter ve Youtube yasa dışı teknik yollarla girişin topluca sağlanabildiği sosyal paylaşım siteleri, ortamlarıdır. Bunun sağlanabildiği, engellemenin devlet tarafından başarılamadığı, başarılsa bile kimsenin içine sinmeyeceği bu yasakların artık bu zaman diliminde tartışılması bile son derece üzücü. Twitter yasağına taraftar olanların bile şu an harıl harıl tweet attıkları dönemde keşke yapılablecek başka önemli işlere odaklanabilseydik.
Ak Parti'ye oy verenler şu an için çok yüksek bir oranda Twitter veya Youtube kullanmıyor olabilir ve bu yasağa gerekli tepkiyi vermemiş olabilir ama zamanın ilerlemesiyle yemek içmek gibi normal ve gündelik bir kullanıma bürünecek sosyal medya kullanımlarına karşı çıkmak intihar etmekle eşdeğer hale gelecektir. Zira bir toplumun açık ve şeffaf olmasında haberleşmenin, ifade özgürlüğünün önemi tartışılmaz hale gelmiştir.
Bir partiye taraftar olunsa da da onun yanlış uygulamasını eleştirmek erdeminin gösterilememesi toplumca iyiye gitmediğimizin bir göstergesi maalesef. Düşünce özgürlükleri zalimce bir dönem kısıtlananların şimdi bunu unutmaya başlamaları, siyasi bir paradoks oluşturduğu kadar ahlaki bir dejenerasyon oluşturmaya başlamıştır.