Prof. Dr. Yasin Aktay’ın Bayburt Üniversitesi’ndeki konferans sırasında, bir öğrencinin sorusunu cevaplarken söylediği şu sözler tartışma yarattı. “ (...) vatandaşlık bağına dayalı yeni bir millet tanımı yapmak çok önemli. Millet mi diyorsun? Al sana millet! Sonuçta milletin ne olduğu, siyasilerin kararı ile içeriği doldurulan bir şeydir. (...) Sana demişler ki ‘Sen Türksün’. Ne demek Türklük? İşte Orta Asya’dan gelmişsin. Bir bakıyorsun, kaçımızın dedesi Orta Asya’dan gelmiş? (...) Türk nedir mesela? (...) Türk dediğin bir sentezdir zaten. Türk diye bir ırk yok.”
Aktay'ın sözlerinin tartışma yaratması doğal. Çünkü bu topraklarda yılların yarasına dokundu, yüzeysel algılandığı zaman tepki çekebilecek bir söz sarf etti. Kastı o değildi ama yaptığı tanımı yanlış olduğu için yanlış anlaşılmaktan kurtulamadı.
Aktay bu topraklarda yaşayan ırkların etnisite üzerinden değil farklı ırkları şemsiyesi altına alan millet kavramı üzerinden düşünülmesini, ifade edilmesini doğru buluyor. "Türk milleti" diye tanımladığı millet kavramının içine Türk ırkının da girdiğini anlatmaya çalışıyor. Millet tanımını kuvvetlendirmek için saf Türk olmayacağı, olmadığı tarihsel gerçeğini de kullanmaya çalışıyor.
Yasin Aktay yıllardır bu topraklarda büyük bir yara, büyük bir acı oluşturmuş olan etnik dayatmayı belki iyi niyetle ama yanlış bir şekilde devam ettiren bir yönelişe düşüyor maalesef. Bir ırkın, etnisitenin adıyla farklı kimlikleri, farklı ırkları şemsiye altına alarak güya birliği sağladığınızı sanıyorsanız, aldanıyorsunuz. Zaten Türklük üzerinden yapılan tanımlarla oluşturulmuş olan bir alerji ve tartışma var ve bu sorunu yok edebilmek için büyük bir uğraş içindeyiz. Bir tanım yapacaksanız etnisite üzerinden yapmamalısınız.
T.C. Anayasası 66. madde "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür." der. Yani Farklı kimlikler vatandaşsa Türk'tür" der. Türk'ün kim olduğunu açıklar. Tabii bu arada farklı alt kimliklerin eridiğini anlarsınız. Bu anlayışın asıl sorun çıkaran olduğunu kimisi de görmezden gelir.
Aktay "Türk milleti" tanımını kuvvetlendirmek için Türk diye bir ırk yoktur" diyor ama hata ediyor. Birgül Ayman Güler de "Bana Türk ulusuyla Kürt milliyetini eşit, eş değerde gördüremezsiniz" derken şemsiye altına alınmış bir ırklar topluluğundan birisinin adının anılmasının doğru olmadığını Türk ulusu tanımı ile alt kimliklerin eritilmesi gerektiğini söylüyordu. Aslında başka açılardan Aktay ve Güler aynı şeyleri söylüyor. Türklük adı altında bir pota içinde eritme yaptığınızda alt kimliklerin ırk diye anılmasından rahatsız olursunuz. Sonuçta ise alt kimlik olarak gördükleriniz hakikaten zamanla iyice alta itilir, inkar, imha ve asimile edilir. Bu da eşyanın tabiatına aykırıdır ve sorunlar, savaşlar çıkartır.
Aktay'ın argümanını güçlendirmek için başvurduğu "saf Türk yoktur" sözü yanlış değil ama doğru tanımdan yola çıkıp yanlış tanıma varmak üzücü. Araştırıldığında birçok kişinin küçük dilini yutmasına vesile olabilecek bir gerçeği size haber vereyim mi? Türklere tıbbi olarak en yakın ırk Ermenilerdir. Kan kanserlerinde genetik olarak Türklere en yakın donörün Ermeniler olduğu tespit edilmiştir. Beli ki Anadolu'da yüzyıllarca beraber yaşamış bu iki ırk birbiriyle yer yer karışmış, kız alıp vermiş ve sonradan sorunlar yaşasa da aslında birbirine çok yakınlaşmışlar. Çağımızda saf Türk olmadığı gibi saf Kürt veya başka bir ırk da yoktur sanırım.
Etnik ayrımcılığın zirve yaptığı bu topraklarda romantik İsmet Özel hülyalarının peşinde giderseniz hem yanlış düşünürsünüz hem de yanlış anlaşılırsınız. Irk üzerinden yapılan üst kimlik tanımlamalarının yılların yaralarının her kesim tarafından tahrik edilebileceğini bilmiyor musunuz? "Türk diye bir ırkın varlığını inkar ettin" diyerek Devlet Bahçeli'nin boş yere hakaretlerine maruz kalmak hoş birşey mi? Doğruyu savunduğunuz için hakaret yiyebilirsiniz ama yıllarca sizin de muzdarip olduğunuz milliyetçiliğin giderilmesi için gayret sarf ederken hak etmediğiniz ithamlarla karşılaşırsınız ki bu sevgili dostum, arkadaşım Yasin Aktay adına bizim için de üzücü olur.