Ömer Faruk Gergerlioğlu

10 Kasım 2016

Trump seçilen mi seçen mi?

ABD politikalarının kişiye endeksli olmadığı söylense bile, yine de farklı dünyalar oluştuğunu biliyoruz

Tüm dünyanın beklediği ABD seçimleri neticelendi, Trump kazandı. 

Seçilenden ziyade seçenin değişimi önemli. Nasıl oldu da uç söylemleriyle kazanmasına ihtimal verilmeyen birisi kazandı? Bu şok sonuç tüm demokratlar, ikinci sınıf görülenler için önemli bir soru. Demokrat adayların kazandığı seçimlerden sonra Cumhuriyetçi aday önemli bir değişimi gösteriyor.

Avrupa ve ABD gittikçe sağcılaşıyor, ırkçılaşıyor. Soyut kavramlar cazibesini yitirirken somut çıkarlara yöneliş var Ahlaki kavramlar değersizleşirken reel politiğin acımasız çarklarını kabulleniş var? Görüntü çok iyi değil.

Biz farklı mıyız? Amerika ve Türkiye'de değişen bir durum yok. Seçilen seçene uymaya çalışıyor sadece. Herkes layık olduğunu seçiyor. Araştırma şirketlerinin yaptığı anketler bizde de aynı hali gösteriyor. Milliyetçi, mukaddesatçı, tüm sorunları dıştan geldiğini iddia ettiği tehlikeye  bağlayarak içine kapanan bir toplum haline geldik iyice.

Adil Gür'ün araştırma şirketinin son anketinde Türkiye'de Musul harekatını destekleyenlerin oranı yüzde 80 imiş. Toplumsal hayal dünyasındayız!.. ORC araştırma şirketinin yaptırdığı bir ankette ise “HDP Eş Genel Başkanı ve bazı milletvekillerinin tutuklanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?” şeklindeki soruya vatandaşlar, yüzde 82 oranında “Doğru buluyorum” yanıtını vermiş. Vatandaşlarımız var olan Kürt sorununu anlamak bir yana "kökten bitirme" politikalarından medet umuyor. Demokrasiden, insan haklarından uzaklaşan 'milli ve yerli' çıkarlarına odaklanan bir toplum çareyi dışlama, imha etme politikalarında görür tabii.

Dünya genelinde tüm toplumlarda içine kapanmacı, kolay gördüğü ama aslında zor olan dışlayıcı, benmerkezci politikalara yöneliş, hakimiyetini kurmaya başladı. Bu, o ülkelerin kısa vadeli çıkarlarına hizmet edebilir ama uzun vadede hem o ülkeye hem de dünyaya zarar verir. İçine kapanmacı yönelişler ortak paydaları değil, karşıt paylaşmaları ve çatışmaları ön plana çıkarır.

ABD politikalarının kişiye endeksli olmadığı söylense bile Obama ve Clinton'un başkanlığıyla Bush'ların başkanlığının bir olmadığını, yine de farklı dünyalar oluştuğunu biliyoruz. Kaba, saba, dengesiz görüntüsüyle Trump dünyayı endişeye sevk ediyor. Bu görüntüsünün de üstünde Trump'ın kendisini olduğundan fazla sağcı göstererek seçimi kazandığını düşünüyorum. Avrupa ve ABD'deki yöneliş artık böyle, seçimi kazanmak isteyen buna oynayabilir. İyi bir işadamı olan Trump kazanmak için yapılması gerekenin sağcılaşmaya, ırkçılaşmaya, 2. sınıfları dışlamaya yönelik bir gayret olduğunu iyi hissetmiş ve karşılığını aldı. Yüzeyselllik, maçoluk iyi prim yapıyormuş demek. Trump, insanlığın akıl ve mantıktan uzaklaşmaya başladığının bir işareti oldu, pratikte yaptığının bedelini tüm insanlık öder.

İnsanlık demokrasiye, insan haklarına değil, ırkçılığa, ucuz ve günlük siyasete yönelmişse faturasını öderken şikayet etmesin, Türkiye de dahil. 

Sorunların nedenini değil, basit ve rakamsal çözümüne odaklı bir toplumdan mantıklı çözümler beklemek mümkün değil. Uzun vadeli çalışmalara, değerli  kavramların gerçekliğini ispata ihtiyacımız var. Topluma sorunların gerçek nedenlerini anlatamadığınız müddetçe statükoyu katı yöntemlerle muhafaza gayretlerine ve içine kapanmaya kızmamanız gerekir.