Müslümanların masumiyeti nedeniyle tartışmaya açılan nefret suçları yasa hazırlıkları önümüzdeki günlerde daha yoğun konuşacağımız gündemler olacak. Çok kültürlülük anlayışına aykırı olarak nefretin artması her yerde yaşanıyor. Batıda ırkçılık ve islamofobia artarken Türkiye'de azınlıklara yönelik soğukluk nefret söylemi ve nefret suçlarının gittikçe artmasına neden oluyor.
Nefret suçları üzerinde uzun süredir çalışan ve bir yasa taslağını meclise sunan İHAD'ın nefret suçu ve nefret söylemi tanımlaması şöyle. 'Nefret suçu: Din, mezhep, dil, ırk, cinsiyet ve kişilerin doğuştan veya sonradan kazandıkları ve aidiyetlerini gösteren diğer kimliklerinden dolayı, gerçek veya tüzel kişiliğin ya da topluluk üyelerinin maddi ve manevi varlığına ya da mnülklerine karşı, genellikle şiddet içeren suçlardır.' 'Nefret söylemi: Bu kanunda sayılan gerekçelerden birine dayanılarak, belirli bir kişi ya da gruba karşı nefret, nifak, ihtilaf ve hoşgörüsüzlüğe veya şiddete tahrik, teşvik veya kışkırtmadır?'
Nefret suçlarının önlenmesini bazı fırsatlar sayesinde başarmalıyız. Sizden olmayan birisini sevmemeniz çok garip değil. Sizin hoş görmediğiniz fiilleri yapanlardan hazzetmemeniz belki çok garipsenecek bir olay değil. Ancak buna tahammül etme sanatı demokratik bir toplum olmayı sağlayan yegane şart. Ötekini size benzetmeniz şartıyla sevebilme ihtimalinizi en başta ortadan kaldırmadıkça doğru bir yola varamayız. Herkes birbirini sevmek zorundadır demiyorum, sevmeme de bir haktır. Azınlıklar, göçmenler, mülteciler, Romanların olumsuz özellikleri olabilir, bunların değiştirilmesi, eğitimi ayrı bir konudur değişmese de onlara karşı nefret içermeyen doğru bir söylem kullanmak zorundasınız. Bunun için farklılığın bir gariplik olamayacağını iyice zihninize nakşetmelisiniz. Farklılıklar, çeşitlilik normal olandır ve bir yaratılış gerçeğidir. Tabiatta olan canlı cansız her varlığın farklılığı bir güzellik oluşturmakta varlıklar için tercih alternatiflerinin artmasına neden olmaktadır.
Nefret suçu gündeme geldiğinde önümüzde İslami kesimin önemli bir rezerv koyduğu kesim beliriyor hemen. Cinsel tercih farklılığı olanların nefret suçu kavramını yoğun bir şekilde kullanması muhafazakarların bu kavramın kullanılmasına soğuk bakmalarına nedeni oluyor. Farklı kimliklerden, ırklardan, dinlerden kendinize ait bazı nedenlerden dolayı hazzetmiyor olabilirsiniz. Nefret suçlarını daha yakından anladığımız zaman bu kavramın hedef gösterilenin mağduriyetini konu edindiğini, görürüz. Bir cinsel tercih farklılığı olanın nefret suçuna maruz kalmamasını istemek bu halin islami hassasiyeti olan için doğal olduğunu göstermez. Halinden dolayı bir grupla yakın temas kurmak istemeyebilirsiniz ancak onların mağduriyetine sessiz kalmak veya onaylamak gerektiğini söyleyemezsiniz. İsteseniz de istemeseniz de böyle bir farklılığı tercih edenler olabilecektir ve onlara karşı duruşunuzu bulanık tutamazsınız.
Nefret suçu ile ifade özgürlüğü arasında keskin bir sınır kurmak hakikaten kolay bir iş değildir. Kaygan bir zemindir ve yorumlamaya açıktır. Taraftarı olduğunuz ideolojiye göre nefret suçuna bir yandaş olmak, bir karşıt olmak ise sorunlu bir durumdur. İlkesel bir duruşu korumak zorundasınız.
Bütün tartışmalara rağmen nefret suçu konusu gündeme gelmişken insan haklarına duyarlı kesimlerin gündemin üzerine titremesi gerekir. Zira şimdilerde cinayetini önleyemediğimiz gibi cinayetin faillerini de bulamadığımız Hrant Dink tipik bir nefret söylemi inşası sonrası nefret suçu oluşarak öldürülmüştü. Katil onu hiç tanımıyor, bilmiyorken medya ve milliyetçi kesimlerden yapılan tahrik ve teşviklerle cinayeti işlemişti. Şu anda da kötü niyetli medya organları sayesinde birçok aydın hedef gösterilmektedir. 2015'in yaklaşması, Kürt sorununda adımlar atılacak olması, Oslo sürecinin başlama sinyalleri nefret söylemi ve suçları için çok sıcak bir ortama geçiş yapabileceğimizi göstermektedir.
Nefret söylemini engellemek için en başta hoşgörünün hakim olduğu bir oluşturmak zorundayız. Bu oluşturulamazsa istediğiniz kadar yeni yasalar ile her insanın başına jandarma dikin, değişen fazla bir şey olmayacaktır. Nefret suçları ile ilgili bir yasa çıkarmak için en başta toplumun çoğunluğunun da bunu bir ihtiyaç olarak görmesi gerekiyor. Başkasını dışlamak, hakaret etmek, nefret ettirmek, hedef göstermek ve nefret suçuna verilen cezada tahrik indirimi yapılmasına razı olmanın doğru olmadığı ancak bunlar başkaları tarafından kendisine yapılınca anormal görülecek olaylar olacaktır.
Akredite olmayan gazeteler Ak Parti kongresine alınmadı. Halbuki Tayyip Erdoğan Nefret suçları ile ilgili bir yasadan bahsediyordu. 28 Şubat döneminde çok muzdarip olduğunuz bir uygulamayı işte gün gelir de siz yaparsınız da bu sefer kendinize bahaneler üretirsiniz. Gazeteleri kongreye almamak bir çeşit nefret söylemidir. Zira ideolojisinden dolayı insanları 2. Sınıf yerine koymanız herkes ve her zaman için yanlıştır. Dün askerlerin yaptığını bugün sizin hangi gerekçe ile olursa olsun yapmanız doğru değildir.
Nefret suçu ile ilgili söylemlerde bulunurken nefret söylemi kullananlar oluyor maalesef. Nefret suçunu eleştirirken nefret söylemi kullanmak hastalığı var maalesef. Bu Tayyip Erdoğan için de geçerli Sevan Nişanyan için de geçerli. Sevanyan "müslümanların masumiyeti" filminden dolayı peygamberle dalga geçmenin normal olduğunu ileri sürüyor. Tarihi kişiliklerle dalga geçmenin normal olduğunu söylemek nefret suçundan muzdarip birisinin söylemine uygun değil. Batıda liderlerin politikacıların kolay eleştirilebildiğini öne sürerek dini tarihi şahsiyetleri rencide etmek doğru değil. Her ne kadar demokratik toplumlarda liderler eleştiriye şerbetli olmalıysa da kimsenin liderlere yönelik çok açık hakaret etme özgürlüğü de olmamalıdır. Nefret suçlarını gündeme getirenlerin tarafgir davranmaları, yasa taslağının yasalaşması ve uygulanmasında nasıl zorluklarla karşılaşabileceğimizi gösteriyor.