Tunus Nahda partisinin manevi lideri Le Monde gazetesine verdiği söyleşiyle uzun süre tartışacağımız konuları gündeme getirmiş.
Gannuşi konuşmamız, ayırt etmemiz gerekenlerin altını çizmiş. Bir kliğin, partinin, cemaatin camiyi siyasi faaliyet merkezi gibi kullanarak caminin toplumu bölen değil, birleştiren olmasının altını çiziyor, iyi ediyor. "Siyasî faaliyetin yeri cami değildir. Cami halkın toplandığı bir yerdir, dolayısıyla tek bir partinin faaliyetlerinde camiyi kullanması için bir sebep yok. Dinin Tunusluları birleştiren bir unsur olmasını istiyoruz; bölen değil" diyor Gannuşi. Din üzerinde keskin bir kutuplaşmanın yaşandığı bugünlerde, duymakla herkesin gönlünün ferahlayacağı sözler bunlar. Gannuşi günümüz İslamcılarının hoşuna gitmese de bir gerçeğin altını çiziyor, dini faaliyetin siyaseti istismarına bir son vermek istiyor. Aslında bu, radikal bir çıkışla tüm dindarların yapması gerekendir.
Gannuşi "Gündelik sorunları, ailelerin ve kişilerin yaşamını söz konusu eden bir parti olmak istiyoruz; kıyamet gününü ya da cenneti vs.’yi söz konusu eden değil" diyor. Dindar öte dünyanın adamı değildir, bu dünyayı ıslah ve imar edecek olandır. Bu dünyayı konu edeceksek artık belirgin gruplamaları, sınırlamaları yapmalıyız. Yaşanılan ana ait çözümlemeler yapılmadığı müddetçe muhayyel bir zamana hitap etmekten kurtulamazsınız.
"Dinî faaliyetin siyasî faaliyetten tamamen bağımsız olmasını istiyoruz. Siyasetçiler için çok iyi olur bu; zira böylece, dini siyasî amaçlarla kullanma suçlamasıyla karşılaşmazlar. Din için de çok iyi olur bu; böylelikle siyaset tarafından rehin alınmaz, siyasetçiler tarafından kullanılmaz." diyor Gannuşi. Bu sözler üzerinde dindarlar çok düşünmeli. Zira farklı gruplar tarafından dinin istismar edildiği ve IŞİD vb. yapıların bu durumu iyice çığırından çıkardığı günümüzde artık kesin bir kararı vermeliler. Dinin sabit ahlaki ve vicdani değerlerinin gündelik hayattaki çözümlerde yanlış ve istismara varan kullanımı da böylece önlenmiş olur. Gannuşi dinden ve dinin hayatın sorunlarına çare aramasından vazgeçmiyor, aksine gecikmiş bir ayrışma gerekliliğinin altını çiziyor. Bu durumda hem din haksız ithamdan kurtulur, hem de dindarlar yanlış zanlarıyla dini kirletmemiş olur.
Her geçen gün çeşitli siyasetçi ve cemaatçi anlayışlarıyla çekiştirildiği bir zaman diliminde dinin korumaya alınması gerektiğini fark etmek önemlidir. Zira çekiştirilen din hem insanları dinden uzaklaştırıyor hem de din adına dindarlardaki yıkıcı öfkeyi körüklüyor.
"Savunduğumuz Müslüman demokrasisi ile aramıza daha da mesafe koymak istediğimiz aşırılıkçı cihadcı İslam arasındaki farkı iyi göstermek lüzumlu hale gelmiştir." diyen Gannuşi, bu söze şimdi itiraz eden birçok dindarın ileride varacağı yerdedir. Demokrasinin İslam'a karşıt olmadığını görmek ve bunu hem dindarlarla hem de dine uzak olanlarla tartışmak, kafaları netleştirmek gerekmektedir.
"Müslüman demokrasisine girmek için siyasî İslam’dan çıkıyoruz" sözü tekfirci yıkıcılığa karşı net bir duruştur. Kirletilen kavramlarla araya mesafe koymanın yanlış olduğunu düşünmüyorum. Üsttenci bir tavırla sorunlar hakkında ahkam kesen İslamcılığın ayağının yere değmesi gerekiyor artık.
Nahda'nın Nida partisi'yle ortaklığına dair soruya "Farklı çıkarların idaresini öğreniyoruz; özellikle de bizimki gibi, siyasî kararların çok uzun zaman boyunca tek bir yerden alındığı bir ülkede. Dolayısıyla birlikte varolmayı ve farklılıkla birlikte yaşamayı öğrenmeye ihtiyacımız var." diye cevap veriyor. Bu da şimdiye kadar tecrübesi diğer ülkelerde yapılmamış bir konudaki duruşu açıklayan önemli ifadeler. Ortak paydada farklılıkların bir arada olmasının sadece teorisini değil, pratiğini göstermenin önemine dikkat etmeliyiz. Farklı çıkarların bir aradalığını sağlama gayreti bile saygın bir çabadır.
Gannuşi'nin sözleri çoğu İslamcının yaşamadığı bir pratikten neş'et ettiği için çok önemli. Mahkum etmeden sözlerinin üzerinde durulması, düşünülmesi, tartışılması gerekiyor.