Brüksel saldırısından sonra IŞİD vb. yapılar batının gündeminde daha çok yer alıyor. Bu saldırıların nereye varacağı konusunda kafalar karışık. İslam ülkelerinde canlı bombalar patlarken umursamayanlar şimdi bir çözüm bulmaya çalışıyor. IŞİD'in sadece askeri yöntemlerle yok edileceğini sanan ABD, Rusya, Avrupa ülkeleri Irak ve Suriye'ye bombalar yağdırarak sorunu çözeceklerini sandılar. Ancak bu düşüncenin ateşin üzerine benzin dökme olduğu da anlaşıldı. Zira IŞİD bunu kendi tezlerini güçlendirmek için anlattı ve taban bulmaya devam etti.
IŞİD teknolojiyi iyi kullanıyor. Sputnik Türkiye'de yer alan bir habere göre "Sosyalist vekil Jamal Ikazban’ın Twitter hesabından paylaştığı SMS’lerde, Molenbeek’teki Müslüman erkekler ‘doğru tercihi yapıp Batılılarla savaşmaya’ çağrılıyor. Fransızca yazılan SMS’lerde “Kardeşim, neden Batılılara karşı savaşmayasın? Hayattaki tercihlerini doğru yap” ifadesi yer alıyor. Facebook’ta, Molenbeek’teki gençlerin saldırıları kutladığını gösteren bir video yayınlanmasının ardından atılan SMS’lerin kaynağı bilinmeyen bir numaradan atıldığı belirtiliyor."
IŞİD bir "hak - batıl" savaşı çıkarmaya çalışıyor. Saldırılarıyla keskin bir kutuplaşmayı sağlayarak bunu başaracağına inanıyor. IŞİD gibi hayallerin ötesinde ultra vahşet yöntemleri sergileyen bir örgütün düşüncesini başarma ihtimali var mı? IŞİD'in bu hedefine, düşüncesine gülüp geçebilirsiniz ancak yaşanan gelişmeler, bu hedefin gerçekleştirilme tehdidinin olduğunu söylüyor.
İslami toplumun önemli bir kesimi Huntington'un medeniyetler çatışması teorisine inanıyor. Adalet, insan hakları gibi değerlerin devletler, toplumlar arasında ortak paydalar oluşturmasına değil, karşıt hale getirilmiş güçlerin kaçınılmaz savaşına inanıyor. Ancak bu öfke sahibi çoğunluğun önemli bir kısmı bunu zihninde saklıyor, IŞİD gibi bir örgüte destek vermeyi şu an düşünmüyor. İleride ne olacağı tarafların şu andaki tavırlarına bağlı. Batının durup, düşünüp iyi bir karar vermesi gerekiyor. Savaşın artması batı devletleri ve toplumlarının Müslümanlara ön yargılı davranmasını, güvenlik önlemlerinde potansiyel suçlu muamelesi yapmasına yol açıyor. Bu da Müslüman dünyada gittikçe artan oranda rahatsızlığa, bilinçaltındaki düşüncelerin ortaya çıkışına, tarihteki Haçlı saldırılarının anımsanmasına ve gard almaya dönüyor. Batı yaptığı çifte standardı değiştirmek yerine güvenlikçiliğin beslediği bir anlayışla ayrımcılığı arttırarak devam ediyor. İslam toplumlarında mühendislik metoduna devam ediyor.
Şu an şiddet olaylarını kınayan, lanetleyen doğu ve batıdaki İslami toplumun süreç içinde şiddeti, canlı bombaları içselleştireceğine, hak vereceğine inanıyorum. Artan gerginlik, başka yerlerde olduğu gibi temel sorunların çözümünden uzaklaşmaya, güvenlikçi anlayışın ön plana çıkmasına yol açıyor. Zamanla bu anlayışın ters tepeceğini ve batı yönetimlerinin pişman olacağını ancak bunun toplumun faşizan keskinleşmesi gerçekleştirdikten sonra olacağından işe yaramayacağını düşünüyorum.
IŞİD'in hedefi ve kriteri hakimiyet. IŞİD'i önlemek isteyenler ilk önce bunu düşünmeli ve karşı önlemlerini almalı. Hakimiyet üzerinden şekillenmeye devam eden bir dünyada IŞİD'in yükselişi önlenemez. Batının mühendislik yerine kendisini de kavurarak bir savaşı önlemek için insan hakları ve adalete sarılması gerekir.
Müslüman toplumların kendi içlerinde yapacağı İslam düşünce tarihi ile ilgili okumaları, ihya ve inşa çabaları olmazsa IŞİD'in uygun vasattan çok iyi besleneceği ortadadır. Rasyonel düşünme ve sürekli araştırıcılığı öneren bir tefsir, fıkıh ve hadis ilmi anlayışı galip gelemezse İslam dünyasını karanlık günler bekliyor.
Batıdaki ve doğudaki faşizan anlayışın gerilemesi o toplumların siyasetçilerine, düşünürlerine, din adamlarına kalmış durumdadır. Toplumlarına sürekli hakkı hatırlatmak ve adalete ön ayak zorundadırlar. Şu an önemsenmeyen ortak paydalar üzerinde oluşacak birliktelikleri kişiler, gruplar, devletler, toplumlar içten bir duyguyla başaramazsa IŞİD'in düşlediği "hak-batıl" savaşı gerçekleşecektir.