Ömer Faruk Gergerlioğlu

11 Eylül 2016

Demokrasi ve cemaatler

Sağcılaşmak tehlikeli bir hastalıktır ama cemaatlerin sağa yaslanmasının onları güçlendirdiğini sanmak bir solculuk hastalığıdır

Baskıcı iktidarlar zamanında cemaatlerin takiyyeye başvurma yönelişi ve bu yüzden paralel anlayışların ortaya çıktığı iddiasına soğuk bakanlar, yönetimin Ak Parti elinde olduğu son yıllarda bu tezin çöktüğünü, iktidar ile Gülen cemaatinin ortak bir gayretinin mevzu bahis olduğuna vurgu yaparak cemaat ve demokrasinin bir arada olamayacağını düşünüyor. Bu da devletin kimliklere yaptığı görmezden gelmeyle ve hakkaniyetten uzaklaşmayla sonuçlanıyor.

Realiteye baktığımızda cemaatlerin demokrasiyi önemsediğini, kriter aldığını söyleyemeyiz. Bu gönüllü ve kapalı birlikteliklerin genellikle kimliklerini ön plana alma yönünde yapılanmalarının olduğu bir gerçek. Ama şu da bir gerçektir ki cemaatleri önlemek mümkün değil, bir darbe ve örgütlenme musibeti dolayısıyla cemaatlerin ortadan kaldırılmasını veya devletin hiçbir kadrosunda yer almamasını istemek realiteyle uyuşmuyor. Cemaatler her kesimden oluşmuş yapılanmalarıyla bir gerçek ve ister istemez bir müddet sonra devlet kadrolarına yerleşme yönünde güç istekleri oluyor. Cemaatler, Alevi veya Sünni dini yapısıyla, ırksal veya kültürel etnik kimliğiyle ortadaki bir realiteyse mesele,  sosyolojik bir gerçeğin nasıl olur da demokrasinin engelleyicisi olmayacağı, paralel devlet olmayacağıdır.

Önemli olan siyasal sistemin güçlü olmasıdır, iktidar, cemaatler ilişkisinin bir çıkar ve rüşvet ilişkisi haline gelmemesini sağlamaktır. Seçimlerde her partinin dini ve etnik tüm kesimlerden cemaatlere aday kontenjanı belirlediğinin cümle alem tarafından bilindiği bir ortamda afaki konuşmaya gerek yok. Cemaatler ve demokrasinin realitedeki açık gerçeğine rağmen bu zor denklemi çözmek zorundayız.

Çözüm demokratik standartlar koyma ve bunu tahkim etme yoluyla olabilir. Batı ülkelerinde de cemaatler gerçeği var ve hatta sivil toplum faaliyetlerine destek olunması gerektiğini düşünen bir devletin varlığı tüm geri kalmış topluluklar için özendiricidir. Standartları, kuralları demokratik bir şekilde belirlemesi ve uygulaması gerektiğini bilen bir yönetime karşılık, yönetilenler de bunları uygulamadığı takdirde sert müeyyidelerle karşılaşacaklarını bilmeliler.

Cemaatlerin devlet eleştirisi varsa bunu paralel devlet oluşturarak değil devleti ıslah ve inşa gayretine dönüştürmek için sivil bir duruşla yapmaları gerekir. Devletten ve hükümetten bağımsız bir duruşla eleştirilerini ve destek çalışmasını yapmalı, benmerkezci bir yaklaşımın her kesimi kucaklaması gereken devlet anlayışına zarar vereceğini bilmeli ve buna uymalıdır. Eğer böyle bir çizgiden çıkarsa onu hem kendi üyeleri, hem de kurallar uyarmalıdır. Devlet ele geçirilmesi ve güç edinilecek bir cazibe merkezi olmaktan çıkarılmalıdır.

Mesele sorunu anlamak ve çözmek ise, hepimiz  ideolojik pozisyonlarla öteki gördüğümüze engelleme yapmak yerine, olması gerekeni tespit etmeliyiz. Baskıcı yönetimlerin varlığıyla cemaatlerin takiyyeye başvuracağı gerçeği ve iktidarlarla yandaş olduklarında yine kadro talebinde bulunacakları gerçeği, birbirine karşıt kılınmaması gereken olgulardır.  Zira cemaatlerin gözü iktidardaki kadrolarda ise ister baskı altında ister iktidara yakınken olsun, odaklandığı kriter bu olacaktır. Kriteri sivil alan ve cemaatler,  devlet ilişkisindeki demokratik kurallara uymak olmalıdır. Önemli olan, olması gerekeni kimsenin isteğine bırakmadan önceden belirlemektir.

Sağcılaşmak tehlikeli bir hastalıktır ama cemaatlerin sadece sağa yaslanmasının onları güçlendirdiğini sanmak bir solculuk hastalığıdır. Sistem, devlet sorgusu, demokrasi arayışı yapmadan yapılan ithamlar kısır çekişmelerden başkasıyla sonuçlanmaz.

Devletin ne yapılırsa yapılsın temel insan haklarını ve inanç özgürlüğünü teslim etmeyeceğini düşünmek genel geçer doğruların önemsenmemesine yol açıyor. En temelde demokratik bir devlet yapılanmasının  idealize edilmesi zorunluluğu, gözden uzak tutulmamalıdır. Devlet, cemaatlerden beklediğinin daha fazlasını yerine getirmeli ve sorunların ortaya çıkmasını engellemelidir. Devletten bunu istemek kimliğimiz ne olursa hepimizin en temel hakkıdır. Devlet, siyasal ve sosyal alanı düzenlemeli ceberrut ve yaltaklanılması gereken bir güç olmadığını göstermelidir.


@gergerliogluof

www.omerfarukgergerlioglu.com