Ankara, İstanbul ve Brüksel'deki son canlı bomba saldırıları, sorunun bölgesel olmayacağını küresel çapta bir şiddetin içine yuvarlanacağımızı gösteriyor.
Türkiye açısından canlı bomba sayısını artıracak en önemli olgu devletin PKK ile olan çatışmaları devam ettirmesidir. Çatışmadan ziyade savaşa dönmüş bu hal, PKK'nın da aynı şekilde savaşı devam ettirme arzusuyla pekişince büyüyerek devam edecektir. Devlet ve bir örgüt arasındaki askeri güç dengesizliği yüzünden PKK'nın canlı bomba eylemlerine daha fazla hız vereceği görünmektedir.
Devlet ve PKK savaşın devamını arzuluyor, barış çağrılarına kulaklarını tıkamış durumdalar. PKK yöneticilerinin Erdoğan ile barış yapma umutlarının kalmadığını düşünüyorum. Ak Parti'ye alternatif çıkacak bir hareket ile barışı görüşebileceklerini ve Erdoğan'ı yenerek Türkiye'ye demokrasi getirecekleri açıklamasını yapmaları, Erdoğan'dan umudu kestiklerinin göstergesidir. Ancak bu açıklamaların sandıklarının aksine Türkiye'de Erdoğan'ı güçlendireceğinin bile farkında olmayan PKK yöneticilerinin hali hazırda son siyasi durumu uzun süredir iyi okuyamadıkları söylenebilir. PKK'nın bu son tavrı savaşla daha da güçlenecek Erdoğan'ın silahla çözüm arama ve örgütü muhatap kabul etmeme stratejisini daha rahat uygulamasına yol açacaktır.
Hükümet tarafından çözüm süreci anlaşılan buzdolabından da alınıp çöpe atılmış durumdadır. Hali hazırda PKK'dan olumsuz etkilenen ve etkisizleşen HDP'nin ve milliyetçi politikaların artık Ak Parti'de temsil edildiğini düşünen MHP'lilerin Ak Parti'ye yönelişiyle, HDP ve MHP'nin olası bir seçimde baraj altı olacağı bellidir ve bu 400 üstü milletvekili sayısı demektir Ak Parti için. Bu da hükümetin savaşı devam ettirme isteğini kamçılamaktadır. Çatışmaları sürdürme ve hendek barikatları devam ettirme yanlısı PKK'nın, Kürt halkından aldığı eleştiri dozunun her geçen gün artmasından güç alan hükümetin masa seçeneğini iyice gözden çıkardığı görünüyor. Ancak PKK'nın puan kaybı devlet hanesine yazılmıyor. Bu belirsizlik çözümsüzlüğü, çözümsüzlük canlı bombaların sayısını artıracaktır.
IŞİD'in Türkiye'ye yönelik saldırıları anlaşılan artarak devam edecektir. IŞİD'in Türkiye'den ziyade savaşların devam ettiği diğer ülkelerden militan devşireceğini düşünüyorum. Türkiye'de canlı bombaya sevk ettirecek selefi ideolojisinin yerleşmesi 20-30 yıl öncesine göre daha zordur. Zira İslami birçok yeni kavramın, demokrasinin, insan haklarının tartışıldığı, islami özgürlüklerin görece rahatladığı Türkiye toplumunda buna zemin bulması zorlaşıyor. Ancak devlet ile PKK arasında devam edecek olan savaş ortamının doğal sonucu olarak oluşacak anormal ortamdan dolayı sertlik ve silah yanlısı düşünceler taraftar bulmaya devam edecektir. PKK ile yapılan savaşın IŞİD konusu daha da radikalleştireceği unutulmamalıdır. Savaşın tek seçenek olduğu ortamlarda her farklı sivil ideolojik grubun bile silaha yönelmesi kolaylaşır. Ayrıca Suriye'den geçişi kolay olan IŞİD' in Türkiye'de eylem yapacak militan sıkıntısı olmayacaktır.
Dünyada ise Suriye ve Irak'taki karışık durumun canlı bombaları artıracağı ortadadır. "Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" diyerek siyaset yapılamayacağı ortadadır. ABD ve Rusya IŞİD'i çıkarlarına ters düştüğü oranda yok etmeye çalışmaktadır. Bir piyon olarak kullanacağını gördüğü anda gerçek hedefleri için onu araçsallaştırmaktadır. Batılı devletlerin IŞİD'i sadece İslam'ın radikal bir yorumu olarak görme hatası ve çıkarcı işgal politikaları onlara canlı bomba olarak geri dönmektedir. Bu çıkarcı yapıları ve silahlı örgütlerin insanlara sunduğu somut intikam teklifleri batılıların ne kadar sıkı güvenlikçi politikalar uygularlarsa uygulasınlar önleyemeyecekleri bir tehdidin devam etmesini sağlayacaktır. ABD'de akıl dışı ve antipatik bulunsa bile Donald Trump'ın yükselişi devam etmektedir ve son canlı bombalar sokaktaki batılı insanı her geçen gün demokrasi dışındaki seçenekleri ön plana çıkaran sağcı iktidarlara yaklaştırmaktadır. Avrupa'da da sağcı anlayışın yükseleceği ortadadır.
Türkiye ve dünya daha çok çatışmanın, daha çok kutuplaşmanın ve daha çok canlı bombaların artacağı bir yere gidiyor. Bu kaçınılmaz, zira kimse gerçek anlamda demokrasi ve insan haklarından yana değil. Bu faturayı devletler ve toplumlar ödeyecek. Silah tüccarları iyi karlar elde edecek ve etnik düşmanlıklar daha da artacak. Polyanna olmaya gerek yok, bu kötü gidişatı görüp kurtuluşun lidercilikte, milliyetçilikte, Müslüman milliyetçiliğinde, Batılı büyüklenmecilik ve çıkarcılıkta olmadığını sürekli haykırmak durumundayız.
Canlı bombalar bu ortamda artar. Zira insan canının iyice önemsizleştiği, mülteci ölümlerinin kanıksandığı çağımızda artık farklı bir gelişme olmaz. Din adına kendini patlatanın cennete gideceğini düşündüğü, ırkı adına patlatanın ırkının kahramanı olduğuna inandığı günümüzde öfkeli gençlerin bu yönelişi artık çok normal dışı karşılanmayacak. Her geçen gün canlı bombaların içselleştirildiği ve giderek haklı görüleceği bir zamana doğru gidiyoruz. Bunu tek önleyecek olanın ise değerler politikası ve farklı kesimlerin ortak paydalarda buluşma isteği olacağını söyleyebiliriz.