Erdoğan, Gülen kavgası daha da şiddetlenerek devam ediyor. Kavganın genel geçer kuralları işliyor. Devam eden kavga, sertliği arttırır. Bu kavga, devletin var olan kötü, hukuksuz halini ortaya çıkardığı gibi devleti daha da kötüleştirecek. Bu yüzden kavganın artması, başka taraflara sıçraması hiç bir kurum ve kimse için iyi olmayacak.
Güçlerinin sınırı konusunda kafaları karışık olan iki taraf, iki üç yıl süren çekişme ve tartışmayı söndüremeyip alevli bir ateşin, kavganın içine birlikte atladılar. Alevlerle dolu ateşe birlikte atlayan tarafların " karşı taraf şunu da yaptı, yapmasaydı affederdim" vb sözlerle kendini savunmasının artık bir anlamı kalmayacak. Zira ateşe birlikte atlayanlar sonucuna katlanacaklar.
Tansiyonu artan, her geçen gün yeni operasyonlarla şiddetlenen bu çatışmanın bir yerde durması mukadder. Birbirlerine verecekleri zararın dozu arttıkça karşı tarafa daha çok zarar vermeye niyetlenecek olan taraflar hem kendilerine hem de topluma zarar vermekten öteye geçemeyecekler.
Tayyip Erdoğan açısından bakacak olursak "Haşhaşiler" diyecek kadar dozu arttıran bir söylemi benimsese de sonunda kavgayı bir yerde durduracaktır. Tayyip Erdoğan, Kasımpaşalı tipinin gereği olarak sık sık esip gürlese de aslında son tahlilde pragmatist bir liderdir. Rest çektikten sonra duruma, şartlara göre davranan bir liderdir. 11 yıllık iktidarında da bunun çok örneği vardır. 2011 seçimlerinden bir gün önce "Öcalan'ı asmamız lazım vb." sözler sarf eden Erdoğan 2012 yılının sonunda tavır değiştirdi. Öcalan artık çözüm için konuşulacak yegane aktördü. Diğer aktörleri etkisizleştiren Erdoğan dün asılması gerektiğini söylediğiyle MİT aracılığıyla sıkı görüşmelere girişmişti. Bu görüşmeleri kesin bir dille yalanlayan Erdoğan'ın en sert söylemler içindeyken görüşme tarafiği yürüttüğünü sonradan öğrenmiştik.
İktidara gelmeden önce dış güçlerin istemediği adam olan Erdoğan, A.B.D'ye bir ziyaret yaparak imaj tazelemişti. Irak'a müdahaleye önceki yıllarda karşı olan Erdoğan, 2003 yılında tezkerenin çıkması için var gücüyle çalışmıştı. Gülen'le o zamanlar arası iyi olmasına rağmen askerlerle birlikte MGK'da Gülen'i bitirme kararına imza atmıştı.
Erdoğan iktidara geldikten sonra AB için uyum yasaları çıkartmış ama sonrasında "Ankara kriterleri" demeye başlamıştı. AB hedefinden vazgeçtiği halde uzun süre bunu belli etmemeyi başarmıştı.
Erdoğan, 2005 yılında aydınlarla toplantı yaparak Kürt sorunu ve demokratikleşme adımları atılacağı sinyali vermesine rağmen ardından TMK'yı çıkartmıştı. TMK antidemokratik devlet tavırlarının öünü açmış ve sonradan devletin AİHM'de dereceye girmesine neden olacak hukuksuzluklar ve tazminat cezaları oluşturmuştu. Cumhurbaşkanı olmayı çok istemesine rağmen 2007 yılında şartlara göre Gül'ü ön plana çıkarmıştı. Gazze katliamı sonrası da İsrail'le diplomatik ilişkileri kesebilecek etkinlikteki İsrailli yetkililer hakkındaki davalara izin vermemişti. Filistin ve İsrail arasında gizlice barış görüşmelerine aracılık ederken İsrail'in katliam yapması üzerine çok kızmış, "One Minute" deyip ardından İsrail'le ilişkileri ve askeri anlaşmaları yine de devam ettirmişti. Mavi Marmara gemisine binecek Ak Partili milletvekillerini son anda gemiden indirterek tavır değişikliği yapmıştı. Mavi Marmara katliamından sonra İsrail'e açılacak davanın uzaması da muhtemelen kapalı kapılar ardındaki farklı uzlaşma arayışlarının sonucuydu.
Suriye ile ilişkileri ailece görüşme noktasına kadar ilerlettikten kısa bir süre sonra aynı eski Esed'i defterden silmiş ve en ağır ifadelerle anmış ve ona karşı açık cephe açmıştır.
Erdoğan'ın yaratılışını , yapısını ve tarz-ı siyasetini biliyorsak Gülen'le olan kavgasındaki seyir çizgisini de tahmin edebiliriz. Söylemindeki şiddet dozunu artttırmaktan çekimnmeyen Erdoğan gereğini hissettiği anda şu andaki birçok söylemini terk edecek ve kavgayı bitirecektir.
Fethullah Gülen ise "boğazını sıkan el" gibi gördüğü dersaneler konusundaki geri adım atmayışından sanırım önümüzdeki günlerde pişman olacaktır. Zira kavga şiddetlendikçe hata yapma riski yüksektir ve hatayı yapma lüksü olmayan, dini lider olarak bilinendir. Kavgada gelinen noktada elindeki bulgurdan da mahrum olmaya başlayan Gülen, bu hali uzun süre devam ettirmez. Klasik cemaatçi uzlaşmacı hareket tarzını terk ederek kavgaya tutuşan Gülen, şimdi birçok kişinin gördüğünü görecek, imajının sarsıldığını anlayacak ve geleneksel çizgisine geri dönecektir.
"Bu kadar ağır hakaretlerden sonra geri dönüş olmaz" diyenler 11 yıllık Erdoğan'ı ve Gülen'in "tedbir"ci çizgisini tekrar hatırlamalıdır.
Bazı kişiler geri dönülmeyecek bir yola girildiğini zannedip gemileri yakmış olabilir ancak iki taraf, karşıtı tarafından bitirilemeyecek güçler olduğu için bu kavganın biteceği bir anın olacağı akıldan çıkarılmamalıdır.