P24 Bağımsız Gazetecilik Platformu'nun organizasyonunda Diyarbakır'da hem halkla, hem kanaat önderleriyle, hem de milletvekili adaylarıyla konuşuyoruz.
Diyarbakır halkıyla gündemi konuşmaya devam ediyoruz. Lokantacıda çalışan Muharrem Bölek "Sur'da sıkıntı büyük, 18 bin kişi evini terk etti, çalıştığım lokantada önceden 100 kg et işlerken bu ara 40 kg'a düştü, sokağa çıkma yasağı ilan edildiğinde tüm yemekleri çöpe attık, çözüm sürecinde halimiz çok iyiydi, herkes için üzülüyoruz, Türkler kardeşimizdir, şu an ölen askerler için vicdan azabı hissediyoruz, biz batıdan gelene çok sıcak davranıyoruz ama sanki buradaki sıkıntı batıda hissedilmiyor" diyor. Sur'daki sokağa çıkma yasağında sokak başında nöbet tutan bir bir polise soruyorum "olan arada kalan garibana oluyor, hem biz, hem PKK vatandaşı karşı tarafa yardım ettiği konusunda itham ediyoruz" diyor. Bir başka Diyarbakırlı "batı illerine gitmeyi düşünüyordum ama orada da yapamayacağıma karar verdim, linç yapılıyor orada" diyor.
HDP adayı İdris Baluken önemli açıklamalar yapıyor. Çözüm sürecini baştan sona en iyi bilen bir kişi Baluken. Çözüm sürecini PKK'nın bitirmediğini, 6-8 olaylarından sonra yapılan 30 Ekim MGK'sında devletin süreci bitirme kararı aldığını, iç güvenlik yasasının bunun için çıkarıldığını iddia ediyor. "Dolmabahçe öncesi izleme kurulunun isimlerini bile konuşmuştuk, Erdoğan'ın bu keskin dönüşü önceden aldığı bir karar nedeniyledir, Davutoğlu'nun aslında süreci bozmak istememesi ve "seni başkan yaptırmayacağız" açıklamasının hoşuna gitmesi açısından iki konuda Erdoğan'dan farklı düşünüyor diye iddia ediyor. Süreçte yasal düzenlemelerdeki hükümet isteksizliği ve Rojava'daki hasmane hükümet tutumunun süreci aksatan etkenler olduğunu vurguluyor. "Kobani sürecinde aslında başta hükümet Cizre kantonundan YPG'nin yardımına izin vermişti bunu PYD'ye bildirdik ama 1 hafta kriz halinde sürekli bu sözü hatırlatmamıza rağmen sözde durulmadı, şu an ilan edilen ateşkese devletin cevap vermesi gerekir, kimse kurbanlık koyun olmayı kabullenmez" diyor ve ekliyor Baluken "PKK'nın illa savaş istediğini düşünmüyorum, normalde süreç 1. Diyalog, 2. Müzakere, 3. Anlaşma, 4. Normalleşme olarak seyreder ama Erdoğan silahları betona gömme isteğiyle 1. den 4'ye zıplamak istiyor, aslında kolay işi yokuşa sürüyor, Erdoğan Ortadoğu coğrafyasını iyi bilen ve çok boyutlu düşünebilen Öcalan'ın çözüm gücünden korkuyor, çözümsüzlüğe oynuyor, Kandil İmralı'dan hiçbir zaman bağımsız değildi, senaryolara aldanmayın" diyor. Kobanililere samimi davranılmadığını, onların "Erdoğan Kobanili mültecilere bir tas çorba verdi ama onları katleden silahları IŞİD'e verdi" dediğini aktaran Baluken, süreçte hükümet yetkililerinin PKK'nın silahlandığı şikayetiyle kendilerine gelmediğini, bundan şikayetçilerse niye silahlanmayı denetleyecek 3. gözü kabul etmediğini, halen de bunun mümkün olduğunu ama hükümetin samimi olmadığını iddia ediyor.
CHP 1. sıra adayı Naci Sapan "Sur'da YDGH baskısı vardı ama polisin ateşkes ilanı ve Ankara katliamına rağmen rağmen operasyon yapması gerilimi arttırdı. Halk HDP'ye kırgın ve kızgın. PKK 7 haziran sonrası süreci bozmamalıydı, ilan ettiği ateşkes kararına hükümet uymalıdır. CHP, Ak Parti ve HDP hakkında hayal kırıklığına uğrayan seçmen için yeni bir alternatif olacaktır". Sapan CHP'nin çözüm süreci için Edirne'de farklı, Diyarbakır'da farklı konuşmasının zamanla giderileceğini düşünüyor.
Ak Parti adayı Galip Ensarioğlu "7 Haziran'da teşkilatın tanımadığı adayların aday gösterilmesi nedeniyle oy kaybı yaşadıklarını belirterek "HDP'nin söylemleri çürük çıktı, halk çözüm için onlara oy verdi, onlar tersini yaptı, bu sefer oy kaybedecekler, Sur'da barikatlara hiç bir devlet müsaade etmezdi, hatta söylenmeyeceği halde operasyon, can kaybı yaşanmaması için haber verildi, hem bize hem HDP'ye kızıp oy kullanmayacak kişiler çok" diyor. "İşbirlikçi AKP" denmesinden şikayetçi, "IŞİD Ak Parti'yi tekfir ediyor, IŞİD'le savaşıyoruz, PYD'ye yardım ettik, nasıl böyle söylerler hala, seçimden yine oy kaybıyla çıkarsak suçu millette aramayız" diyor, Silahları gömmeden görüşmelerin başlamayacağı argümanının realiteyle uyuşup uyuşmadığı sorumuza tatminkar cevaplar veremiyor.
Bölgenin tanınmış sosyologlarından Adnan Fırat Bayar ise gelinen noktada karamsar bir ruh halinde olduğunu söylüyor. Erdoğan'ın uzun sürecek bir savaşı göze aldığını, süreci de onun bozduğunu düşünüyor. Erdoğan'ın çözüm sürecinin halkın devletin yanına gelmesi olarak algıladığını, ancak tersi olunca süreci bozmayı tercih ettiğini düşünüyor. PKK'nın böyle düşünene karşı ateşkesi kalıcı kılarak oyunu bozacağını düşünüyor. "Artık hem silah hem siyaset dönemi geçti" diyen Bayar, Kandil'in kararını vermesi gerektiğini söylüyor. YDGH'nin özyönetim çabasının "savaşı dayatırsan özyönetimle karşılık veririm" diyen, yönetmeden ziyade direniş odaklı ama sivil halka zarar vermesi açısından son derece mantıksız bir tarz olduğunu savunuyor. "Konuşturulsa Öcalan barış çağrısı yapar ama şu an devlet bu çağrıdan yana değil, bölgede 6 ay görev yapsa bile polislerin önyargısının kırıldığını, halka merhametli davranmayı tercih ettiklerini ama son zamanlarda gelen özel harekatçıların bölgeyi tanımadığı için "iman, küfür savaşı" bağlamında gördüklerini ve insafsızca davrandıklarını söylüyor. Hüda-par ve PKK arasında çatışmasızlığın provokatörler araya girmedikçe devam edeceğini düşünüyor.
DİHA'yı da ziyaret ediyor ve basın özgürlüğüne dair son olumsuz gelişmeleri konuşuyoruz. Haber müdürü Ömer Çelik kendileri için baskıların yeni bir şey olmadığını ama son zamanlarda iyice arttığını söylüyor. "Eskiden infazlar illegaldi şimdi legal, ajansımız sayesinde gerçekler saklanamıyor" diyen Çelik, seçimlerin son derece sağlıksız koşullarda olacağını düşünüyor. Haber ajanslarına "terörist peşinde olma" gerekçesiyle baskın yapıldığını, defalarca kapatıldıklarını, muhabirlerine potansiyel suçlu muamelesi yapıldığından şikayet ediyor.
Diyarbakır'da seçimlerden çok sürecin kesintiye uğraması ve getirecekleri konuşuluyor. Diyarbakır izlenimlerime Hüda-Par İl Başkanı'yla yaptığım söyleşiyle bir sonraki yazımda devam edeceğim.