1 Kasım seçimlerinde Ak Parti'nin tek başına iktidarını bekliyordum. P24 ile yaptığım yurt gezilerinde gördüğüm çok belirgin bir eğilimdi bu. 2 önemli husus konuşulacak demiştim son yazımda. MHP düşüşü ve Ak Parti yükselişi doğru çıktı, bu iki husus tahminimin de üstünde oldu.
İlk önce MHP. MHP'den ziyade Bahçeli kaybetti. Vekil sayısı % 50 düştü. Sokak Bahçeli'ye kızgındı, olumsuz ve sorumsuz tavırlarına çok içerlemişti. MHP il yönetimlerinde görev almış kişiler bile Bahçeli'ye olan tepkilerinden MHP'ye oy vermeyeceklerini söylüyorlardı bana. MHP'ye kızgın esnaf, "pazar günü gelsin de istikrarı sağlayacak oyu verelim de işler açılsın' diyordu. MHP'liler Bahçeli'ye derhal 'güle güle ' demeli. MHP 4 altın puanı Ak Parti'ye hediye etti. Türk milliyetçiliğinin temsilcisi MHP bunu da Ak Parti'ye kaptırmıştı. Süreç devam ederken ve bozulduğunda etkisiz eleman pozisyonundaki MHP bu durumu gerçekçi sorgulamalıdır. Vatandaş artık milliyetçi yönelişler içinde olsa da realiteyle uyuşma derdi olmayana yüz vermiyor.
HDP'nin düşüşünü de görmüştüm o da tahminimin üstünde oldu, barajdan döndü, düşse siyaset acısından anormal bir durum olurdu. HDP'nin 7 Haziran'daki oy oranı, toplumun HDP'yi barajın üstüne çıkarma isteği, Türkiyelileşme projesine desteği, çözüm sürecinin devam etmesine yönelik bir desteğiydi. Son 3 ayda HDP'nin oyunu artmasına rağmen çözüm süreci bitti ve başta Kürtler ve akabinde Türkler için de felaket günleri başladı. Böylesi bir sarsıcı hali, kalıcı olarak her kesimiyle bu toplum kaldıramazdı. 7 Haziran'daki %13'lük oran barışın devamı ve Türkiyelileşmenin artmasıyla artacaktı. Bunun tersi oranı azalttı. Bu oran zaten beklenenin 2 puan üstüne çıkarken duygusal bir yönelişin tezahürüydü. Şu andaki oran HDP'nin temsiliyeti için daha yerine oturmuş gerçekçi bir değerdir.
Seçmen HDP'yi uyardı, HDP az daha barajın altında kalıyordu. Kürt meselesinin temsilcisi konumunda görülen bu partinin baraj altında kalması anormal olurdu. Zira HDP'nin oranı çözüm süreci acısından yeni kartların açılmasına yol açacak yeni bir durum. Seçmen, son yazımda belirttiğim gibi HDP'ye verdiği oydan sonra 'süreç niçin bozuldu' vb.yi tartışmıyor. Yeni çıkan çözümsüz ve sıkıntılı ortamdan kaçıyor. Ak Parti ve HDP oylarının da gecişkenliği ortada. HDP'ye giden Kürt oylarına "hain, nankör" sıfatlandırması yapanlar partizan, duygusal ve geçici değerlendirmeleri nedeniyle mahcup olmalıdır. Herkes, gelen ve giden oylara kalıcı bakmaması gerektiğini öğrenmelidir.
HDP'nin %2.5'luk oy oranı yani dindar Kürt seçmeni Ak Parti'ye geri dönmüştür. Bu seçmen, CHP'ye giden %0.5'luk sol, Alevi seçmen gibi somut değişime baktı ve ürktü. İki kesimin de kaçış nedeni aynıydı. Süreci bozanın kim olduğu entelektüel camiada çok tartışıldı. Sokaktaki vatandaş olayların derin arka planı, taktik siyasi kurnazlıklara vb. bakmaz, bakmadı. Gördüğü, sürecin bozulduğu, PKK'nın silahlandığıydı. Bilinçaltında, bunu şikayetlenerek öne süren Erdoğan'ı haklı buldu ve savaşın devamına geçit verdi. Bu sonuç, maalesef çatışmayı sürdüren hükümete de verilmiş bir primdir.
HDP kılpayı barajdan döndü ama MHP kadar vekil kaybetmedi. 59 vekille 21 kaybı oldu. HDP hem doğuda hem batıda kaybetti. Bu seçmenin hayal kırıklığı nedeniyledir. Sürecin bozulmasıyla en çok hırpalanacak olanın Demirtaş'ın şahsında HDP olacağı belliydi. Demirtaş 3 aylık süreçte çok zor günler yaşadı. Erdoğan kendisini başkan yaptırmak istemeyen Demirtaş'ı süreci durdurarak devreden çıkarmıştır. Burada devreden çıkarılan bir başka aktörün PKK olduğu da bellidir. Zira PKK savaşı başlatma tuzağına düşerek hem HDP'yi, hem de kendisini zor duruma düşürdü. Erdoğan'ın en baştan beri istediği oldu, sözünü dinlemeyen ve diklenen PKK ve HDP diskalifiye edildi, Öcalan'ın önü açıldı. Bu sıkıntılı süreçte Öcalan'ın konuşturulmaması, yedekte bekletildiğinin açık işaretiydi ve Erdoğan kurguladığına kavuştu şu anda.
Ak Parti belirgin bir başarı elde etti. Kimsenin buna itiraz etmemesi gerekir. Hangi parti ne oy alırsa alsın demokrasiye saygı, vatandaşı anlamaya yönelik bir çaba içinde olunması gerekir. Ancak bu başarıyı risk alarak, koalisyon yaptırmayarak sağlayan Erdoğan'dır. Bir toplum 3 ayda ancak bu kadar değişir ve bir partiyi iktidara getirmek ister. Ak Parti'nin başarısının en büyük kısmı kendisine ait değildir. Seçmen Ak Parti'den başka yönetecek alternatif lider ve parti görmemektedir. Bu alternatif, anlaşılan halen uzak ihtimaldir. İstikrarı sağlayacak kötünün iyisi olarak Ak Parti'yi seçmiştir. Kötünün iyisi, çünkü 7 Haziran'da ona "sen kötüsün" demişti.
Dindar ve milliyetçi seçmende HDP korkusu belirmişti. %2'lik oy oranı da Saadet ve BBP seçmeninden Ak Parti'ye kaymıştır. Bu seçmen grubu "HDP tehlikesini" durdurmak için HDP'ye karşı Ak Parti'nin yanında bir kenetlenmeye gitmiştir. Çözüm sürecinin bozulan tablosu da bu yönelişi hızlandırmıştır.
CHP'de 0.5 puanlık bir yükseliş olmuştur. 1.4 civarında beklediğim yükseliş beklenen düzeyi bulmadı. HDP'ye giden Alevi oyları da kısmen CHP'ye dönmüştür. Bunda Ak Parti'nin 7 Haziran'da CHP'nin kullandığı ekonomik vaat kartını alması da etkili oldu. Vatandaş ekonomik vaatlerin CHP tarafından değil Ak Parti tarafından gerçekleştirileceğine inandı. Kılıçdaroğlu realiteye hitap etmeye çalışan politikasını elden bırakmamalı, yoluna devam etmelidir.
Bundan sonrasında çözüm sürecinde yeni bir dönemin açılmasını arzu edelim. Bu toprakların en büyük meselesine, Kürt meselesine yeni bir çözüm yolu açılması hepimizin tüm dileği ve yoğun yönelişi olmalıdır.
@gergerliogluof
www.omerfarukgergerlioglu