Medya Ombudsmanı

03 Şubat 2025

Son iki ayın gazeteci operasyonları

Halk TV’den Barış Pehlivan, Serhan Asker, Seda Selek ve Kürşad Oğuz’un gözaltına alınması ve ardından Suat Toktaş’ın tutuklanması, muhalif medyaya yönelik “hukuk” operasyonlarının devamı. Son iki ay içinde açılan davalar, gözaltılar, engellemeler de bunun somut kanıtı

Forbes’in listesine göre 5.1 milyar dolarlık servetiyle Türkiye’nin en zengin insanı olan Murat Ülker, yeni bir hobi peşinde. Ali Koç, Bülent Eczacıbaşı, Hanzade Doğan gibi dostlarıyla söyleşiler yapıp web sitesinde yayımlıyor.

Dijital alem, herkes gibi Murat Ülker’e de özgür bir alan sunuyor, elbette istediğiyle söyleşi yapabilir. Kendi bileceği iş, söyleşi de yapabilir; parasının gücünü dilediği gibi kullanabilir.

Benim itirazım iki noktada. Birincisi dostlarıyla söyleşilerini “röportaj” olarak tanımlayarak, gazetecilik faaliyeti gibi sunmasına. Röportaj, Yaşar Kemal, Fikret Otyam, Bekir Yıldız, Erol Toy gibi ustaların değerli örneklerini sergiledikleri, gazeteciliğin edebiyata yakın dalıdır. Bir kişinin önüne kayıt cihazı koyup sorular sorup onu yayımlamak ise söyleşidir. Murat Bey, bilmiyor olabilir ama kendisinin yayımladıkları ise söyleşi.

Ama yaptığı bir gazetecilik söyleşisi de değil, “dostlar arası sohbet” babından bir iş. Kendisi mi hazırlamış, emin olamadım ama sorularında en ufak bir eleştirel yaklaşım, olumsuzluk ya da sorgulamaya rastlanmıyor. Dostlarını ağırlıyor sohbetlerinde… Örneğin Bülent Eczacıbaşı’nın birkaç yıl önce Bodrum’da silahlı adamlarıyla birlikte şantiye basmasından söz edilmediği gibi, Hanzade Doğan söyleşisinde de Doğan Holding’in, medyadan AKP iktidarının baskısıyla çıkışı gündeme getirilmiyor.

İkinci itirazım da gazetecilerin bu söyleşileri, “başarılı gazetecilik ürünleri” olarak görmesine ve medya kuruluşlarının bu söyleşileri haber gibi yayımlamasına… Fehmi Koru, Karar’daki “Gazetecilik ve yazarlığı patronlara kaptırıyoruz” yazısında “Murat Ülker internet ortamında gazetecilik alanına giren işler de yapıyor” ve “Yapılanın iş tanımı, gazetecilik” diyordu.

İyi de cep telefonuyla fotoğraf çekenler foto muhabirliği, sohbetlerini kaydedip yayımlayanlar da gazetecilik mi yapmış oluyor? Tabii ki hayır. Murat Ülker’in yaptığına gazetecilik dersek kendi blogunda benzer işler yapan o kadar çok insan var ki, içinden çıkamayız.

Gazetecilik açısından sorun, medyanın, iş insanlarının birbirlerini pohpohlamasına bu kadar teşne olması. Murat Ülker söyleşilerini haberleştirmeye, tanıtmaya bu kadar hevesli olmasalar hiç konuşmayacağız bile…

Fehmi Koru’nun, ekranlardaki “konuşan kafalar”ın altına “Gazeteci-Yazar” yazmakla yetinmeyip hangi medya kuruluşunda çalıştığının da yazılması gerektiği önerisi ise çok yerinde. Kim kimdir hem biz bilelim hem de izleyici…

Canan Karatay’ı savunmak!

Bakmayın siz Melih Altınok’un, Sabah’taki yazısına “Canan Karatay’ı ihbar ediyorum” başlığı koymasına. O işin esprisi, aslında Karatay’ı savunuyordu.

Elbette savunabilir ama Altınok, “Kelle paça için’ tavsiyesi nedeniyle hakkında davalar açılan Profesör Canan Karatay” diyor. Çok aramama rağmen Karatay hakkında “kelle paça tavsiyesi” nedeniyle açılan dava bulamadım.

Geçmişte bir davası vardı, o da “gebelikte şeker yüklemesi yaptırmayın” sözleriyle ilgiliydi. İstanbul Tabip Odası Onur Kurulu 15 gün meslekten men cezası vermiş, Karatay da dava açmıştı. Davayı kaybetti ama en sonunda Anayasa Mahkemesi, “ifade özgürlüğü” gerekçesiyle Karatay’ı haklı buldu.

Bir de Altınok, “Karatay şimdilerde de dört yıldır görmediği bir hastasına ‘Alkol alma, çok meyve yeme, tuzu ihmal etme’ dediği için yargılanıyor” yazıyor. Anlıyorum, Altınok davayı karikatürize etmiş fakat yazdığı Karatay’ın savunması.

İki ay önce yaşamını yitiren Ceyhun Ülker, doktorların kendisine by-pass önerdiği ama Karatay’ın, kullandığı tüm ilaçları bıraktırdığı, yüksek tansiyon için hafif doz ilaç ve bol tuz önerdiği, 4 yıl süreyle uyguladığı yanlış tedavi nedeniyle böbrek nakli olduğu ve ağır düzeyde engelli kaldığı gerekçesiyle meslekten men davası açmıştı. Davayı sürdüren eşi Hürriyet Ülker de “Eşim alkolik değildi” diyordu.

Elbette hangi tarafın haklı olduğuna mahkeme karar verecek ama Altınok, yazıda davayı açan tarafın da görüşünü yansıtsa okurlarını daha dengeli ve eksiksiz bilgilendirmiş olurdu.

Son iki ayın gazeteci operasyonları

Halk TV’den Barış Pehlivan, Serhan Asker, Seda Selek ve Kürşad Oğuz’un gözaltına alınması ve ardından Suat Toktaş’ın tutuklanması, muhalif medyaya yönelik “hukuk” operasyonlarının devamı.

Son iki ay içinde açılan davalar, gözaltılar, engellemeler de bunun somut kanıtı:

Hürriyet Avrupa efsanesi bitti

Bir zamanlar tirajı 200 binlere kadar çıkan Hürriyet Avrupa efsanesi sona erdi. Nezih Demirkent’in girişimiyle 1969’dan bu yana Almanya’da basılıp Avrupa ülkelerine dağıtılan Hürriyet, Türkiye’den haberlerin yanısıra oradaki Türk toplumuyla ilgili gelişmelere de yer veriyordu.

Türkiye’deki televizyon kanallarının Avrupa’dan da izlenebilmesi, internet haberciliği ve Demirören Medya’nın izlediği yayın çizgisi, Hürriyet Avrupa’nın tirajını son zamanlarda binin altına düşürmüştü. Sonunda Avrupa baskısı sürdürülemez hale geldi ve 1 Şubat’tan itibaren yayınına son verildi. Maalesef Hürriyet’te bu konuda bir açıklama da yayımlanmadı.

Sabah gazetesi de Avrupa baskısını daha önce sonlandırmıştı. Şimdilerde sadece Sözcü, Avrupa’da dağıtılmaya devam ediyor. Bakalım o daha ne kadar sürecek, göreceğiz…

Tek cümleyle:

  • Kartalkaya’daki yangına ve bitişik otelde kalanların kaymaya devam etmesine yönelik eleştirilere aldırmayan Hürriyet’in Kelebek eki yazarı Mehmet Üstündağ, bir işinsanının 8 yaşındaki oğluyla “Uludağ’da kayak pistlerinin tadını çıkardığını” yazdı.

  • AKP, 23 Şubat’taki kongre ilanını Akşam, Milliyet, Hürriyet, Sabah ve Yeni Şafak’a verdi.
  • “Veda”nın ilki ya da ikincisi olurmuş gibi, Hürriyet, gazeteci Deniz Arman’ın toprağa verilmesiyle ilgili habere “Deniz Arman’a son veda” başlığı koydu.
  • Nefes’in, “Cengiz’in madeni arıları da öldürdü” haberi yayımladığı gün Akşam gazetesi de “Karabağ’ın ekonomik zaferine Cengiz imzası” diye Cengiz İnşaat’ın reklamını yaptı.
  • Yeni Şafak, Moody’s’in “Türkiye’nin kredi notunu pas geçtiğini” üç gün sonra haberleştirdi.
  • BirGün’ün “Üçte iki istemiyor ama birinci parti” analizinde yer verilen kamuoyu araştırmasının 22-24 Ocak’ta 26 ilde, 2 bin 22 kişi ile yapıldığı bilgisi eksikti.
  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katıldığı AKP Antalya İl Kongresi’ni izleyecek gazetecilerden akreditasyon için parti yerine Antalya Valiliği’ne başvurmaları istendi.
  • Yeni Akit, “Omurgasız Muharrem CHP’nin kapısında” diye yazarak Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce’ye hakaret etti.
  • Akşam, “İhanet eden eşini vurdu” başlığıyla şiddete cinayete gerekçe üretmiş oldu.  
  • Nefes, Kartalkaya’da yanan otelin sahibi Halit Ergül’ün, Gazelle Resort adlı öbür otelinde “220 dönüm orman arazisini işgal ettiği” haberinde Hürriyet ve Sözcü’yü kaynak göstermedi.
  • Sözcü’nün web sayfasındaki “Anadolu Ajansı duyurdu: Hakan Ateş için 240 yıl hapis istemi” haberinde Hakan Ateş ve öbür sanık Mehmet Aydoğdu’nun kim olduğu bilgisi yoktu.
  • Yeni Şafak’tan İbrahim Karagül, “Ayşe Barım örgütü” diye yazarak, yargıç ve savcılık yaptı.
  • Sabah ve Milliyet, Bahçeli’nin konuşmasındaki “İlgili Bakanlığın hiçbir şey olmamış gibi hareket ederek özeleştiriden imtina etmesini isabetli ve doğru bulmadığı” bölümünü kesti.

ELEŞTİRİ, ŞİKÂYET VE ÖNERİLERİNİZ İÇİN: medyaombudsman@gmail.com