Oğuz Demiralp

19 Kasım 2017

Zarrab azabı

Bıktık usandık sabah akşam bozuk mızraptan çıkan ses gibi Zarrab hikâyeleri dinlemekten

Günceli sürekli yakından izleyemiyorum. Ülkemizde olayların akış hızına yetişemiyorum. Medyayı hızla taramak ve ilginç gelen birkaç konuya ilişkin haberlere göz atmakla yetiniyorum. Son günlerde bizim medyaya bakıyorum da: Zarrab aşağı, Zarrab yukarı... Bazı çevreler niye bu kadar seviyorlar bu arkadaşı? Zarrab’ı kurtarmak bir devlet misyonuna dönüşmüş gibi bir hava var. Troya efsanesi geldi aklıma. Mümkün olsa, Helen’i geri almak için Troya’ya sefer düzenleyen Yunanlılar gibi yürüyüvereceğiz Nev Şehir’in (New York’un Türkçeye çevirisi) üstüne...

İşin, mizah yönü bir yana, aslını astarını anlamayınca insanın aklına binbir türlü soru geliyor. Örneğin:

Otuz yaşlarındaki bu arkadaş kısa sürede nasıl bu kadar zengin olabilmiş? "Çok çalışmış", demeyin lütfen. Bu ülkede ekmek parası için canını dişine takarak çalışan milyonlar var. Geçim sıkıntısını bir türlü aşamıyorlar. Çöp sektöründe çalışanları görüyorum her gün.. Nerelerde, nasıl yaşarlar, kaç para kazanırlar? İlgilenen var mı?

Bu arkadaş nasıl olmuş da devletin üst yöneticileriyle içli dışlı olmuş? Fotograflar görüyoruz, basına bakıyoruz. Her zengine nasip olmaz siyasetçilerle bu kadar yakın ilişkiler...

Bu sevimli görünümlü arkadaşın ortağı İranlı bir cin iş adamı İran’da idama mahkum edilmiş. Demek ki ortağın yaptığı işler, İran yasalarına göre idamlık. Ortak bu işleri tek başına mı yaptı? Tek başına yaptıysa bizimkiyle ne gibi ortaklık işi yaptı?  (“İdamlık işleri ortaklaşa mı yaptılar?” diye sormaya dilim varmıyor. Haşa! diyelim.)

Anlaşılan bizimki kendisine suç diye atfedilen işleri yıllardır yapıyormuş, ABD de onu izliyormuş. Bu süreç içinde ABD bizim makamları, bizim Dışişleri'ni hiç uyarmadı mı? Böyle olaylarda ABD “münasip” diplomatik girişimler yapar. Bu kez hiç mi yapmadı?

Yapılmadı, diyelim. Peki, bizim makamlar, arkadaşımızın ne iş yaptığını merak edip, araştırmadılar mı? Araştırılmadıysa niye araştırılmadı? Araştırıldıysa, BM, İran yaptırımları, ABD hukuku gibi kavramlar açısından sakınca görülmedi mi?

Basından izlediğimize göre, bu değerli arkadaşımızın salıverilmesine sağlamak için girişim üzerine girişim, hem de en üst düzeylerde yapmışız. Yabancı ülkelerde tutuklu kaç yurttaşımız için bu tür girişimler yaparız, merak ettim. Yanıt?? Sağlık durumunu soruşturmak için nota vermişiz. Bu da pek güzel. Gene merak ettim: yurt dışında tutuklu kaç vatandaşımız için bu tür notalar verdik. Yanıt??  Suudi Arabistan’da kaç tutuklu vatandaşımız var ve sağlık durumları nasıl acaba? Yurt dışında tutuklu vatandaşlarımızla ilgilenmek elbette devletimizin asli görevlerinden biridir. Ancak kısa sürede süper zengin olma rekortmeni gibi görünen arkadaşımızın “en ziyade alâkaya mazhar” bir statüye sahip olduğu izlenimine kapılıveriyor insan, yöneticilerimiz bizi hoş görsün ve aydınlatsın.

Basına bakılırsa, bu olay üzerinden ABD Türkiye’ye zarar vermeye çalıyor. Nedir ABD’nin bizden istediği? ABD’de hukuk devleti yok mu? ABD’de yargı bağımsız değil mi?  Yöneticilerimiz, lütfen bize her şeyi açık seçik anlatsın, bitsin bu azap. Bıktık usandık sabah akşam bozuk mızraptan çıkan ses gibi Zarrab hikâyeleri dinlemekten.

Elbette, masumiyet karinesi kutsaldır. Yargı kararı olmadıkça arkadaş suçlu değil, sadece suçlanandır. Umarız, aklanır, sağlıklı şekilde memlekete döner. Ancak, ya suçlu bulunursa? O zaman suçun kişiselliğini düşünmek gerekir. Devlet vatandaşının hakkını sonuna kadar korur ama yabancı ülkede bağımsız mahkemede yargılanan bir vatandaş gerçekten suçlu çıkarsa devletinin yapacağı bir şey kalmaz, çünkü suç kişiseldir. Gel gelelim, o suçun devlet içine uzanan yönleri varsa asıl azap o zaman başlar. Yurttaş olarak, temennimiz her şeyin yoluna girmesi yönündedir.