Oğuz Demiralp

21 Kasım 2020

Yaklaşan fırtına

Kara bulutların toplandığını görüyorum. "Gözlerim bozuk, ondandır" diye düşünüyor ve bu düşünceme inanmak istiyorum

İç görüntü berbat! 

Mafya başı olarak anılan bir kişi ana muhalefet liderine ağır tehdit, hakaret savuruyor, devlet susuyor. Her fırsatta kabadayı üslubuyla bağırıp çağıran yöneticiler susuyor. Üstüne üstlük, iktidarın küçük ortağı mafya başına sahip çıkıyor. Savcıların gıkı ne kadar çıkıyor? Bu tablo devletin, hukuk düzeninin çökmüş olması demektir. Kısa bir süre önce derin devlet figürlerinin yeniden ortaya çıkıp ortak poz vermiş olması rastlantı mıydı, yoksa mesaj mı?

Şiddet ortamına yol açabilecek gelişmelere henüz sesi çıkmayan devlet, ifade özgürlüğünü kullanan sade vatandaş İsmail Demirbaş'ı hızla içeri almasını biliyor.

Bu gelişmeler tam da iktidar reformdan söz ederken oluyor. Hangi reform? Bu sözcüğü işittikçe biri benimle gır gır geçiyor duygusuna kapılıyorum. Çok gördük, yaşadık, içinden geçtik. İktidarın kafası reforme olmadıkça hiçbir reform yapamaz. Özellikle siyasal açıdan, hukuk devleti, insan hakları açısından hiçbir şey beklemeyin. Bu alanlarda reform yapabilmek için kişinin önce evrensel insan hakları ve hukuk değerlerini içselleştirmiş olması gerekir. Var mı öyle bir durum?

Ekonomi alanında reform yapabilirler mi? Bizim gibi ülkelerde siyaset, devlet rantının yandaşlara üleştirilmesi düzenidir. Bu düzenin değişeceğine ilişkin hiçbir işaret ya da gösterge göremiyorum. Faiz çıktı, indi, bunlar geçici işler. Ne kadar çıkarsa çıksın, faiz gerçek enflasyonun altında, vatandaş zararda. Ekonomi yönetimini devralan Naci Ağbal, Lütfü Elvan ve Cevdet Yılmaz'ın teknik kapasitelerinin yüksek olduğunu biliyorum. Türkiye'de neler yapılması gerektiğini bildiklerini de biliyorum. Başarılar dilerim. Bakalım, bunca yıl sonra dosyanın gereğini patronun dediğine karşı ne kadar savunabilecekler. Dosyanın gereği gene yapılmazsa tepki verebilecekler mi? Tepki vermiş olanlar Ali Babacan ile birlikte ayrıldılar. Kaldı ki iş finansla, maliyeyle bitmiyor. Türkiye'nin sanayi politikası yok, tarım politikası yok, doğrudan yabancı yatırım gelmiyor, teknolojik ilerleme görülmüyor. Ticaret alanında ihracat ithalata mahkûm. Dahilde işleme rejimi nasıl çalışıyor acaba? Ekonomide Türkiye'yi sorunlardan arındıracak bir tümel ekonomik program ve mesai görmüyorum.

Dış görüntü berbat!

Suriye'ye saplanmış durumdayız. Libya'da sonuç duvar. Orta Doğu'da bizi takan kalmadı. Olumlu ilerleyen tek bir dosya var mı? Azerbaycan'a Ruslar izin verirse asker göndermek mi son başarımız? Tezimizin haklı olduğu Doğu Akdeniz konusunda yalnızız. Kıbrıs konusundaki son çıkışlar zamansız, yersiz, dolayısıyla yanlış. Ters tepiyor. Kıbrıs gerçekçi azim ve sabır işidir, belirsiz hedeflerin, iç politikaya ayarlı çıkışların işi değildir. Batı'dan çok tatsız sinyaller geliyor. Mike Pompeo'nun İstanbul'dan teğet geçmesi tam bir diplomatik rezalettir. O gidici diyelim. Gelenin, yani Biden'in bizim yönetime duyduğu hayranlığı biliyoruz. Alman ve Fransız dışişleri bakanlarının Biden'e Türkiye'ye karşı birlikte hareket etmeyi önermelerinin vahameti anlaşılabiliyor mu acaba? Türkiye'ye karşı ABD – AB işbirliği. Yapılması kolay değil ama düşünülebilmesi, koşulların böyle şeylerin düşünülebileceği hale gelmesi çok olumsuz bir gelişmedir. Batının Türkiye'ye karşı tek bir cephe haline gelmeyi düşünebilmesi tarihte kaç kez görülmüştür? AB Dışişleri Sorumlusu Borrell'in son demeci rahatsız edici. Sanki AB Türkiye ile ciddi bir hesaplaşmaya hazırlanıyor gibi. Umarız, Polonya ile Macaristan'ın AB standartlarıyla nerdeyse alay ediyor olmaları gündemi işgal eder de, Türkiye ikinci plana düşer.

Dış politika alanında başarıdan başarıya koşarken, bakıyoruz, dışişlerini yürüten kurumlar değişmiş. Milli Savunma Bakanlığı, MİT ön plana geçmiş. Dışişleri Bakanlığı bir sekreteryaya indirgenmiş. Son iki yüzyılın en önemli devlet kurumlarından birinden söz ediyoruz. Anlaşılan iktidar, son iki yüzyılla yapmak istediği hesaplaşmayı hariciye ile yaptı bile. Bunun bedeli oluyor elbette.

Kara bulutların toplandığını görüyorum. "Gözlerim bozuk, ondandır" diye düşünüyor ve bu düşünceme inanmak istiyorum.