Oğuz Demiralp

04 Haziran 2017

Trump’ın trompetleri

Trump ve ekibi doğanın canına okumaya devam ederlerse, Trump’ın bozuk trompet gibi ötmesinin, İsrafil’in Sûr’unun bir provası olduğunu düşünebiliriz

Sosyal medyada Dennis the Menace (Afacan Dennis) ile Donald Trump’un resimleri yanyana dolaşıyor. Gerçekten adam, Dennis’in yetmiş yaşındaki hali gibi. Ne ki, haylaz Dennis’in zekâ dolu bakışları, sevimli hali yok onda. Adam kötü bir şaka.  Umarız olmaz ...ka.

Yaptığı ilk dış geziyi televizyondan izledim. Batılı liderler arasında eğreti duran bir ABD Cumhurbaşkanını ilk kez gördüm. Hareketleri, duruşu, ceketinin önünü bir türlü ilikleyememesi, her şeyi faul. Batılı liderlerden çok Suudi kralının ve Netanyahu’nun yanına yakışıyor. Gittiği her yerde bozuk trompet gibi öttü. Yaptığı işten mutluluk duyduğu izlenimi de vermiyor. Belki de pişmandır; istifayı bile aklından geçiyordur. Bilemiyoruz. Basına göre, biraz içine kapanmış, kilo almaya başlamış. Hukuk mukuk tanımadığı için başı belaya girebilir, çeşitli soruşturmalar var.

Orası ABD, baştaki ötünce herkes bülbülü düşünmek zorunda değil. Kuvvetler ayrılığı ve kurumların biribirini denetimine dayalı bir sistem işliyor. Trump’ın özel hayatında da eşi ile kızı arasındaki çekişme su yüzüne çıkmaya başladı. (Üvey anne ile kız arasındaki çatışmanın ne demek olduğunu biz iyi biliriz, değil mi?) Üstüne üstlük, Batılı bir demokraside gerçekleştirmesi çok güç olan nepotizm girişimleri... Damat beyin “esrarengiz” işleri...

Sözde ya da şeklî, yani sandıktan çıkanın denetim dışına kolaylıkla çıktığı demokrasilerde kimsenin aldırmadığı işler ABD’nde fena halde göze batıyor. Öte yandan, Trans – Pasifik Ortaklık’tan çekilmesinin ABD’nin değil Çin’in yararına olduğunun farkında görünmedi Trump. Ayrıca AB ile arasını bozdu. ABD ile AB arasındaki serbest ticaret görüşmeleri bundan sonra zor yürür. Bu da, ABD’nin, genel olarak Batı’nın aleyhinedir. Bakalım, bay Trump düzelecek mi, yoksa bozuk trompetlerini öttürmeyi sürdürecek mi?

Şimdi de ABD’yi Paris Anlaşması’ndan çekti. Gerekçe olarak, “Ben Parislileri değil, Pittsburghluları düşünüyorum” dedi. Bunun üzerine, Pittsburgh Belediye Başkanı anlaşmayı kent düzeyinde uygulayacaklarını açıkladı. İyi mi? Trump, tarihin en önemli çevre anlaşmasından çekilmekle ABD sanayiini ve sanayi işçilerini koruduğunu öne sürüyor. Böyle bir tezi Çin savunabilirdi, ama onlar da anlaşmaya uyacaklarını açıkladılar. Hindistan da altta kalmadı.

İnsanın doğada yaptığı tahribat kıyametin habercisi. Doğa, insan denen musibetten bir kurtulsa rahatlayacak, ama insan doğayı da yanında götürebilir bu gidişle. Kıyameti en azından geciktirmek için gösterilen çabaların bir anlaşma yoluyla uluslararası resmi düzeye taşınmış olması çok önemlidir. Çevrenin kirlenmesinin en önemli nedeni sanayi. Herkes biliyor bunu. Ancak gelişmekte olan ülkeler “Biz de hele bir gelişmişlerin düzeyine gelelim, ondan sonra bakarız” diyerek çevre konusunda çekingen davranırlar. Tümüyle haksız değiller. Çevre kaygısı ile sinai gelişme ihtiyacı arasındaki çelişki ancak ekolojinin de gelişmenin bir parçası haline getirilmekle aşılabilir. Paris anlaşmasının bu yönü gösterdiği uzmanlarca belirtiliyor. Gerçekten de, temiz enerji sektörü büyük yatırım çeken, istihdam yaratan bir alana dönüşüyor. Kapitalizmin bu yöne gitmekten başka şansı yok. Çin de bunu görmüş olmalı. Ancak, Trump ve çevresi, çevre kaygılarını kulak ardı eden klasik sanayi toplumu anlayışına dönmek istiyor. Gûya çevreye zarar vermeyeceklermiş. Başarılı olacaklar mı, göreceğiz.

Eğer Trump ve ekibi doğanın canına okumaya devam ederlerse,Trump’ın bozuk trompet gibi ötmesinin, İsrafil’in Sûr’unun bir provası olduğunu düşünebiliriz.