Oğuz Demiralp

17 Ağustos 2018

Papaz kaçtı

Bizim de şu papaz krizimizde işi bu raddeye getirmeden, eğer bu raddeye gelirse neler olabileceğini hesap etmiş şekilde papazdan çoktan kurtulmuş olmamız gerekirdi

Bilirsiniz. Papaz kaçtı diye bir kağıt oyunu vardır. Amaç papazın sizde kalmaması, papaz elindeyse bir önce elden çıkarılmasıdır. Eğer papaz sizdeyse hiç belli etmeden soğuk kanlı bir şekilde oynamanız gerekir. İyi oynarsanız, papazdan, çaktırmadan kurtulursunuz ve kazanırsınız.

Bizim de şu papaz krizimizde işi bu raddeye getirmeden, eğer bu raddeye gelirse neler olabileceğini hesap etmiş şekilde papazdan çoktan kurtulmuş olmamız gerekirdi. Anlaşılan elimizin çok güçlü olduğunu düşündük, durup dururken bir kriz daha çıkardık.

Oyun bitmiş değil elbette. Müzakerelerin sürdüğü anlaşılıyor. Ancak bu noktadan sonra karşılığında hiç bir şey almadan papazı vermek, devletler arasında kuvvet ilişkilerine dayanan uluslararası platformda bizim nisbeten zaafiyet içinde görülmemize yol açabilir. Sanıyorum, yöneticilerimiz özellikle bu nokta üstünde duruyorlar.

Papazın serbest bırakılacağı ihtimalini piyasa satın almış görünüyor. Genel beklenti de bu yönde. Basın haberlerine bakılırsa önümüzdeki günlerde bir şeyler olabilir. Hadi hayırlısı! Yoksa Türkçe’de popüler bir deyimle, papazı bulabiliriz.

Bu arada, hem dolara karşı savaş ilan etmiş görünüyoruz, hem de yabancı yatırımcıları, yani Doları Türkiye’ye çekmek için adım üstüne adım atıyoruz. Eh! Piyasanın, ekonominin gerçekleri başka, halka sunulan görüntü başka....Siyaset işte! Bir dış düşman kurgula, estir milliyetçilik rüzgârını, toz duman içinde senin yaptığın hatalar görülmesin.

Damat Bey yabancı yatırımcılarla telekonferans yapacakmış. Yerinde bir girişim. Umarız olumlu sonuç verir. Ancak Damat Bey’in işi zor. Ekonominin kurallarına, piyasa beklentilerine uyacaksanız yabancı yatırımcıları ikna etmek nisbeten kolay. Damat Bey açısından asıl zor olanı Kayınpederini ekonomik gerekliliklere ikna etmek. Eğer Damat Bey yabancı yatırımcıları Kayınpederinin görüşlerine ikna etmeye çalışmak gibi bir yola girerse, o yol bir yere çıkmaz.

Aslında bütün bu sorunların basit bir çözüm yok mu? Tam anlamıyla hukuk devleti olmak. AB standartlarınu uygun şekilde Merkez Bankası’nı bağımsız  kılmak. Kamu ihalelerinde gene AB standartlarına uymak. “Ben her şeyi bilirim” diyerek her işe karışmamak. Neler yapılması gerektiği konusunda yurt içinde, dışında nice olumlu tavsiye okuyoruz. Hepsi bizi demokrasinin, hukuk devletinin, ekonominin ana yoluna, sağduyuya ve hesaplı davranışa davet ediyor.

Her şeyden önemlisi: Ülkenin Batı’ya aidiyetini sorgulatmamak. Türkiye’nin Rusya, Çin, İran ile müttefik olmasına imkan var mı? Her krizde NATO’dan çıkmak gibi fikirler ortaya atmanın âlemi var mı? O kadar meraklıysanız Batı ile bozuşmaya çıkın bütün Batı kurumlarından, Batı’dan gelen hiç bir yatırımı, parayı, tek bir doları bile kabul etmeyin. Katar’a da söyleyin: Yatırımlarını dolarla ya da dolar karşılığı olarak yapmasın.  Sıkı mı? 

ABD ya da diğer Batı ülkeleri, kurumlarıyla sorunlarımız olabilir, çıkabilir. Bu ülkelerin kendi aralarında da çeşitli sorunlar her zaman görülür. Önemli olan asıl istikametimizin  değişmemesidir. Bir an önce AB standatları doğrultusunda reformlara dönmek gerekir (Dışişleri Bakanı ‘döneceğiz’ demiş.). Yoksa tarihin sillesi ağır olur