Oğuz Demiralp

13 Nisan 2017

Evet / Hayır kampanyasının genel görünümü

Hayır cephesi çok daha ikna edici bir kampanya götürüyor, denizsever bir arkadaşın saçmalaması dışında karşı tarafa çok koz vermediler

Sade bir vatandaş olarak evet / hayır yarışmasını izliyorum. İki tarafın da tenorlarının konuşmalarına kulak kabartıyorum.

Kampanyanın bu aşamasında, demokratik ülkelerde olması gerektiği gibi, evet kesiminin lideriyle hayır kesiminin bir önde geleni, örneğin ana muhalefeti lideri televizyonda halkın önüne çıksınlar, oylanacak öneriyi madde madde tartışsınlar isterdim. Gördüğüm kadarıyla tartışmadan geri duran, hayır kesimi değil.

Evet kesiminden bugüne kadar ikna edici tek bir argüman işitmedim. “Kuvvetlerin uyumu” derken, kuvvetler ayrılığı sistemine aykırı bir tek kişi rejimi önerdiklerini evetçiler galiba herkesten daha iyi biliyor ve tartışmayı sürekli başka zeminlere çekmeye çalışıyorlar. Hattâ bazıları tehdit ediyor. Hayırcıların yaşamaya hakkını tartışmaya açmaları yetmiyormuş gibi evet çıkarsa yeni bir devlet kurulacağını bile söylediler. Milleti de, devleti de tehdit ediyorlar. Bir espri yapalım: Devlet Bey artık bunlara pek aldırmıyor, anlaşılan. Asıl espiriyi bir evetçi yaptı elbette. Yeni sistem işlemezse dört beş yıl sonra değiştirirlermiş. Bir ülkenin rejimi deneme tahtası sanki.

Evet kesiminin tek bir kozu var. O da Sayın Cumhurbaşkanımızın olağanüstü popülaritesi. Evet kesimine oylamayı kazandırabilecek kadar güçlü bir popülarite. Ne ki, referandumun şahsi meselesi olmadığını bizzat Sayın Cumhurbaşkanımız söylemedi mi? Dolayısıyla popüler bir lider için yapılan bir plebisit değil söz konusu olan. Seçmenin bu ince farkı nasıl algıladığını sonuçlar gösterecek.

Hayır cephesi çok daha ikna edici bir kampanya götürüyor. Denizsever bir arkadaşın saçmalaması dışında karşı tarafa çok koz vermediler. Hayır cephesi deyince sadece siyasi hareketleri görmemek gerek. Dağınık, dezorganize, hatta atalet içinde olarak bilinen geniş kesimler bu kez elele iyi çalışıyorlar. Liderin ağzına bakmayan, bilinçli bireylerden oluşan kesimlerden söz ediyoruz. Hayır kampanyası  sivil toplum tarihimizde önemli bir aşama olmak yolundadır. Evet çıkarsa sonucu medenice kabul edecek, ancak  baskı gördüğü takdirde kolayca sinmeyecek kitleler görüyorum. Ülkemizin demokratik geleceği açısından umutlandırıcı bir tablodur bu.

Bu çercevede Sayın Meral Akşener’i takdirle izlediğimi vurgulamalıyım. Muhalif bir kadın politikacının böyle aktif ve etkili olabildiği başka bir müslüman ülke yoktur. İşte, “kadın erkek eşittir” diyen  Atatürk Türkiye’sinin farkı! “Az kaldı, gebereceksiniz” diyerek  ifade özgürlüğünü en uç noktada icra eden hanımefendinin de bunu iyi anlaması gerekir. Gitsin de İran’da ya da Körfez ülkelerinin herhangi birinde öyle konuşsun.

Ne yazık ki, evet ile hayır arasında eşitsiz bir yarışma var. Yer gök evet ilanlarıyla kaplı. Devletin imkanları evet için seferber edilmiş görünüyor. Buna karşılık hayır, binbir engelle karşılaşan mağdurlar cephesi gibi. Bir espri daha yapalım: Bazı evet ilanlarında kullanılan “cesur millet” deyimi daha çok hayırcılara yakışıyor galiba. Yarışmanın adaletsiz olmasını, yasalar bir yana, hiç bir manevi değerimizle bağdaştıramıyorum. Tabii, bu benim gördüğüm. Yetkili organlar her halde gerekli izlemeyi yapıyordur. Umarım ben yanılıyorumdur ve genel tablo adildir.

Dış dünyada bu kampanyanın ilgiyle izlendiğini görüyorum. Kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı bir rejim önerisinin oylamaya sunulması ve kazanması ihtimali, en hafif deyişle, hayretle karşılanıyor. Ne yazık ki, bu referandumun ülkemizin imajına olumlu katkısını ben pek göremedim.

Devletimizin, milletimizin geleceği açısından kritik bir referanduma gidiyoruz. Hangi tarafı desteklerse desteklesinler, aydınlarımızın, sanatçılarımızın bu tartışmaya katkılarını bekliyorum. Fildişi kulelerden bugünlerde çıkılmayacaksa ne zaman çıkılacak?

Sonuç ne olursa olsun, intikamcı duygulara kendimizi kaptırmayalım. Bölünmeyelim. Tek devlet. tek millet olduğumuzu, farklılıklarımızın ve demokratik tartışmanın bizi zenginleştirdiğini, birlikte yaşamak ve çalışmaktan başka yolumuzun olmadığını bilelim.