Oğuz Demiralp

15 Nisan 2017

Esad hayvan mı, insan mı?

Trump Esad’a “hayvan” dedi

Trump Esad’a “hayvan” dedi. İngilizcesinden dinledim. “Bu bir hayvandır” diye dile getirdi görüşünü, “O bir  hayvandır” demedi. “Bu” ile “o” arasındaki fark Trump’ın kibarlığı oldu.

Esad da konuştu. Kimyasal silah kullanımı olayını Suriye’ye saldırmak için ABD’nin kurguladığını öne sürdü. Kimyasal silahı olmadığını, olsa da kullanmayacağını ifade etti. Ancak “kimyasal silah kullansak bile ABD bize saldıramaz” demedi, benim dinlediğim bölümde. Diplomaside ne söylediğine dikkat edeceksin. Türkçe mantıkta biz ne yazık ki pek alışkın değiliz ama her sözü bir de tersinden okuyarak yorumlamak gerekir.

Aslında Esad bu olay duyulduğu anda, BM’den bir teftiş heyetini hemen çağırıp araştırma yapmalarını sağlayarak yirmi dört saat içinde kendini temize çıkarabilirdi. Yapmadı, belli ki yapamadı. Gerisi hikâye!

Kişisel merakımdan Fransıız cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasını izliyorum. Ne göreyim? Sosyalist Parti adayı, ABD’nin Esad’a çakmasını destekledi. Aşırı Sağcı Marine Hanım karşı çıktı. Şu Fransızlar ne yaptıklarını zaten hiç bilmezler!

Obama bugüne kadar Rusya’yı Orta Doğu’da çok boş bırakmıştı. Aslında Hillary’nin bu politikayı devam ettirmeye niyeti yoktu. Trump’ın kısmen vardı. Esad cephesi henüz nedendir bilemediğimiz büyük bir hata yaptı. Bundan sonra ABD tepkisini sadece kimyasal silah konusuyla sınırlamayıp daha çok angaje olacağa benzer. Bu da ABD ile Rusya arasındaki gerginliğin, çekişmenin artması demektir. Ancak  durumun kontroldan çıkarak bir silahlı çatışmaya dönmesini iki taraf da istemez. Dolayısıyla “Ne yapabiliriz?” sorusunun cevabını kapalı kapılar ardında aramaya başladılar bile. ABD Dışişleri Bakanı’nın son Moskova ziyareti hem bir durum tespiti hem de yeniden birlikte çalışma zemini oluşturma gayretinin başlangıcı oldu.

Gerginliği en azından tedricen azaltmayı daha çok isteyecek taraf Rusya olabilir. BM Güvenlik Konseyi’nin Suriye ile ilgili son oylamasında Çin çekinser, böylece Rusya yalnız kaldı. Beslan olayıyla ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Rusya’yı mahkûm ettiğini de duymayan, Rus yönetiminin ne kadar insancıl olduğunu görmeyen  kalmadı. (Bu karara dikkat!) Rus ekonomisi de elbette boyutları itibarıyle muazzamdır ama uluslararası kapitalist düzene Çin ekonomisi kadar entegre olmuş değildir. Batı ile uzun vadeli bir çekişme Rus ekonomisine yardımcı olmaz.

Bu arada Çin işini iyi yürütüyor. Trump’un Trans – Pasifik Ortaklıktan çıkması Çin’in ekmeğine yağ sürdü. Bu ortaklığın temel amacı Çin’i Pasifik havzasındaki serbest ticareti geliştirme sürecinden dışlamaktı. Çin Cumhurbaşkanının ABD ziyareti erken, dolayısıyla zamanlı oldu. Çin’in BM’deki son Suriye oylamasında çekinser kalması ise Batı ile ilişkilerini ne kadar gözettiğini gösterdi. Çin Batı’da devamlı mal, mülk alıyor, yatırım yapıyor. Milan kulübnü bile aldılar. Afrika’da, Latin Amerika’da vızır vızır çalışıyorlar. Kapitalist düzenin yeni devi Çin. Trump serbest ticarete karşı çıkarken, onlar savunuyor. Anti - emperyalizmi batı karşıtlığıyla bir tutanlar herhalde bu gelişmeleri izliyordur.

Çin nasıl kalkındı? Ucuz işçilik, insanları köle gibi çalıştırmak olmasaydı kalkınabilir miydi? Şimdi durum düzeliyormuş. “Her uygarlığın özünde bir barbarlık vardır”.  Batı’daki kapitalist maddi kalkınmanın nasıl olduğunu da “Uçurum İnsanları”nı okuyan herkes bilir.

Kimyasal silah kullanımından emek sömürüne kadar uzanan bir insanlar ilişkileri manzumesi. İnsanın insana yaptığını hayvan havyana yapmaz. Esad hayvan değil, insan, insan!