Umut insani bir ihtiyaçtır. Kendinizi zaman zaman bir umut rüzgârına kaptırmazsanız hayat hiç çekilmez.
Bu bakımdan seçim kampanyası çok yararlı oldu. Aslında iktidarın değişmeyeceğini başından beri için için biliyorduk, ama umudu tercih ettik. Muharrem İnce ile Meral Akşener’in performansları da umudumuzu büyüttü. Belki bu kez bir şeyler olabilir, diye düşündük. Ben de “Bu kez umutluyuz” yazısını yazdım. Sonunda gerçekler üstün geldi. Mayakovski’nin ünlü sözünü yansılarsak, umut gemisi Türk siyasetinin gerçeklerinin kayalarına çarparak büyük hasar gördü.
Umut deyince, elbette toplumun belirli bir kesiminin değişim umudundan söz ediyoruz. Doğrusunu söylemek gerekirse, ben bu umudu seçim başlamadan önce yarı yarıya yitirmiştim. Neden mi?
Yukarıda andığım yazımı yazdıktan bir gün sonra en büyük kentlerimizinden birinde, CHP’nin yüzde 60 – 70 oy aldığı bir ilçedeki CHP ilçe başkanlığına işim düştü. Çirkin bir apartmanda tuhaf bir daire. Yıllardır bu kadar düzensiz, bakımsız bir çalışma yeri görmemiştim. Olumsuz gözlemlerimi CHP’nin kurumsal kimliğine saygımdan ötürü yazmayacağım. Ancak, oradaki muhatabıma birkaç eleştirel söz etmekten geri kalmadım. Dedimlerimi işiten bir aklıevvel “Ne yani! Saray’da mı otursaydık?” diyerek kendince çok anlamlı bir lâf çaktı. Solculuğun ve Atatürkçülüğün zenginlik, şatafat ve lüks değil, sadelik, temizlik ve düzenlilik gerektirdiğini anlatmaya çalıştım. Boş boş yüzüme baktılar.
Bu gördüklerim benim umudumu sarstı. CHP’nin anakronik bir küçük burjuva partisi görüntüleri vermemesi gerekiyor, ama bunu nasıl yapacak, bilemiyorum. İnsanların içinden gelmesi lâzım. Sadece CHP’nin değil, CHP’lilerin de değişim çabasına girmeleri lâzım.
CHP bu seçimleri bilenen destek sınırları içinde tamamladı. Gene de bu seçimlerde CHP’ye Meclis’in çok renkli olmasını sağladığı için teşekkür etmeliyiz. Yüzde 25’den fazla oy alabilirlerdi, ama İyi Parti ve HDP’ye verilen destek CHP’nin dört beş puanına mal oldu. Ayrıca Saadet Partisi’ni de CHP Meclise soktu. İyi yaptı.
Umut CHP’nin ve tabanın ekmeği. Muharrem İnce’nin yüzde otuzu 0,64 ile aşması yeni umut kaynağı oldu. Geçmişte de bazı umutlar yaşamıştık. 1989 yerel seçimlerinde SHP artı DSP yüzde 35’i aşmıştı. Mustafa Sarıgül İstanbul’da yüzde 40’ı aşmıştı. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun yüzde 38’inden MHP’nin katkısını çıkarırsanız yüzde 30’u bulursunuz. CHP’nın sorunu yalnızca yönetim değil, ama anlaşılan gene yönetim değişikliğinde çare aranacak. Umarız CHP’nin zaten kırılgan yapısında yeni çatlaklar oluşmaz. Muharrem İnce sevindirici bir hareketlenme getirdi, ama geçmişte Bülent Ecevit’in yaptığı gibi bir siyasal hareket en azından henüz yaratmadı. Yaratabilir mi?
Biraz önce Yılmaz Özdil’in bugünkü Dertleşme başlıklı yazısını okudum. Muharrem İnce iki mitinginde Yılmaz Özdil’i yuhalatmış. Ben bunu bilmiyordum. Bilseydim zorlama umudum iyice kırıldı. Böyle bir şey nasıl olabilir? Yuhalatana da yuhalayana da yuh olsun. Bu olayın mutlaka aydınlatılması gerekir. Yenilir yutulur, unutulur, hoş görülür bir olay değil...
CHP’nin potansiyel oy oranının bugünkü Türkiye sosyolojisinde yüzde 35’i geçebileceğini sanmıyorum. Türk demokrasinindeki belki de en kritik yapısal sorun orta sağın çökmüş olmasıdır. Bu bakımdan İyi Parti’nin Meclis’e girmiş olması çok önemlidir. Gerçekçi olalım: CHP tek başına büyük umut olamaz. Türkiye’de yeni bir orta sağ inşa edilmesi şarttır. Bu bakımdan AKP’nin oy oranındaki düşüş önemlidir. Özellikle İyi Parti bu düşüşü iyi analiz edecektir herhalde.
Seçim sonuçlarına saygı göstermek ve kazananları kutlamak gerekiyor. Yalnızca ekonomi alanında değil, hukuk devleti, demokrasi ve insan hakları alanında da taleplerimizin, eleştirilerimizin muhatabı yeni yönetim olacaktır. Bazen umutsuzca da olsa inandığımız değerleri savunmaya devam edeceğiz.
Bir örnek vermek gerekirse, iktidarın ifade özgürlüğü alanında hemen şimdi adım atmasını bekliyoruz. Aydınların, yazarların, politikacıların hapiste tutulmaları Türkiye’ye yakışmıyor.