11 Nisan Can Bartu'nun ölüm yıldönümüydü. Bir Fenerbahçeli olarak, bir sporsever olarak çok üzülmüştüm ölümüne. Aşağıda iki yıl önce Can Bartu'nun ölümü üzerine yazdığım yazıyı sunuyorum. O günlerde yayımlayamamıştım. Yazıyı okurken, lütfen Patricia Carli'nin Canım şarkısını dinleyin.
"Can Bartu'nun ölümüne çok üzüldüm.
Can Bartu çocukluğumda benim için bir idol idi. Daha sonra spor yazılarını da okudum. FB TV'de ne zaman rast gelsem sohbetlerini zevkle izliyordum. TV ekranında sağlıklı görünüyordu bana, daha uzun yıllar bizimle birlikte olacağını düşünüyordum.
Can Bartu'yu kişisel olarak hiç tanımadım. O benim için bir imgeydi. Futbol ve basketboldaki olağandışı ve olağanüstü başarılarıyla her şeyden önce yetkin sporcu imgesiydi. Türkiye'de zamanla koşullar değiştikçe ve futbol dünyasını magandalar basınca Can Bartu'yu futbolda, genel olarak sporda zafaretin simgesi olarak görmeye başladım. Futboldaki teknik ve zeki üslubuyla, saha dışındaki efendi davranışları, ekrandaki ölçülü konuşmaları, davranışları, alçakgönüllü yaşama biçimiyle örnek bir spor kişisiydi.
'Spor, yalnız beden kabiliyetinin bir üstünlüğü sayılmaz. İdrak ve ahlak da bu işe yardım eder. Zeka ve kavrayışı kısa olan kuvvetliler, zeka kavrayışı yerinde olan daha az kuvvetlilerle başa çıkamazlar. Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim.' Atatürk'ün bu sözlerini hepimiz biliriz, ama önemini ve anlamını, hele bu çağda, idrak edenlerimiz kaç kişidir, bilmeyiz.
Can Bartu 'zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklı' sporcu tipiydi. Yalnız o değil, Turgay Şeren, Metin Oktay, Lefter, Baba Hakkı, daha nice isim de öyleydi. Şimdiki topçuların örnek alması gereken isimler bunlardır, şöhret ve servet peşinde koşanlar değil.
Futbol kapitalist ekonominin ve siyasetin etki alanına girdikçe Atatürk'ün aradığı tipte futbolcu yetişmesi güçleşti. Futbolcular da birer metaya dönüştü.
Bunun dünyada genel bir sorun olduğu düşünülebilir elbette. Ancak ülkemizde futbol dünyasında ve siyasette benzer görüntüler olmasının üstünde durmak gerekir. Bakıyorsunuz ekrana, basındaki fotograflara... Ortada genellikle bıyıklı, bazen de bıyıksız orta yaşlı ya da yaşlıca bir erkek hindi gibi kabara kabara yürüyor. Kudretli görünmenin nasıl da tadını çıkarıyor! Yanında birtakım gene çoğunluğu bıyıklı adamlar ona ayak uyduruyorlar, ama hep yarım ya da bir adam geride... Üçüncü halkada da bir takım koşuşan, sırıtan, sağa sola 'açılın' diye sıçrayan, kameralarda görünmek isteyen erkekler, gene... Bu insan manzarası tam bir 'memleketimden insan manzarası'...
Bu insan manzarası değişmedikçe futbol dünyamızda Can Bartu gibi zarafet simgeleri zor yetişir.
Düşününce böyle şeyleri Can Bartu'nun gidişine daha da üzülüyorum. Yeri boş kalacak!"