Oğuz Demiralp

12 Ekim 2018

Brunson'ı bıraksın mı?

Genel beklentinin Brunson’un serbest bırakılması yönünde olduğunu herkes görüyor

Türkiye yarınki Brunson duruşmasına odaklanmış durumda. Herkes nefesini tutmuş yargıcın ağzından çıkacak kararı bekliyor. Hamlet’in ünlü sorusuna yanıt bulunacakmış gibi bir hava var. Böyle bir durum bir devletin, bir ekonominin gücü hakkında yeterince fikir  vermiyor değil elbette.

Amerikan basınına bakılırsa, Brunson serbest bırakılacak ve hemen ülkesine dönmek üzere aramızdan ayrılacak. Amerikan basının iddiası, Türk ve Amerikan yetkililer arasında pazarlık sürmüş ve belli bir mutabakat sağlanmış. Biz Brunson’u bırakacağız, bunun karşılığında ABD bize ekonomi alanında ne olduğu bilinmeyen bazı şeyler verecekmiş.

Basın söylentisi bu, ama genel beklentinin Brunson’un serbest bırakılması yönünde olduğunu herkes görüyor. Ondan sonra Doların değerinin hızla düşmesi, Türk – Amerikan ilişkilerinde bir restorasyon döneminin başlaması bekleniyor. Hadi bakalım, hayırlısı!

Bu olayın bir an önce sonuçlanması iyi olacak. Ancak, olaya devletler arasındaki kuvvet ilişkileri açısından baktığımızda şimdiye kadar Türkiye’nin karşılığında önemli bir şey almadan Brunson’u bırakmak istemediğini gördük. Yoksa zaaf görüntüsünün doğabileceği endişeni hissettik. Bakalım, sonuç iki devlet arasındaki kuvvet ilişkileri açısından nasıl bir tablo çizecek... ABD yetkililerinin demeçlerine bakılırsa, rahip ülkesine dönemezse, Sam Amca fena kızacak.

 Uluslararası ilişkiler uzmanlarının olayı devletlerarası kuvvet ilişkileri bağlamında izlemeleri ve ilerde inceleme konusu yapmaları beklenir. Ayrıca, birçok yorumcunun bu olayı, rehin alma diplomasinin bir örneği olarak şimdiden incelediklerini görüyoruz.

Bir de olayın hukuki yönü var elbette. Aslında olayın özünün hukuki olması gerekiyor. Gel gör ki, kimse olaya hukuki açıdan bakmıyor. Herkesin gözü siyasi otoritede....”Brunson’u o bırakacak” diyorlar.

Mahkeme beklendiği gibi Brunson’u salarsa siyasi otoritemiz “Bağımsız mahkeme kararı bu, uygulamak gerekir” diyecektir. Bu arada siyası otorite, iç politika kaygılarıyla “Biz bu kararı tasvip etmiyoruz, ama ülkemizde yargı bağımsızdır.” mealinde de konuşabilir. İyi polis – kötü polis oyunu ilk defa oynanmış olmayacak.

Elbette, olayı asıl yargı bağımsızlığı açısından incelemek gerekiyor. Böyle bir incelemenin olumlu sonuçlara varabileceğini düşünen var mı, bilmiyorum.