Geçenlerde seçimin olası sonuçları üzerine umutlu bir yazı kaleme almıştım. CHP aday listelerinin açıklanmasıyla bu umuduma ilk gölge düştü. Gülsüm Bilgehan, Umut Oran, Fikri Sağlar, Sencer Ayata gibi isimlere listelerde neden yer verilmedi anlayamadım. Yapılan açıklamalar da doyurucu gelmedi. Ancak umudumu asıl zedeleyen bu listelerin Muharrem İnce’ye sorulmadan hazırlanmış olduğunun ortaya çıkması oldu. Muharrem İnce de, ‘Cumhurbaşkanı olursam ben de bakanlar kurulunu kafama göre belirlerim’ mealinde bir açıklama yaparak kampanyaya devam etmeyi tercih etti. Doğru yaptı. Partinin seçim bildirgesi açıklanırken Kılıçdaroğlu ile İnce arasındaki olumlu hava, ortada aşılamayacak bir sorun olmadığı izlenimini yaratmak açısından iyi oldu. Umarız, CHP gibi demokrasiyi savunan bir partide danışma, dayanışma, ortaklaşa çalışma yöntemleri daha ileri düzeylerde uygulanır. Yukarıda saydığım isimler ve benzerlerinden yararlanmanın bir yolu bulunur.
Muharrem İnce kampanyasını başarıyla sürdürüyor. Hazır cevaplığının yanı sıra gittikçe daha dikkatli ve dosya bilgisi üzerinden konuşuyor. Değişim umudunu güçlendirmeye devam ediyor. Meral Hanım’ın performansı da, beklediğimiz üzere, çok iyi. Muhalif kesimlerde hangisine oy verelim tereddütü yaşanıyor. Olumlu bir tereddüt bu... Karamollaoğlu da önemli bir siyaset adamı olduğunu her kamu önüne çıkışta gösteriyor. Elbette, en büyük ayıbımız Demirtaş’ın içerde tutulması. Neden? Hiç bir inandırıcı gerekçe bugüne kadar göremedim. ‘Demirtaş’a derhal özgürlük’ demekte ısrar etmeliyiz.
HDP’nin parlamentoya girmesini demokrasi bakımından şart görüyorum. Sadece muhalefetin parlamento çoğunluğunu ele geçirmesi bakımından değil, toplumun geniş kesimlerinin ve değişik görüşlerin parlamentoda temsil edilebilmesi bakımından şart görüyorum. HDP’nin son tahlilde etnik milliyetçiliğe yönelme eğilimi, bir takım bağlantıları bende güven eksikliği yaratıyor. Ancak siyasal Kürt hareketinin parlamentoda temsil yoluyla ülkenin siyasi hayatına entegre edilmesi mutlaka gereklidir. Barış, barışma, diyalog, ortak çözüm arayışı ancak HDP parlamentoda olursa yapılabilir.
Dolayısıyla bu seçimlerde benim ilk beklentim HDP’ye barajı aşacağı şekilde oy verilmesi. İkinci beklentim ise, cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalacaksa, o turu alabilecek muhalif adaya oy verilmesi. Basına göre İnce önde gidiyor. İktidar kesimi de İnce’yi tercih eden bir tutum içinde görülüyor. İktidar medyası muhalafete yer verdiği dar alanda Akşener’den çok İnce’yi ön plana çıkarıyor. Herhalde ikinci tur olursa İnce’yi daha kolay yenebileceklerini düşünüyorlar. İnce de bunun farkında olmalı. Kendisine tanınan bu görece medya avantajını iktidarın oyununu bozacak, yani ikinci tur için oylarını arttırabilecek şekilde kullanmaya çalışıyor. Bakalım, önümüzdeki günler ne gösterecek? Ancak, ikinci tur olursa HDP’nin mutlaka muhalefet adayını destekleyeceğini zamanı gelince açıklamasını da bekliyorum.
Demokratik bir ülkeysek, adayların hepsini bir arada tartışırken görmemiz ve ona göre karar verebilmemiz gerekir. Hiç değilse ikinci tur olursa son iki aday arasında bunu yapmak gerekir. Neden kaçıyorlar? Bence neden belli. Diğer adayların hepsinin doğaçlama konuşma yeteneği iktidar kesiminin adayınınkinden daha güçlü. Öyle değilse çıksınlar görelim, kim kimden üstün....
Bu seçimlerde sosyal medya çok canlı. Özellikle muhalefetin bundan yararlandığı anlaşılıyor. Geçenlerde bir klip gördüm. 320 bin TL’lik Mercedes lüks değilmiş. Çok çook şaşırdım. Üstelik bunu söyleyen liderimiz bir zamanlar gecekonduda oturduğunu övünerek söylerdi. Nereden nereye? Bana göre, 320 bin TL’lik Mercedes büyük bir lükstür. Bunu lüks olmadığını söyleyen bir siyasetçiye de oy veremem. Ne var ki, başkalarını bilemem. Bu düzen içinde günün birinde kendilerinin de 320bin TL’lik Mercedes’e binebileceğini umanlar varsa oy verebilirler. Ne diyelim? İyi Mercedes’ler...