Oğuz Demiralp

18 Temmuz 2019

Batı, Orta Doğu derken Rusya’ya doğru

Önce Orta Doğu’ya, sonra Rusya’ya yönelerek Batıya aidiyetimizi kendi kendimize sorgular, sorgulanır hale getirdik. Bu gidiş hiç iyi değil, dönüş henüz görünmüyor

Dünyada bizden başka “iyi ki Trump var” diyen başka bir ülke bulanabilir mi? Bilmiyorum. Trump S–400 konusunda G20 toplantısı sırasında bizim avukatlığımızı çok iyi yaptı. Trump yaptırım uygulanmasına sıcak bakmadığını da belli etti. Nitekim son tweetinde yaptırımlardan söz etmedi. Bunun bizimkileri rahatlatttığını sanıyorum.

Gel gelelim, Trump’ın da onayıyla Türkiye F – 35 programından çıkarıldı. Basın Sözcüsünün yazılı basın açıklamasının tam metnini okudum. Çok tatsız. Bundan böyle F – 35 işine dahil olmamımızın imkansız hale geldiği ilk cümlede vurgulanıyor. Üstelik, füzelerin gelmesi değil, füzeleri alma kararıyla imkansız hale gelme arasında neden - sonuç ilişkisi kuruluyor. Tersinden okursanız, füzeleri alma kararından vazgeçilmesi gerekiyor.

Bu S–400 girişimi F–35’leri feda etmemize değer miydi? Olumlu yanıt veremiyorum. Hava savunma sistemimizde füze gerekliliğini sürekli yineliyor yetkililer. Hep de Suriye örneğini veriyorlar, tehdit nereden gelir diye sorunca. Çocuk gibi kendimizi kandırmayalım. Rus silahını Suriye’ye karşı kullandırmaz Rusya. Öyleyse neden F – 35’lerden bile bile vazgeçecek kadar ısrar edildi? Bu sorunun açık, kaçamaksız bir yanıtını şimdiye kadar işitmedik. İşitebileceğimizi de sanmıyorum.

F – 35’ler ile ilgili ABD kararı ilk yaptırımdır aslında. Korkarım, gerisi gelecek. Belki Trump sulandırabilir bir süre için, ama ne zaman kadar? Biz Batıyı açıkca tehdit olarak görüyoruz artık. NATO’da Rusya konusunda kabul ettiğimiz kararlar, kuvvet planlamaları filan pek umurumuzda değil sanki. Batıya karşı bir savunma sistemi oluşturuyoruz gibi bir hava esiyor.

Buna karşılık, Batı’da da imajımız gittikçe olumsuzlaşıyor, daha doğrusu, ülkenin değil, iktidarın imajı. Stratejik coğrafi konumumuzdan ötürü Batı bizden kolay vazgeçmez, ama Batı basınında gördüğümüz son tartışmalar hiç lehimize gelişmiyor.

Son 15 – 20 yıl içinde Türkiye yeniden yön değiştiriyor. Önce AB süreci vesilesiyle Batı ile bütünleşme şarkıları söyledik. AB müzakerelerinde bildiğimiz pürüzler çıkınca, sanki bunu fırsat bilircesine Orta Doğu’ya yöneldik. Bizden habersiz Orta Doğu’da kuş uçmazmış havası bile yaratmaya çalıştık. Geldiğimiz noktada, Orta Doğu’da da pek ağırlığımız kalmadı. İran / Irak savaşı sırasında İran’ın Irak’takı çıkarlarını, Irak’ın da İran’daki çıkarlarını Türkiye temsil ederdi. İki ülke arasında savaş tutuklusu değişimini Türk Kızılay’ı yapardı. Nerede o Türkiye?

Yeni istikametimiz Rusya. Enerji bağımlılğının yanısıra güvenilmez Rus teknolojisine nükleer santral yaptırıyoruz. Suriye’de Rusya’nın ne dediğine bakıyoruz. S – 400’lerle birlikte askeri alanda da bağımlılık başlıyor gibi. Ruslar bize F -35 yerine uçak satmaya hazırmış. Jirinovski’ye bakılırsa, Ruslara NATO’dan çıkabileceğimizi bile söylemişiz. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.

Önce Orta Doğu’ya, sonra Rusya’ya yönelerek Batıya aidiyetimizi kendi kendimize sorgular, sorgulanır hale getirdik. Bu gidiş hiç iyi değil, dönüş henüz görünmüyor.