Oğuz Demiralp

02 Haziran 2017

Ayıp ettin Avrupa!

Biri, iktidarın, yüzde ellibiri bulamazsa, nedendir bilmiyorum, sonunun yargı önüne çıkmak olmasından endişe ettiğini yazmış...

“Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) bizim davetimiz üzerine anayasa değişikliği referandumuna bir gözlemci heyeti göndermişti. O heyet, rapor tutttuğu yetmiyormuş gibi, iki gün önce raporunu da yayınlamış. Bu ne biçim rapor? Bizde bir lâf vardır. “Misafir umduğunu değil bulduğunu yer”, derler. Bunlar ne biçim misafir? Hem gûya bulduklarını yazmışlar, hem de umduklarını.

“Söylenip duruyorlar. Neymiş efendim? Mühürsüz oylar geçerli sayılmış; böylece yasa, yasanın uygulanmasını sağlaması gerekenler tarafından ihlâl edilmiş. Oymuş, buymuş. Geç kardeşim! Bu rapora bakarsan referandumu yeniden düzenlemek gerek. Olur mu öyle şey? “Bu iş bitti” dedik, anlattık. Anlamadılar. Zaten bizi hiç anlamazlar. Biz pragmatikiz, pragmatik. Detaylarda kaybolmayız. Sonuca bakarız. Bizim genlerimizde var pragmatik. O kadar var ki, olmuş otomatik.

“Biz de bir lâf daha vardır: “Üstüne bir bardak soğuk su iç”. Siz bu lâfı anlamazsınız ama bizim muhalefet anladı. Onlar da pragmatik. İktidar, muhalefet, sonucu benimsedik, “Dündür dündür, bugün bugündür” dedik, hemen yeni pozisyonlarımızı belirledik. Ben muhalefetin yerinde olsam, kürsüden atıp tutmayı bırakır, halka iner, sıcak yaz günlerinde vatandaşa bedava soğuk su dağıtırım. Aman muhalefete daha fazla kopya vermeyelim. Baksanıza! Bizim muhalefet de az uyanık değil. “Eski düzende yüzde yirmiyediyi bile tutturamıyorduk. Yeni düzende iyi bir çatı aday çıkarırsak, yüzde ellibiri bulabiliriz.” diye düşünüyorlar. İktidar safında da bu düşünceyi ciddiye alanlar görülüyor. Biri, iktidarın, yüzde ellibiri bulamazsa, nedendir bilmiyorum, sonunun yargı önüne çıkmak olmasından endişe ettiğini yazmış. Gördünüz mü? Yeni düzende demokrasi tıkır tıkır...Yargıdan da herkes çekiniyor.

“Zaten raporun ne kadar yalan yanlış dolu olduğu şu paragraftan belli:

“Ankara’da görev yapan parlamento ekibi çok sayıda oy vericinin ne için oy verdiklerinin farkında olmadıklarını hisseti. İstanbul’daki ekiplerden biri, onların orada olmasını isemeyen bir AKP gözlemcisi tarafından hoş karşılanmadı. İzmir’de bir cezaevindeki oy sandığını ziyaret eden ekip, mahkûmların oy vermeye mecbur tutulduklarını gördü. Diyarbakır bölgesindeki ekip, yoğun polis ve silahlı sivil şahıs topluluğunun bulunduğunu ve referandumdan önceki günlerde birçok kişinin tutukevlerinde değil, spor salonlarında vb. yerlerde resmi bir neden göstermeksizin tutulduklarını ve oy veremediklerini rapor etti. Dahası: yerlerinden edilmiş kişilerin çoğunun referandum hakkında bilgi almadıklarını ve oy kullanma olanağından yoksun kaldıklarını not etti. Görevlilere baskı yapıldığı, küçük köy topluluklarında bir kişinin herkes için oy verdiği, birçok kişinin de gözaltında olduğu için oy veremedikleri bildirildi.” Adam ne yazdığını bilmiyor. Ankara’da herkes ne için oy verdiğinin farkında olsaydı, oradan hayır çıkar mıydı? Bir sürü lâf ü güzâf işte!

“Elbette, arkadaşlar bu rapora gerekli yanıtı verecektir. Ancak bazı Avrupalıların bizim şu Avrupa işini ne kadar sıkı tuttuğumuzu anlamamaları bizi üzüyor, doğrusu. En önemli devlet organlarımızdan biri AB üyeliği hedefimizi daha yeni teyit etti.  Avrupa’nın Orta Doğulu bir kızın adını olduğunu, kızımızın Zeus tarafından kaçırıldığını unutmuyoruz. İşimize gelmeyeni  hiç unutmayız ha! Bilmem anlatabildim mi?”

Çocukken Muammer Karaca seyreder, Aziz Nesin okurdum. Çok uzun sürdü bu kış. Mizahın güneşli yüzünü özlüyorum.