Angela Merkel ve Doris Leuthard. İkisi de politikayı bırakacaklarını açıkladılar. Siyasetin ömür boyu yapılacak bir iş olmadığını biliyorlar. Ruhlarını makam ve kudret hırsı kemirmiyor. Olgun demokrasilerdeki en önemli konuma, mevkiiye, onurlu oruna yakında dönecekler, yani yeniden sıradan vatandaş olacaklar.
Angela Merkel’e kızgınlık duyarım. Bunun nedeni Sarkozy ile bir olup Türkiye’nin AB sürecini kesmiş olmasıdır. Selefi Schröder bizi AB’ye çekerken Merkel uzaklaştırdı. Sanmayın ki, bundan bizimkiler rahatsız oldular. “Onlar bizi zaten almaz. Biz de girmeyiz.” diye düşünüyorlar, bu düşüncelerini ancak dar ortamlarda dile getiriyorlardı. Avrupa’nın bir kısmı bizimkileri AB’ci sandı. Bizim anlı şanlı entelektüellerimiz de yuttu. Ancak Merkel yutmadı. Bizimkileri zamanla kaldıramayacak hale gelecekleri AB yükünden kurtardı. Bizimkilere katkı ve desteği hâlâ sürüyor. Merkel, Türkiye’yi müstakbel bir AB üyesi olarak değil, yakın işbirliği yapılacak bir komşu olarak görüyor. Bu anlayışla kendi açısından tutarlı davranageldi.
Görebildiğim kadarıyla Merkel entegrasyon konularında diğer birçok Hristiyan Demokrat politikacıdan daha yapıcı oldu. Hükümetine Türk kökenli bakanlar aldı. İnsan hakları konusunda da, belki sosyal demokratlarla koalisyon yapmasının sonucu olarak, partisinin klasik çizgisinden daha duyarlı göründü. Gel gelelim, Suriye göçmenleri konusunda insani açıdan doğru olan cömert politikasını, ne partisi ne de seçmenleri kabul edebildi. Bu da Merkel’i iç politikada iniş çizgisine iten baş etmen oldu.
Teslim etmek gerekir: Merkel Almanya’yı AB’nin temel direği konumunda tutmayı başardı. AB’nin en istikrarlı ve öngörülür lideri oldu. Küresel düzeyde saygı gören, etkili bir devlet yöneticisi profili çizdi. Yerine kim gelir bilemem. Olumlu izlenim edindiğim “Türken Armin”in az da olsa şansı var diyorlar...
Merkel’in benim en beğendiğim yönü üslûbudur. Sakin, rasyonel konuşmasıdır. Bağırıp çağırmanın anlamlı sayıldığı gürültü kültürüne mahkûm ülkemizde bu tür bir üslûbun politikada fazla şansı yoktur. Ancak orası Türkiye değil. Merkel hiç bir lâfın altında kalmayan, sesini yükselmeden gereken yanıtı veren, ele aldığı konulara hakim söylemleriyle bence üslûp bakımından örnek bir politikacıdır. En popüler olduğu ve halkın ona güveninin zirve yaptığı dönemlerde bir devlet ana imajı yarattığı bile söylenebilir.
Doris Leuthard da Merkel gibi Hristiyan Demokrat. Ondan on yaş kadar daha genç. Yirmili yaşlarından beri parlak bir politikacı. Ona “İsviçre’nin Merkel’i” diyenler var. Ne ki üslûbu biraz farklı. Kişi olarak yapısı gereği kadın yönü kolayca ön plana çıkabiliyor. Gülümsemesi, gamzeleri, bence şehla gözlerindeki muzip bakışlar (kimine göre ceylan gözlü) ona “sevimli kadın” imgesi yaratmakta ve kendini halka sevdirmekte yardımcı oluyor. Elbette, sadece görünüm işe yaramaz. Leuthard avukat. Hukuk bilgisinin yanı sıra parti başkanlığı yapmış, girdiği 18 seçim ve halk oylamasının 16’sında başarılı olmuş.
Leuthard ayrıca iki kez Cumhurbaşkanlığı görevini üstlenmiş. İsviçre’de ideal bir cumhurbaşkanlığı sistemi uygulanır. Yedi bakanlı bir hükümet vardır. Başbakan yoktur. Bakanlar sırayla ve birer yıllığına cumhurbaşkanı ve hükümetin başı olurlar. Elbette, böyle bir sisteme bazı ülkelerin insan yapısı müsait değildir.
İsviçre’de cumhurbaşkanı elini kolunu sallayarak halkın arasında dolaşır. Sefere çıkan padişah alayı gibi ardından yüzlerce kişi, onlarca araba gelmez. Bu da insan yapısı meselesi!
2009 yılında İsviçre halk oylaması yoluyla camilerde minare yapımını yasakladığında Leuthard hükümetteydi. O oylamada hükümet bir bütün olarak yasağa karşı çıkmış ve kampanya yapmıştı. Ancak İsviçre halkının ters bir karar almasını hükümet önleyemedi. Halk oylaması sonucuna en sert tepkiyi Türkiye göstermişti. İsviçre bankalarındaki paralarını düşünen araplar susmuştu. (Bu konuyu ilerde ayrıca inceleriz.) Leuthard cumhurbaşkanlığı döneminde halkının aldığı kararı müslüman ülkelere izah etmek için epey gayret sarfetti. Zaten zamanla konu gündemden düştü.
Sayın Abdullah Gül Cumhurbaşkanımız olarak İsviçre’ye devlet ziyareti yaptığında İsviçreli orundaşı ve ev sahibesi Doris Leuthard idi. Güzel bir ziyaret olmuştu.
Sevimli kadının politikadan uzaklaşacak olması İsviçre’nin donuk görünümlü politik hayatında bir rengin solması gibi... Ancak , o da kenara çekilme vaktinin geldiğini değerlendirip sıradan vatandaşlığa dönen normal insanlardan biri.
Bu tür politikacıları olan ülkeler çok şanslı.