Oğuz Demiralp

04 Eylül 2017

Atlet gibi adalet

Atlet / adalet atışmasını pek eğlenceli buldum, kimse kusuruma bakmasın

Koşullarımdan ötürü ülkemizin renkli gündemini günü gününe izleyemiyorum; bir çok ilginç gelişmeyi sonradan görüyorum. Geçmiş günlerde olan bitene göz attığımda atlet / adalet atışmasını pek eğlenceli buldum, kimse kusuruma bakmasın.

Doğrudur: Atatürk’ün atletli fotografını bulamazsın. Üç yanı denizlerle çevrili ülkemizin halkına biraz plaj kültürü aşılayabilmek için mayolu fotograflar çektirmiştir. Bunun dışında Atatürk her karede iki dirhem bir çekirdektir. Herhalde döneminin en iyi giyinen lideridir. Atatürk’ün giyinmesine özen göstermesi bir bakıma bizde devlet geleneği olmuştur. Bakıyorum: bugün bizi yönetenler de giyimlerinde dikkatli davranıyor, genellikle ciddiyetle bağdaştırılmayan giyinme biçimlerine prim vermemeye çalışıyorlar. Demek ki Kemalist ciddi giyim geleneği hepimizi çaktırmadan etkilemiş. Herhalde bu nedenle rahmetli Özal’ın şortlu halini kimse içine sindirememişti. Bu kez ilginç olan, pek az anılan Atatürk adının kıyafetle bağlantılı olarak vurgulanması ve atletli görüntüye tepkilerin genellikle giysi devrimine karşı ve sarıkla cübbeye dönmeye meraklı diye bilinen (!)  kesimlerden gelmesi. Buna, Türkiye’de modernleşmenin paradokslarından biri, diyelim mi? İncelemeye değer bir konu....

Öte yandan, bazı Kemalist çevrelerin atletli, pijamalı, göbeğini kaşıyan adam tipini nasıl yerden yere vurduklarını hepimiz biliriz. Bu kez atletle gördüğümüz siyasetçi katıksız bir Atatürkçü. Üstelik herkes biliyor ki, o atletli, halktan biri; fotografı bilinçlice çektirmiş olabilir, ama yapmacık davrandığı iddıası inandırıcı değil. Al sana bir paradoks daha! Hem Atatürkçü, hem de atletli!

Sözünü ettiklerimizin biri iktidar, diğeri de muhalefet olduğuna göre, gır gır olsun, “atletli, takım elbiseliye karşı” diyelim mi? Belki de, yeni seçkinlerden ve yeni halkçılardan söz etmek gerekiyor.

Önemli mi bunlar? Kıyafetin, kültürü yansıttığı için elbette önemi vardır. Ancak daha önemli olan kılıktır. Biz, kılık kıyafet derken, kılık sözcüğünün asıl anlamını unuturuz genellikle. Kılık, kılmak fiilinden gelir. Davranış biçimi demektir. Dolayısıyla kılık kıyafetten önce anılır. Elbette, kılık – kıyafet ilişkisi derin bir “mevzu”dur. Burada dalmaya çalışmayalım.

Atlet de kılık kadar ilginç bir sözcük. Frenkçeden almışız. Değindiğimiz tartışma bağlamında iç çamaşır anlamını taşıyor. Ancak bildiğimiz ikinci bir anlamı da var: Sporcu demek. Vücudu sırım gibi, zinde, çevik insanlara atlet gibi deriz. Bu benzetmeden hareketle atlet ile adalet sözcükleri arasında esprili bir yeni bağlantı kurabiliriz: Bize atlet gibi adalet gerek.