Nurhayat Gül

12 Nisan 2014

Uzun yaşamanın sırrı az yemek olabilir mi?

Çalışmalar bu sorunun cevabının evet olabileceğini gösteriyor. Maymunlarda uygulanan düşük kalorili beslenme deneyinin sonuçları, büyük yararları olduğunu ve bunun insanlarda da geçerli olabileceğini gösteriyor

Çalışmalar bu sorunun cevabının evet olabileceğini gösteriyor. Maymunlarda uygulanan düşük kalorili beslenme deneyinin sonuçları, büyük yararları olduğunu ve bunun insanlarda da geçerli olabileceğini gösteriyor

1989’da Wisconsin Üniversitesinde başlayan ve düşük kalorili beslenmenin sağlık üzerindeki etkilerini ölçmeyi amaçlayan deney, üzerinden geçen 25 yıl sonunda, kalori kısıtlamalı bir beslenme tarzının, maymunların ölüm ve yaşa bağlı hastalık riskini belirgin oranda düşürdüğünü gösteriyor

Çalışma 7-14 yaş arası 76 adet maymunla ve başladı. Maymunların test grubunun, günlük kalorileri %30 azaltıldı. Kontrol grubu maymunların ise istediği kadar yemesine izin verildi. Sonuçlar karşılaştırıldığında istediği kadar yemesine izin verilen grubun ölüm riski, kalorisi kısıtlanan gruba göre 2.9 kat daha yüksek bulundu. Neredeyse 3 kat fazla bir riskten bahsediyoruz!

Çalışmayı yapan bilim insanlarından biri olan Wisconsin üniversitesi Tıp fakültesi Halk sağlığı profesörü Richard Weindruch, yaşlanma, hastalık ve ölüm riskini yavaşlatmada en etkili metodun kalori kısıtlama olduğuna inandıklarını ve buna inanmaya devam edeceklerini söyledi.

Kalori kısıtlama derken ‘her şeyden ye, ama az az ye’ olmadığını burada belirtmem çok önemli. Ömrü uzatan en önemli faktör sadece kalori kısıtlama değil, aynı zamanda vücudun gerekli tüm ihtiyaçlarının (sadece protein, karbonhidrat ve yağ değil, aynı zamanda vitaminler, antioksidanlar, fitokimyasallar ve mineraller) karşılanması. Yaşlanma ve yaşa bağlı hastalıklar üzerine yenileyici ve canlandırıcı böyle bir etkinin hangi mekanizmayla olduğu anlaşılmaya çalışılıyor. Şimdiden kalori kısıtlama ile aynı mekanizmayı sağlayabilecek ilaç araştırmalarına başlandı bile.

Buna rağmen Ulusal yaşlanma Enstitüsü (NIA) 120 maymun ile benzer bir çalışmaya yaptı ve istatistiki olarak hayatta kalma oranları arasında belirgin farklılık bulamadığını açıkladı. Wisconsin Üniversitesi bu farklılığı çalışmanın dizaynına bağladı. Wisconsin üniversitesi çalışmaya yetişkin maymunlarla başladı ve normalde günlük yediklerinden %30’luk bir kalorik azaltma ile çalışmaya devam etti. NIA ise çalışmaya, Ulusal Bilim Akademi’sinin standart diyeti uygulanarak başladı. Dolayısıyla NIA tarafından yapılan deneyde istediği kadar yemesine izin verilen kontrol grubu maymunlarının kilosu, Wisconsin deneyinde istediği kadar yemesine izin verilen kontrol grubuna göre daha az hatta belirgin derecede daha düşüktü. Ayrıca NIA grubundaki maymunlar, çalışmaya başlandığında erişkindi ve buna rağmen 5 tanesi (4 test, 1 kontrol) en az 40 yıl yaşadılar ki, 40 yaşın üzerine çıkabilen pek fazla maymun yoktur. Dolayısıyla Wisconsin grubu, diğer çalışmanın, kalori kısıtlamanın fark yaratmadığı şeklindeki sonucunu inandırıcı bulmadılar. NIH’in uyguladığı az miktardaki kalori kısıtlamanın %10 oranında bile olsa yaşlanmayı yavaşlatmaya yararı olduğuna inanıyorlar.

Her iki çalışmada milyonlarca dolara ve yaklaşık 30 yıla maloldu. Dolayısıyla bu çalışmadan maksimum bilimsel sonuç çıkartılmalı. Çalışmanın dizaynı, genetik, zaman ve diyetin içeriği henüz daha üzerinde çalışmayı bekliyor.

Kalori kısıtlama,20 yıl önce sadece bir söylentiden ibaretti. Bugün bu çalışmanın sonuçları, insanlar üzerine yapılmamış olsa da (etik olarak doğru olmayabilir), kalori kısıtlamanın yararlı olabileceğini kanıtlıyor. Ancak yine de kalorik kısıtlama yapmak isterseniz dikkat etmeniz gereken şey, vücudunuzda hiç bir besinin eksikliğine yol açmadan ve doğal yollarla beslenerek bunu yapmak olmalıdır. Düşük kalorili beslenme metabolizmanızı yeniden programlıyor ve bunun sonucunda yaşlanma ve yaşa bağlı hastalıklar gecikiyor.

Neredeyse salgın bir hastalık haline gelen ve dünyada en yaygın ölüm sebeplerinden biri haline gelen metabolik sorunlardan biri olan diyabet, besinlere verilen metabolik yanıtta bozulma demektir. Diyabet, yağ dokuyu, kan damarlarını, beyin işlevlerini etkiler. Wisconsin’deki çalışmada kontrol hayvanlarında çalışma başladıktan sonra diyabet hastalığı başladığı görüldü. Kontrol grubuna daha önce hiçbir diyabet belirtisi yokken 2 yıl içinde diyabet veya diyabet öncesi durum ve metabolik sendrom anlamlı sayıda arttığı görüldü. Bugün diyabetin sadece yaşa ve genetiğe bağlı değil, yaşam tarzı ile bağlantılı bir hastalık olduğu anlaşılmış durumdadır.

Belki çok az sayıda insan, %30 kalorik kısıtlamayı tolere edebilir, ancak bilim insanları bu çalışmanın sonuçlarının benzer şekilde kalori kısıtlayan inanlar için de yararlı olacağını öngörüyor.

Protein, karbonhidrat, yağ, vitaminler, antioksidanlar, fitokimyasallar ve mineralleri en düşük kalori ile yemenin yolu bitki temelli bir beslenme ile mümkün. Bu durumda karnınız ve vücudunuz aç kalmadan düşük kalori ile beslenirsiniz. Yüksek kalorili olan yiyecekleri ise gerçekten az miktarlarda ve daha uzun aralarla yemelisiniz. Sık aralarla öğün yapmak metabolizmayı hızlandırır gerçekten ama bu size hızlı yaşlandırır ve hastalık ve ölüm riskinizi arttırır. Anti-aging beslenmede ara öğünün yeri yoktur.

Hayatınız boyunca uygulayacağınız beslenme bu prensipler üzerine kurulursa, yani kalori başına düşen besin oranı en yüksek olan yiyeceklerle beslenirseniz ve ara öğün yapmazsanız, yaşlanma hızınızı,  yaşa bağlı hastalık ve ölüm riskinizi azaltabilirsiniz. Hayat diyeti size bunu sunabilecek ve yaşam tarzı haline getirebileceğiniz bir beslenme planıdır.

Sağlık tesadüf değildir.