Dünden beri Yüksekova’dan tanıdıklarla konuşuyorum. Konuştuğum birçok kişi de bu son konuşmamız olabilir hissiyatı hakim.
İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın "Nerede barikat varsa temizlenecek. Yüksekova, Şırnak merkez ve Nusaybin'de çukur ve bariyerler var, gereken temizlik yapılacak. Vatandaşlarımıza yarım gün ya da bir gün önceden haber veriyoruz. Ona göre tedbirler alınıyor. Hazırlık yapıldıktan sonra operasyonlar başlayacak" açıklaması herkesi daha da endişelendirmiş durumda. Yüksekova’nın Cizre gibi yakılıp yıkılacağı beklentisi var.
20 binden fazla asker ve polisin Yüksekova’ya konuşlandırıldığı söyleniyor. Pazartesi gününden itibaren Yüksekova’da öğretmenler ve sağlık çalışanlarının büyük bir kısmı idari izinli sayılacak. Şehrin her tarafına zırhlı araçlar konuşlandırılmış durumda. İpekyolu üzerindeki 10 okul boşaltılarak asker ve polislere tahsis edildi. Her yerde askeri barikat ve kontrol noktaları oluşturuldu. Yüksekovalıların bir kısmı kenti terk ettiler. Kalanlar ise evlerine erzak stokları yapmaya çalışıyorlar.
“Yarın öbür gelip turist gibi Yüksekova’yı ziyaret etmeyin. Bunun önüne geçin. Her iki tarafa da çağrı yapın. Bu şehirler yerle bir ediliyor ondan sonra da biz geldik. Olmaz böyle bir şey.”
Yüksekovalılar Cizre gibi bir katliamı beklemekteler.
“Evime dokunma”
“Yüksekova’ya gidilecekse biran önce gidilmelidir. Sonra Yüksekova’ya girmek mümkün olmayacak. Hendek meselesi Yüksekova’da yeni bir mesele değil, 1 yıldan daha uzun süredir vardı. Yüksekova’nın yıkılması, kanın dökülmesi doğru değil. Devlet diyor ki ben yıkacağım evinizi, sonra da tekrar yapacağım. Ben ise diyorum ki benim evime dokunma!”
Yüksekova’dan bir resim; sosyal medyada görüyorum. Yüksekova’ya sevk edilen onlarca zırhlı araç ve özel harekatçılar için Valilik tarafından kurban kesiliyor. Devlet belli ki kendini Osmanlı döneminde bir “fetih” savaşında sanıyor. Yüksekova’yı “fethetmeye” gidiyor. Hakikaten artık üzerine yorum bile yapılamayacak bir devlet mantığı, bir iktidar ile karşı karşıyayız. Yüksekova’yı yıkıp yakmaya hazırlanmadan önce kurban kesen bir devlet var karşımızda. Mantığını tamamen yitirmiş, “Allahu Ekber” sesleri ile insan öldüren bir zihniyet var karşımızda.
Karşımızda hiçbir hukuku hatta savaş hukukunu bile tanımayan bir devlet var. İnsanlık onurunu ayaklar altına alan bir devlet var.
Peki karşımızda bu kadar gözü dönmüş bir devlet varken, Yüksekova’da, Şırnak’ta, Nusaybin’de bir savaşta ısrar etmenin anlamı nedir diye PKK’ye de sormak lazım!
Yüksekova’nın, Şırnak’ın, Nusaybin’in yakılıp yıkılması, onca Kürdün katledilmesi, Yüksekova’nın, Şırnak’ın, Nusaybin’in Cizre’ye dönüştürülmesinin kime ne faydası var?