Diyarbakır
Şırnak’ta HDP milletvekili Aycan İrmez ile birlikte aileleri ziyaret ediyoruz. 8 ay devam eden sokağa çıkma yasağı boyunca şehri terk etmeyen, Şırnak’ta kalan bir ailenin evine gidiyoruz. Daha önce 3 bin civarında nüfusu olan mahallede yasak sırasında çoğunluğu yaşlılardan oluşan 30 civarında kişi kalmış. Ziyaret ettiğimiz aile ise 3-4 yaşlarındaki 2 küçük çocuğu ile birlikte evlerini terk etmemiş. “Şehrimizi bırakmak istemedik, gidip çadırda kalmak istemedik” diye anlatıyorlar nedenini.
Evin bir yanı komple yıkılmış. Mutfak da gelen havan mermileriyle yıkılmış. Sağlam bir odada kalıyorlar şimdi. Doğrusu ev sahibi kadın ziyaretimizden pek memnun değil, çekiniyor. Özellikle partiden biri geldikten sonra polislerin evlere gidip rahatsız ettiğini söylüyor. Ama bir yandan anlatmak istiyor:
“Her şeyi gördük” diyor. “Aç kaldık, susuz kaldık. Çocuklarım susuz, sütsüz kaldılar. Defalarca, onlarca kez 155’i aradım, çocuklarıma su ve süt istedim, getirmediler” diye başlıyor söze. Kadın konuşurken çok iyi görünmüyor. Kelimeleri zorla toparlıyor, konuşmak için güç toplamaya çalışıyor:
“O kadar çok bomba atılıyordu ki… Sürekli kalbim duracak diye bağırıyordum. O nedenle küçük oğlum da bomba atılınca benim gibi “anne beynim gitti, kalbim duracak” diyordu.
Psikolojimiz çok bozuldu. Çocuklarım hasta uyumuyorlar. Geceleri bağırıyorlar... 5-6 yerden bizi vuruyorlardı, tüm ev sallanıyordu… 155’i aradım dedim ‘Biz bu mahallede 30 kişiyiz, tanklar bizi vurmasın, bu mahallede barikat yok’ dedim. Bize ‘Mahalleden çık’ dedi 155, ‘Abla çık seni başka şehre götürelim, orada bakarız’ dediler. ‘Biz çıkmak istemiyoruz’ dedim.”
8 ay boyunca evde susuzluk ve açlık çekerler:
“Susuz çok kaldık. Yağmur yağınca, bir leğene ip bağlayıp dışarıya atıyordum leğeni, yağmur suyuyla dolunca yavaşça iple çekiyordum. O suyu verdim çocuklarıma. Hasta oldular, aylarca yatakta kaldılar. Yiyecek her şey bitmişti. Bir yakınımızın yakında küçük bir bakkalı var, onu aradım, çocuklarım aç, ölüyor dedim (burada kadın ağlıyor). Onunla her şeyi göze alıp bakkalı gidip açtık, baktık içerde hiçbir şey kalmamış, birkaç bisküvi vardı, onları aldım. O sırada eskort bizi gördü geldi. Niye dışarıdasın dediler. Çocuğum aç dedim, yine de sokağa çıkma yasağını ihlal ettik diye 250 lira ceza kestiler.”
“Bir asker geldi kapımıza, açtı, ekmek soğan istedi”
Yasak devam ederken bir gün kapıları çalınır. Kapıda bir asker vardır. Gerisini kadından dinleyelim[1]:
“Bir gün asker geldi, kapıyı çaldı, ‘Abla sizde soğan ekmek var mı’ dedi. Dedim ki ‘Sen devletsin, ben senden su istedim, getirmedin.’ Soğan ekmek istedi, çay şeker de verdim. Dedim madem devlet kapıma düşmüş yine ben verdim. Devlet elime muhtaçsa veririm dedim. Bu evde kalmak istediler, izin vermedim... Kızım kucağımdaydı. Askerlere ‘o giysileri çıkarın bizim gibi giyinin’ deyip ağlıyordu. Asker de ağlamaya başladı. İçlerinde iyiler vardı, ama kötüler de vardı.”
3 yaşındaki oğlu bir gün sokağın başına çıkar:
“Oğlum aslında pek yürümüyordu. 8 ay korktu, hep oturuyordu. Bir gün nasıl olmuşsa çıkmış sokağa. Bir panzer baktım bağırıyor ‘Kadın sen niye çocuğunu bu caddeye bırakıyorsun’ dedi, ‘Bir daha onu caddede görürsem tavuk gibi ezerim çukura atarım’ dedi. ‘O... çocukları, p.ç veletleri’ diye bağırıyorlardı.”
“Kendi evimizin hırsızı olduk”
Kadının evi şimdiye dek 3 kez yıkılmış:
“Önce köyde yıktılar. Sonra 1992’de Şırnak’ta evimi yıktılar, şimdi yine yıktılar. Ama biz ne derlerse desinler memleketimizden çıkmayacağız. Zaten eğer insanlar çıkmasaydı Şırnak’ı böyle yıkamazlardı. Yine de keşke insanlara bir şey olmasaydı da giden evim olsaydı.”
Mahallede tüm evlerde bir tadilat hali var. Kadını huzursuz etmemek için uzun oturmuyoruz.
Önümde yüzde 70’i yıkık bir kent duruyor. Ve bu kentin içinde ayakta kalmaya çalışan, dayanışan Şırnaklılar var. 8 ay süren yasak boyunca Şırnaklıların çok az kısmı evinde kalabildi. 40 bine yakın Şırnaklı evinden ayrılmak zorunda kaldı ve bu aylar boyunca kendi evlerine gizlice girip eşyalarına ulaşmaya çalıştılar. Bir Şırnaklının dediği geliyor aklıma:
“Kendi evimin hırsızı oldum.”
[1] Şırnak’ta insanların ciddi bir güvenlik sorunu olduğu için ev sahibinin ve mahallenin ismini özellikle yazmıyorum.