Nurcan Baysal

08 Kasım 2015

Huzur ve istikrar sizin oralara geldi mi kardeş!

AKP’nin vaat ettiği huzur ve istikrar belli ki Kürtleri kapsamıyor

Sabah önce Şırnak’tan bir telefon alıyorum. Çok sevdiğim Pepule Çay Bahçesi’nin işletmecisi Jihad:

“Kaygılıyız, çok da korkuyoruz doğrusu ama biliyor musun burada çok güzel bir dayanışma oluştu halk arasında” diyerek söze giriyor.

Devam ediyor:

“Bizim bizden başka dostumuz kalmadı. Açıkçası burada arabaları, hele bu yeni çıkan modelleri görünce ödümüz kopuyor. İnanılmaz derecede korkuyoruz ama bu bize geri adım attırmıyor. Biliyoruz artık başka yolu yok, birbirimize dayanacağız, direneceğiz, yan yana duracağız. Adam yapmak istediğini yaptı, ekonomi üzerinden vurdu insanları, başarılı da oldu. Ama halkın bir olma umudu var burada. İnsanların birbirine güvenme umudu var. Daha çok umutluyum, ben bu halktan umutluyum.”

Oysa ben Amed’de çok umutsuzum. Jihad’ın bizlerden kat be kat fazla bir şiddetin içinde yaşamasına rağmen bu umutlu hali beni kendimden utandırıyor.

“Valla Amedliler olarak sizden öğrenecek çok şeyimiz var Jihad” diyorum.

“Haklısın, Amed çok şeyin merkezi oldu ama bir bizlerin merkezi olamadı. Artık bu sırayı Cizre, Gewer bekliyor” diyor. Telefonu kapatmadan da bir katliam hazırlığı yapıldığını belirtiyor ve ekliyor “Diyarbakır ses çıkarmazsa bizi burada öldürürler”.

Jihad’a “Kendinize dikkat edin, Allah’a emanet olun” demekten başka bir şey söyleyemiyorum.

 

İnsanlık 2 kişi eksik artık

 

Jihad’dan sonra uzun süredir konuşamadığım Yüksekova Haber’in yöneticisi Necip Çapraz ile telefonlaşıyorum.

Necip Bey:

“Burada halk ekmekle özgürlük arasına sıkıştırıldı. Özgürlükler kısıtlandıkça ben zaferi daha yakın görüyorum. Burada devletin halka karşı başka bir nefreti var. Bedeli ağır oluyor. Hadi devletsin, vurdun diyelim, ama bakıyorsun vurulan herkese, ya beyninden ya kalbinden vurmuşlar, devlet yaralamak amaçlı yapmıyor, ayağına sıkmıyor, direkt burada insanların beynini parçalıyor. Hoyratça, aşırı orantısız bir güç kullanıyor. Aslında ölen insanlık. İnsanlık payını da yok ediyoruz.  Barışa katkı sunmak isteyenlerin önce bu insanlığın hoyratça yok edilmesine dur demeleri gerekmez mi?” diye bana soruyor ve ekliyor:

 “Yine de umudumu kaybetmiyorum. Bir gün haksız olan kaybedecek, haklı olan kazanacak. Tarih tekerrürden ibaret. Yüksekova’da 2 genç daha öldürüldü. Aslında insanlık 2 kişi eksik artık.”

Çatışmanın içinde yaşayan bir Yüksekovalıdan umutlu olduğunu duymak, utancımı katlıyor. Öte yandan da böylesine mücadeleci ve direngen bir halkın parçası olmak gururumu okşuyor, bu güzel insanlar beni de umutlandırıyor…

Suriçi’nde öğlene doğru gökyüzündeki helikopterler artıyor. Silah sesleri yankılanıyor. Kepenkler hızla kapanmaya başlıyor. Suriçi’nde bulunduğum tarihi konakta çalışan genç, “Nurcan Abla bunlar daha uyarı atışları, asıl akşam başlayacak her şey. Gündüz helikopter vuracağı yerleri belirliyor, akşam da vuruyor” diyor. “Hadi” diyorum, “sen de gel çıkalım buradan.” “Yok abla, ben zaten gece de burada kalıyorum” diye cevaplıyor.

AKP seçimden sonra “huzur” ve “istikrar” vaat etti. Sadece Batıdaki Türk seçmene değil, Doğu’daki Kürt seçmene de. 1 Kasım’dan beri Silvan, Siirt, Yüksekova’da birçok insan öldürüldü, AKP yöneticileri ve Cumhurbaşkanının ağzından savaştan başka bir şey dökülmüyor. AKP’nin vaat ettiği huzur ve istikrar belli ki Kürtleri kapsamıyor.

Merak ediyorum, buralarda olmayan huzur ve istikrar, sizin oralara geldi mi kardeş?