Ercan Güneş Dersimli bir minibüs şoförü. Hani o köyler arası gidip gelen minibüslerden. Dersim Han köyü yakınlarında muhtemelen minibüsü ile giderken (muhtemelen diyorum çünkü olayın ayrıntıları haber sitelerinde yok), kobra helikopterinin bombardımanı sonucu ölüyor. Belki bir Ahmet Kaya türküsü vardı dudağında, belki bir Dersim manisi… Kim bilir! Hiçbir zaman bilemeceğiz. Belki de korkmuştu bombardıman seslerinden, biran önce evine ulaşmaktı derdi.
Bombalar dağlarımıza, taşlarımıza, ormanlarımıza, köylerimize düşüyor her gün. Ercan Güneş o dağlarımıza, taşlarımıza, köylerimize düşen bombalardan biriyle ölüveriyor. Öyle güzel bir Dersim günü, Temmuz ayı, Dersim’in en güzel ayında… Ercan’ın bedenini kim buluyor, olay tam olarak nasıl yaşanıyor, detayları yine bilmiyoruz. Çünkü haber sitelerinde yok. Çünkü Ercan Güneş’in ölümü, buradaki diğer ölümler gibi olağan, sıradan. Onun ölümü detaylandırılacak kadar bir haber değil. Onun ölümünü öyle kınamıyoruz da boy boy. Çünkü öldüreni kınayamıyoruz. Neden bu dağlar, bu köyler aylardır bombalanıyor diye soramıyoruz? Sesleri duyar gibiyim. Bombardıman alanında ne işi varmış, geçmeseymiş oradan… gibi. Anlatamıyoruz daha doğrusu anlamak istemiyorlar. Senin bombardıman alanı dediğin, benim evim, benim köyüm, benim tarlam, benim ekmeğim.
Tek bildiğimiz Ercan Güneş’in olay anında öldüğü. Hatta bazen olay anında ölüp, acı çekmediği için seviniyoruz burada, ya da vücut bütünlüğü korunduğu için. Haberler şu kadarını yazıyor (sadece 1-2 gazetede): Tunceli Devlet Hastanesine ardından da Malatya Devlet Hastanesine kaldırılmış Ercan Güneş. Ve kendi köyü Xacere’de toprağa verilmiş.
Mezarlıktan bir resim var o birkaç gazetede, bir de Ercan Güneş’in pos bıyıklı bir resmi. Belli ki seviyordu pos bıyıklarını. Evli mi, çocukları var mı, bunu da bilmiyoruz. Ailesi ne hissediyor, hayat onlar için nasıl devam edecek bir fikrimiz yok.
Ferhat Tunç’un dün Artı Gerçek’te çıkan yazısından[1] Ercan Güneş’in Dersim gibi koca yürekli bir adam olduğunu öğreniyoruz. Bir diğer öğrendiğimiz de bu koca yürekli adamın naşının, verilen talimat nedeniyle Cemevi tarafından kabul edilmediği. “Neden” diye soramıyoruz. Dünya kurulduğundan beri, tüm dinlerde, tüm inançlarda olan bir hakkın 21. yüzyılda çiğnenmesini sorgulayamıyoruz.
Ercan Güneş, Dersimli bir şofördü. Köyler arası minibüs şoförlüğü yapıyordu. Köy yolunda, bombardımanda öldü. Ölümü haber olmadı. Kınayamadık.