Bugün Kürtler ve Türkiye’de adalet isteyenler açısından önemli bir dava görülüyor.
Cezasızlıkla Mücadele Güçbirliği’nin raporuna göre 1993-1995 yılları arasında Cizre’de tespit edilebilen 35 zorla kaybetme vakası yaşandı. 2009 yılında bunların 13’ü Diyarbakır Özel Yetkili Savcılığı’nın hazırladığı iddianameye dâhil oldu ve 21 kişinin kaybedilmesi ve keyfi infazının faillerini cezalandırmak üzere Temizöz ve Diğerleri Davası başladı.
Bugüne kadar dava kapsamında 48 duruşma görüldü ve pek çok tanık ifadesi alındı. 48 duruşma boyunca yargılanan, hakkında 9 kez ağırlaştırılmış müebbet cezası istenen davanın en önemli sanığı Albay Cemal Temizöz de dâhil 8 sanık için, Haziran 2015’te görülen duruşmada savcı “tanıkların ifadelerinin hükme esas teşkil edemeyeceğini ve olaylarla ilgili kesin, inandırıcı ve vicdani kanaate uygun delil bulunmadığı” gerekçesiyle her biri için ayrı ayrı beraat talep etti!
Bugün savcının bu talebi hükme bağlanacak!
Bu davalar geleceğe dair bir söz, bir teminattır!
90’larda işlenen birçok cinayet faili meçhul kaldı. Aslında faili belli olan bu katliamların sorumluları geçtiğimiz yıllarda tek tek salıverildi. Şimdi aynısı Cemal Temizöz Davası için yapılmak isteniyor.
Oysa bu davalar yıllardır adalet arayan Kürtlerin yüzünü tekrar bu ülkeye dönmesi için de önemli. Zira bu davalar sadece yaşananlardaki sorumluluğun kabul edilmesiyle ilgili değil, yaşananların bir daha yaşanmayacağına dair bir söz, bir teminattır aynı zamanda. Devletin bu davalardaki cezasızlık tavrı 1990’larda yaşananları tekrar yaşanabilir kılıyor, ki zaten şu sıralar Bölge 90’ları aratmayan günleri yaşıyor.
Bununla ilgili olarak, adaleti önemseyen ve bu konuda çalışmalar yapan sivil toplum kuruluşları ve meslek örgütleri bir araya gelip Cezasızlıkla Mücadele Güçbirliği çatısı altında toplanarak, davaya dikkat çekmeye çalışıyor.[1]
Cezasızlıkla Mücadele Güçbirliği’nn raporundan tanık ifadelerinden devam edelim. Beşir Bayar’ın annesi Fatım Bayar oğlunun nasıl öldürüldüğünü anlatıyor:
“1994 yılı sonbahar aylarıydı, bir sabah saat 06.30 sıralarında korucu başı Kamil Atağ'a bağlı korucular evimizin etrafını sardılar, oğlum Beşir'i sordular, Beşir'e bizimle gelmen gerekir diyerek oğlum Beşir'i dışarı çıkardılar. Daha sokakta evin girişinde iken bir kişi, oğlum Beşir'e tokat attı, oğlum Beşir benim bir suçum yok niye dövüyorsun dedi. Bunun üzerine yan taraflarından bir kişi tamam onu dövmeyin onu getirin dedi. Daha sonra yanlarında götürdüler, hemen ardından da bir silah sesi duyuldu, korkumuzdan biz dışarı hiç çıkmadık. Oğlum Beşir bizim evin bir ev ötesine götürülerek üçgen olan bir boşlukta sırtından bir el ateş etmek suretiyle vurulmuş. Ben bunu görmedim, ancak silah sesini duydum, buradan oğlumu vurduklarını tahmin ettim. Daha sonra tanıdığımız komşularımızdan birisinden ip istemişler, bu ip ile de oğlumun boynuna ipi geçirerek mevziilerine kadar sürükleyip götürmüşler. Daha sonra hastaneye bırakmışlar, hastaneden de belediye alıp şuanda da bizim bilmediğimiz Cizre mezarlığının bir yerinde gömmüşler… O olaydan sonra aynı korucular gelip evin önünde nöbet tuttular, ben bunları gördüm. Bizi evden çıkardılar, o günden sonra hem evimize hem de evimizde bulunan bütün eşyalara el koydular. Biz buradan Ceyhan'a göçtük. O günden sonra da hiç dönmedik, korktuğumuz için de eve gidip bakmadık. Bildiğim kadarıyla hala benim oğlumu öldüren korucuların oradaki evde olduğunu tahmin ediyorum, o şahıslar benim evimi işgal ettiler…”
Dosyada bunun gibi birçok sivil ve hatta o dönemde askerlik yapan tanıkların ifadesi var.
90’lar ile yüzleşilmiş, 90’larda bu katliamları yapanlar yargı önünde hesap vermiş olsalardı, bugün yeni katliamlar yaşamıyor olacaktık. 1990’larda yaşanan bu katliamların failleri yargılanmadığı, cezasız kaldıkları için, bugün yeni katliamlar bu kadar rahat yapılabiliyor. Bugün Silvan’da, Yüksekova’da, Cizre’de, Nusaybin’de, Suriiçi’nde yaşananları bunlardan ayrı tutamayız.
İşte bu nedenle hep birlikte güçlü bir şekilde sormak zorundayız:
Cemal Temizöz Suçsuz ise 21 İnsanı Kim Öldürdü?
Nurcan Baysal
05.11.2015, Diyarbakır
[1] Cezasızlıkla Mücadelede Güçbirliği bileşenleri: Adli Tıp Uzmanları Derneği, Batman Barosu, Diyarbakır Barosu, Şırnak Barosu, Helsinki Yurttaşlar Derneği, Hakikat Adalet ve Hafıza Çalışmaları Derneği, İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Gündemi Derneği, İnsan Hakları Araştırmaları Derneği, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı.