Geçtiğimiz günler boyunca AKP, CHP ve HDP'nin mevcut siyasi konjonktürde Aleviler tarafından nasıl algılandığını tartıştık. Biz Alevilerle Türkiye'nin Sünni-Türk meselesini konuşurken hükümet Aleviliğin 'öğretileceği' Hacı Bektaş Veli Lisesi'nin açılışını gerçekleştirdi. Dedelerin eğitilmesinden bahsedilen lise haliyle içerisinde epey sıkıntıları barındırıyor.
Alevilik, bilindiği gibi, sözlü bir şekilde ocaklarda dede-talip ilişkisiyle nesilden nesle aktarılan bir inanç. İnancın aktarıldığı mekânlar arasında dergâhlar, tekkeler, kutsalları arasında ise türbeler, ziyaretler; ağaçlar, dağlar, taşlar sıralanabilir. Alevilik, içerisinde inançsal ve felsefi bütünlük olsa da, aynı zamanda coğrafi farklılıklar da taşıyor. Aleviler bu durumu "yol bir sürek bin bir" şeklinde tarif ediyor. Bugün Osmanlı'dan gelen, Cumhuriyet'le de devam eden merkezileştirme politikaları, kentleşme ve siyaset ile ocak sistemi epey zarar görmüş olabilir ancak halen cemevleri, türbeler ve ziyaretler canlı bir şekilde varlığını sürdürüyor. Zira yasaklara rağmen inanç sahiplerini durdurmak mümkün değil.
Hal böyle olunca, dedelerin lisede eğitilmesinden bahsetmeyi modern akılla Alevileri tek tipleştirme hedefi dışında bir adım olarak okumak da mümkün değil. Aleviliği kim, nasıl müfredata sokabilecek, bu epey sıkıntılı bir mevzu. 1924'te Diyanet’i kurarak 1925'te ise Tekke ve Zaviyeler Kanunu ile İslam ve İslam ile ilişkilenen inançların tek resmi temsilcisi haline gelen Kemalist devlet geleneği kanlı canlı bir şekilde devam ediyor. Yurttaşlarına ve insanlara rağmen inancı örgütlüyor.
Konuştuğum hiçbir Alevi cevapsız bırakmadı soruyu. Yanıtlar çeşitli olsa da, Alevilerin temel taleplerinin yerine getirilmesi ortaklaşılan konulardandı. Bu temel talepleri şu şekilde sıralayabiliriz:
Başta zorunlu din derslerinin kaldırılarak eğitimin sekülerleşmesi, cemevlerinin ibadethane statüsünde kabul edilerek inancın Alevilere bırakılması, gündelik hayattan devlet bürokrasisine Alevilere ve toplumdaki farklı kesimlere yapılan ayrımcılığın önlenmesine yönelik somut adımlar geliştirilmesi ve Madımak'ın Utanç Müzesi olması.
Alevi İmam Hatip Lisesi ile ilgili yorumlarını ve diğer taleplerini de Alevilerden dinleyelim. Yorumları bugün Alevi inancı dışında inanca mensup kişilerin de dillendireceği nitelikte.
‘Cumhuriyet tarihinde Aleviliğe
hiç böyle müdahale edilmemişti’
"Dedelerimiz, babalarımız bizim ocak ve tekkelerimizde yetişir. Bizim kaynaklarımız bellidir. Bizim kaynaklarımız ocaklarımızdır. Bir Sünnileştirme çabası var. Bunu reddediyoruz. Cumhuriyet tarihinde hiç böyle müdahale edilmemişti. Bu lisenin müfredat kapsamına alınması cumhuriyette ilk kez devletin eğitim anlamında doğrudan müdahalesi."
‘Herkesin dini devletleştiriliyor’
“Kanunen özel kişi ve kurumların imam lisesi açması yasak. Şimdiye kadar yapılmak istenenlerin niyetini bu eylem gösteriyor. Aleviliği tariften çıkarsa o zaman derim ki hükümet hakikâten sorunu çözmeye başlıyor. Ancak, devlet elini dinden çeksin derken herkesin dinini devletleştirmeye çalışıyorlar. ”
‘Çocuğumun üzerinde hakkım yok’
"Bugün ilkokullardan başlayan bir din dersi projeleri var. Devlet en azından şöyle diyemez mi? 'Alevilerin tayin edeceği öğretmenler tarafından' veya 'isteğe bağlı' din dersi olsun. Bunu bile duyamıyoruz. Çocuklarımız çalınıyor, beyinleri yıkanıyor. Sünni eğitime ve görüşe göre yetişiyorlar ve bir ebeveyn olarak benim çocuğum üzerinde hiçbir hakkım kalmıyor. Çok kötü dönemden geçiyoruz Aleviler-Bektaşiler-Kızılbaşlar olarak."
‘Zorunlu din dersi baskısı ateizmi artırıyor’
“Zorunlu din derslerinin kaldırılması, kaldırılmıyorsa seçmeli olması, bunun yanı sıra diğer dinlerin de seçmeli ders olarak verilmesi gerekir. Ateistlik de seçmeli dersler arasında yer almalı. Bu arada size samimi bir itirafta bulunmak istiyorum, zorunlu din dersi baskısı yapılırken liselerde ateist gençlik çoğalmakta. Etki tepki olayı.”
‘Eğitim, Alevi olmayanların da meselesi’
“Alevilerin sosyal talepleri içinde sayabileceğimiz “ilk ve ortaöğretimdeki zorunlu din dersleri” konusudur ki şimdiye kadar Aleviler haklı olarak “okullarda çocuklarımıza Sünnilik öğretiliyor, oysa ben çocuğuma kendi inancımı öğretmek istiyorum” diyordu. Ancak Milli Eğitim'de uygulanan tevhidi tedrisat ve millilik anlayışının rafa kaldırıldığını göz önüne alırsak bu konunun Aleviler dışına taştığını görmekteyiz. O halde laikliği benimseyen, dindar ve kindar nesil yerine çağdaş bir nesil yetişmesini isteyen Aleviler dışındaki grupların da bu konuya eğilmeleri gerekmektedir.”
‘5 vakit ezan okunuyorsa Alevi çocuklar da sazıyla cemevine rahatça girsin!’
“Hutbelerde Aleviliğin bir inanç olduğunu ve bu insanların inançlarından dolayı horlanmaları büyük günah olduğunu bir fetva ile okutsunlar. Bu adımı görürsek adalet ve eşitlik getirildiğini düşünürüz. Cemevlerinin yasal statülerine kavuşturulması ve nasıl ki camilerde günde beş vakit ezan okunuyorsa, her Alevi çocuğu da kolunda sazı ile cemevine rahat girip deyişini söyleyip, semahını dönebilmeli.”
’El konulmuş Alevi dergâh
ve kurumları iade edilsin’
“El konulmuş bulunan Alevi dergâh ve kurumlarının mallarının sahiplerine ya da bu konuda hizmet sunan Alevi kurumlarına geri verilmesi, fiilen mümkün olmayanlar için bedellerinin ödenmesi. Tunceli ismi en azından Dersim olarak anında değiştirilebilir. Hacıbektaş Dergâhı'nın ortasına bir hançer gibi 1834 yılında dikilmiş olan (Nakşibendi şeyhinin postnişin olarak atandığı dönemde) caminin orda yer alması gerekmediği konusunda bir söz söylenir ve yapılması düşünülen bir proje varsa ifade edilip gerekli adımlar atılabilir. Ayrıca Alevi inancının yol önderi olan Hacıbektaş Dergâhı Vakıflar İdaresi'nin ya da devletin el koyması hukuksuzluğundan kurtarılıp, yola hizmet eden kurumların denetim ve kullanımına sunulabilir.”
‘Aleviliği kendi meşreplerine göre tanımlamaktan vazgeçsinler’
‘Cemevlerinin statüü
Diyanet’e sorularak çözülemez’
"Öncelikle yapılması gereken Alevi meselesinin insan hak ve özgürlükleri etrafında görmektir. İnsan kendini ve inancını nasıl tanımlıyorsa öyle yaşamalıdır. Cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi ulemaya sorularak, Diyanet'ten görüş alınarak çözülemez. Böyle bir yaklaşım sorunları dini referanslar çerçevesinde tartıştırarak çözümsüzlüğü dayatmaktadır. Devlet bir dinin, mezhebin taşıyıcısı olamaz, bir dinin, mezhebin veyahut dinsizliğin taşıyıcısı insandır. Ki devlet insanın bu taşıyıcılığını güvence altına almakla yükümlüdür. Ama bizde Diyanet İşleri Başkanlığı, zorunlu din dersleri mevcuttur. Bütün bunlar kaldırılsa bile Aleviler açısından adalet ve eşitliğin sağlanması zor ve uzun erimli bir iş olacak çünkü yasalar yeterli olmuyor. Devletin kurumlarında Alevilerin sayısına baktığınızda ve gün geçtikçe azalan bir ivmesi olduğu göz önüne alındığında yasalarla becerilemeyecek bir zihni değişiminde gerekli olduğu görülmektedir. İlk önce siyasetin buralardan elini ayağını çekmesi gerekmektedir. Dinsel söylem üzerinden siyasetin inşa edilmemesi ve insanların mezheplerinden dolayı ötekileştirilmemesi gerekmektedir."
‘Diyaneti lağvederse
hükümeti samimi bulurum’
Helsinki Yurttaşlar Derneği'nin bir çalışması kapsamında KONDA Araştırma geçen sene toplumda Diyanet'in algı araştırmasını yapmıştı. Yapılan araştırmada Alevilerin %48'i "Diyanet'in yapısı değiştirilerek Alevilerin temsilcisi olmasını", %45'i ise "Aleviler için Diyanet benzeri bir kurum olmasını" belirtmiş. Oysa, şehirlerde ve Anadolu'da yüz yüze görüştüğüm birçok Alevi'nin Diyanet'in doğrudan kaldırılmasına epey istekli olduklarını söyleyebilirim. Osmanlı'dan devralınarak devam eden dini devletin kontrol etme yapısı Alevi inancına özellikle XVI. yy'dan sonra epey zarar verdi. Diyanet'in kaldırılması görüşünü savunanlardan biri de yazar Gülfer Akkaya:
“Diyaneti lağvederse hükümeti samimi bulurum. Bunu yapmadığı sürece değil AKP, kendini laik, batıcı, cumhuriyetçi niteleyen Kemalistler dâhil hiç kimse bu konuda bir şey yaptım dememeli. Demokratik bir devletin içinde din kurumsallaşamaz.”
'Korku politikasını CHP de sürdürüyor'
'Diyanet'in bütçesini bizden ayırın'
“Diyanet için şunu söyledik; Diyaneti özerk bir yapıya getirin, inanç bütçesi adı altında bizden bütçesini ayırın. Bunu inanç bütçesi olarak koyun ve bizden almayın parayı. Yani siz devlet olarak bunun kolaylaştırıcılığını yapabilirsiniz.”
‘Devlet özür dilemeli’
“Kimliklerdeki din hanesi iptal edilmeli. Selçuklu’dan, Osmanlıya, Cumhuriyetten günümüze kadar, Alevilere karşı işlenen tüm suçlar kabul edilmeli ve devlet Alevilerden özür dilemeli.”
‘Aleviler ve inanç özgürlüğü için aynı talepler’