Nil Mutluer

23 Mart 2015

Alevilikte kadınlar var, peki ya Alevilerde?

Serpil İlgün: 'Alevilikte kadın erkek eşittir' söylemi var olan cinsiyet eşitsizliğini gizliyor

“Alevilerde kadınlar eşit!”

Gerçekten Aleviler arasında kadınlar eşit mi? Yoksa, bu cümle bir eşitsizliği mi gizliyor?

Alevilikte kadınlar eşit ancak, merkezileştirme politikaları, şehirleşme ve her daim var olan ve bugün Türkiye'de her yerimizi sarmalayan erkek egemen akılla Alevilerde de kadınlar ikinci sınıf. Üstelik egemen zihniyet tarafından 'öteki kadın' olarak konumlanan Alevi kadın, savaş ortamlarında da, gündelik yaşamda da, daha fazla ve daha ağır bir şiddete maruz kaldığını iyi biliyor.

Alevi kadınlar bu ayrımcılığın artık üzerine gidiyorlar. 11-12 Aralık 2014 tarihleri arasında Ankara Üniversitesi'nde Prof. Bedriye Poyraz'ın koordinatörlüğünde ilk defa "Alevilik'te Kadın: İnançta ve Toplumda" konulu bir konferans düzenlendi. Çeşitli kurumlardaki Alevi kadınların iki alandaki önerileri de hazır: Alevilikte inancın gerekliliğine uymak, modern kurumlarda da cinsiyetçilikle mücadele edecek önlemleri almak. Alevi erkeklere açık mektuplar yayınlıyorlar. Antakya Mor Dayanışma'dan Selda Özgür kadın olmadan Alevilikte özgürlük talebinin hep eksik kaldığını vurguluyor. Evrensel Gazetesi'nden Serpil İlgün ise Alevili inancında kadınla erkeğin eşit olduğu söyleminin, gerçek yaşamda var olan  cinsiyet ayrımcılığını gizlediğinde dikkat çekiyor. Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri eski Disiplin Kurulu ve halen Ankara şube üyesi Şenay Keçeci rica etti: "Nil can senin aracılığın ile 2010 tarihli mektubu tekrar  bütün Alevi kurumlarına gönderelim". Bu rica elbette geri çevrilemez. Eh o zaman analize, yoruma girmeden sözü doğrudan kadınlara bırakayım... Bugün ve yarın sayfalar Alevi kadınların!

 

ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU YÖNETİM KURULU DİKKATİNE

                30.Mayıs.2010’da yapmış olduğunuz Genel Kurul’da seçilen yönetiminize başarılar dileriz.

Yolunuz açık, Hızır yardımcınız olsun.

                Bizler, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nde yönetici ve üye olan Alevi kadınlar, seçim sürecinde gördüğümüz birçok eksiklikten sadece birini sizlere hatırlatmayı görevimiz saydık. ”Bir olalım, iri olalım, diri olalım” sözünü kendine ilke edinen insanlar olarak, yolda birlikte mücadele ettiğimiz canların eleştirimizde herhangi bir art niyet aramayacaklarını, dikkate alıp düzeltmek için çaba harcayacakları inancını taşıyarak kaleme aldık. Arkadaşlarımızdan bazıları delege olarak listenizi destekleyip yürekleri acıyarak kırmızı listeyi katlayıp oy kullandılar. Kızılbaş kadınlar olarak yüreğimizi acıtan şey her iki listede de kadının yok sayılmasıdır. Ve bizler bu listenin Kızılbaş inancının asla kabul etmeyeceği bir zihniyetle hazırlanmış olduğu ve bunun hem inancımızı hemde birlikte yürüttüğümüz Alevi Hareketini geri noktalara taşıyacağı endişesini duyarak sizleri yol önderlerimizi, Türkiye’deki örgütlülüğümüzün çatısı olan kurumumuzu uyarma ihtiyacı duyduk.Listenizde yer alan isimlerle herhangi bir sorunumuzun olmadığının altını çizmek istiyoruz. Sorunumuz olamayacağı gibi hepsinin yıllardır Alevi hareketine ne kadar emek harcadıklarını, ne kadar fedakar çalıştıklarını biliyor ve saygı duyuyoruz.

                Yolumuzun erkeğe – kadına bakışını tekrarlamak yersiz olacaktır ama zaten bir kelimedir : “Can” . “Ölürse ten ölür canlar ölesi değildir” Kızılbaşlığın cinsiyet ayrımı yapmadığının en güzel ifadesidir. Üzülerek bizler de öğretimizin dışına çıkarak erkek canlar yada kadın canlar kelimesini kullanacağız. Bu kullanım sadece erkek canların “Benliğe lanet olsun” diyen bir kültürden gelipte erkek benliklerine lanet etmemelerinden dolayıdır. Erkek canları kendi benliklerine lanet etmeye davet ediyoruz. Yol önderleri olarak çok iyi bildikleri öğretimizi yaşam biçimleri haline getirmelerini istiyoruz.

"Fatmadır asılları,

Havva ana nesilleri

Çok içinde bilginleri

Özünde hak görenlerin"

diyoruz ve

Ey erenler erler nasıl ersiniz?

Söyleyin sizinle davamız vardır

Bacıları niçin nakis dersiniz?

Bizimde hazreti havvamız vardır

Bizide halk eden süphan değilmi?

Arslanın dişisi arslan değilmi?

Söyleyin makbulü rahman değilmi?

Ümmügülsüm, Zeynep, Leylamız vardır.

                Ama nedense; erkek canlar mücadelenin içinde olan kadınları yok sayıyor, görmezden geliyor, sürekli belirleyici taraf oluyorlar. Yönetimlerinde çalışacak kadın canların olmadığını, kaç kadın cana görev almak isteyip istemediğini sorduklarını ama onların yer almak istemediklerini söylüyorlar. Bu sorunun bu şekilde aşılamayacağının farkında olarak, aşağıdaki önerilerimizin hayata geçirilmesini istiyoruz;

                - ABF’nin önümüzdeki iki yıl için hazırlayacağı çalışma programında federasyona bağlı derneklerin kadın komisyonlarının kurulmasını,

                - Kadınlara yönelik eğitim çalışmalarının yapılmasını,

                - Kadınların dernek çalışmalarına katılımları konusunda cesaretlendirilmesini,

                - Kadınların örgütlediği faaliyetler için olanak yaratılmasını,

                - Önümüzdeki dönemlerde oluşturulacak yönetimlerde çok daha fazla kadının yer alabilmesini sağlamak için bugünden çalışma yapılmasını,

                 Sizlere yeni görevlerinizde tekrar başarılar diler, Alevi Hareketine kattığınız ve katacağınız yeni şeylerden dolayı yürek dolusu sevgilerimizi iletir, Pir Sultanın

               

İnancı, Bilinci ve Direnciyle selamlarız.

 

ŞENAY KEÇECİ ( PSAKD ÜYESİ )

 

 

‘Kadınlar olmadan, Alevilerin
özgürlük talebi eksik kalıyor’

 

Antakya Mor Dayanışma'dan Selda Özgür İslam’la ilişkilenen diğer inanç ve  mezheplerle kıyaslandığında Alevi kadınların daha özgür olduğunu belirtse de kadının yeri bağlamında Alevi kurumları ile Alevi toplumu arasında bir fark olduğuna dikkat çekiyor.

"Diğer mezheplere nazaran Alevi kadınlar görece daha özgür ve kadın kurtuluş hareketinin kazanımlarıyla etkileşime daha kolay geçebilir durumdalar. Kadınların Alevi örgütlerindeki yeri Alevi toplumunda tuttukları yerin oldukça  gerisinde. Bu da Alevilerin yükselttiği özgürlük talebinin eksik kalmasına neden oluyor."

 

'Alevilikte kadın erkek eşittir' söylemi
var olan cinsiyet eşitsizliğini gizliyor

 

Evrensel Gazetesi'nden Serpil İlgün de Aleviler arasında kadın-erkek eşitliğine vurgunun erkek egemenliğini meşrulaştırdığının ancak, kadınların buna itiraz etmeye başladıklarının altını çiziyor:  

“Alevi toplumunda kadın erkek eşittir' söylemi, cinsiyet eşitsizliğinin üzerini örtme işlevi gören bir söylem. İnançları söz konusu olduğunda savunmacı bir pozisyon alan Alevi kadınların bu pozisyonunun 'eşitlik' yanılsamasında payı vardır. Ancak, ataerkil erkek egemen anlayış, Alevi kadınların bu savunma hallerinden yararlanmakla birlikte, onları ikincilleştiren pratikler sergilemekten de geri durmadı.  Alevilik cinsiyetçi değilmiş gibi bir yargı üretildi ancak, inancın 'görünür' tarafında hep Alevi erkekler yer aldı. Kadınlar geri plandaydı. Ancak zaman içinde (kadın mücadelesinin yükselmesinin de katkısıyla) Alevi kadınlar, bu ikincilliğe, görünmez kılınmaya itiraz etmeye başladılar. 

 

‘Berkin’in annesinin meydanlarda yuhatılmasının nedeni Alevi olmasıdır’

 

Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden  Prof. Bedriye Poyraz inançta var olan kadın-erkek eşitliğinin gündelik yaşamın pratiğinde yaşanmadığını ifade ediyor ve bu eşitsizliğin Alevilere yönelik saldırılarda, kadınların özellikle, üstelik daha vahşi ve acımasız yöntemlerle hedef alınmasında görüldüğüne dikkat çekiyor.

"Alevi kadınların toplumsal açıdan daha özgür, daha eşit olduğuna dair yaygın bir kanaat vardır. Alevilik inancından, kültüründen kaynaklanan ve bu düşünceyi doğrulayan gerçeklikler var ama öte yandan, gönül rahatlığıyla bu bilgilere sarılmamızı engelleyen birçok durum da var. Yani işin aslı Alevi kadınlar Alevi toplumu içinde o kadar da eşit geleneksel aile rollerden sıyrılabilmiş değiller. Üstelik Alevi kadınlar, tarih boyunca,  devlet/iktidarların açık hedefi olagelmişlerdir. Böyle bakınca, bu 'Alevi kadınların eşitlik ezberi' bir durumu ifade etmekten çok bir eşitsizliği örtmeye hizmet etmektedir. Toplumsal yaşamda da, Alevi kadınlar ile ilgili bu görüşü destekleyen birçok somut bilgi/gösterge var. TEPAV tarafından iller düzeyindeki var olan veriler kullanılarak oluşturulan toplumsal cinsiyet eşitliği endeksine göre kadın erkek arasındaki eşitsizliğin en az olduğu il İstanbul’dan sonra Dersim/Tunceli gelmektedir. Bütün bunlar Alevi toplumunda kadın erkek eşitliği söylemine destek vermektedir. Peki nereden çıktı bu eşitlik söylemi? Göç sonrası, kentsel ortamlarda Sünni Müslüman ideolojinin etkisini daha doğrudan üzerinde hisseden Aleviler, seküler ve eşit yurttaşlık temelli bir demokratik yaşama taraf olmayı koşulsuz tercih etmişlerdir. Kentlerde bu yaşam tarzını oluşturmaya çalışırken kendilerini kuşatan Sünni ideolojiye karşı geliştirdikleri savunmacı bir tutumla kadın-erkek eşitliği söylemini fazla kurcalamadan sarılmışlardır. Bu öz-savunmacı dil, yine kentsel ortamlarda, Aleviliğe ve Alevi kadınlara dönük, politik olarak serbest bırakılmış (mum söndü, cümbüş evi)  yargıları bertaraf etmek için cepheye sürülmüştür. Biz kadınlar, kadın bedeninin muharebe alanı olmadığı, hiçbir kazanmanın gerçek zafer olmadığını biliyoruz, öğrendik. Dersim Tertelesinde hedef aslında Kızılbaş kadındır; öldürülmek için bile önce tecavüz edilmesi gerekir; pazarlık konusu edilmeleri, sürgüne gönderilmeleri, modernleşen yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin aristokrat özentisi askerlerin evlerinde hizmetçi, eş ve hatta seks kölesi olarak çalıştırılmaları elbette kadın oldukları içindir. Ama aynı zamanda Alevi Kızılbaş oldukları içindir. Tıpkı Ermeni kadınlar gibi, herkesin çevresinden ve hatta bazı üst düzey bürokrat ve generallerin eşlerinin Dersimli olduğunu öğrenmeye başladık daha fazlasını öğreneceğiz. Benzer biçimde Maraş katliamında 90 küsur yaşındaki kadın Alevi olduğu için önce tecavüze uğrar sonra da öldürülür. En yakın tanıklığımız olarak, bugün Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan’ın tuvalet temizleyerek büyüttüğü evladını kaybetmesi yetmiyormuş gibi bir de meydanlarda yuhalatılmasının nedeni Alevi bir kadın olmasıdır."

 

‘Alevi kurumlarının yönetiminde
kadın temsiliyeti sağlansın’

 

Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri eski Disiplin Kurulu ve halen Ankara şube üyesi Şenay Keçeci Alevilik inancının özünde kadını erkekle eşit kıldığını, ama modern hayatta bu özün sözde kaldığını, sözün bu özü yansıtmadığını söylüyor ve Alevi kurumlarının yönetiminde kadın temsiliyetinin sağlanmamasını eleştirerek bir Alevi kadın manifestosu yazılması çağrısında bulunuyor.

"Öz' kadını inançta ve yaşamda erkekle eşit kılarken zaman içerisinde ‘’SÖZ’’ e geçişlerde kadın yok sayılmış asimilasyona yenik düşen Aleviler inançlarının özünü sözlerine geçirememişlerdir. Alevi kadınlar sadece erkek egemen sistemle mücadele etmiyor, bir de inançlarında olmaları gereken yeri elde etmek için mücadele ediyor. Alevi kadın akademisyenler, aydınlar, yazarlar, sanatçılar, Alevi kadınların inancımızda ve toplumumuzda gerçek yerine ulaşmasını isteyen erkek canlarında desteğini alan, Alevilik inancının 'söz'den 'öz'e kavuşması gerektiğini ve bu öz’ü yaşam biçimi haline getirmek gerektiğini vurgulayan bir Alevi Kadın manifestosu yayınlanmalı. Türkiye'de Alevi kadın olmak her gece Suriye’de yaşayan Alevi kadınların çektiklerini ve Ezidi kadınların gördükleri vahşetin kabusu ile uyanmak demektir. Bu sebeple alevi kadınlar gericiliğe, şeriata, muhafazakarlığa geçit yok demeli ve mücadele etmelidirler. Bulundukları her alanda örgütlü ve birbirinden haberdar olmak zorundadır. 'Hal böyle iken Alevi Kadınların  örgütlü mücadele verecekleri yerler, yani Alevi kurumlarımız kapılarını kendilerine biat etmeyen kendileri gibi düşünmeyen kadınlarımıza kapatmış ve o zirvelerdeki benliklerini uçurumdan aşağıya atmak yerine kadınlara Alevi derneklerimizde yer vermemiştir. Bakınız Alevi örgütlenmelerinin başkanlarına ve yönetimlerine ve delegasyonlarına AKP'de Alevi örgütlerindekinden daha çok kadın var sanırım.