Nil Mutluer

15 Mart 2015

Aleviler Alevileri anlatıyor: Siyaset birleştirmedi dağıttı, Alevilik unutuldu, kadın silindi!

Aleviler Alevileri nasıl görüyor; kurum temsilcileri ve yazarlar anlatıyor

Yine, yeniden Aleviler...

Türkiye'nin Alevi meselesi.

Veya özgürlüklerden yaklaşan biri için Alevilerin Sünni ve bazı durumlarda Türk-Sünni meselesi.

Bir taraftan, mesele ile ilgili bilmediğimiz yok. Farklı siyasi duruşları ve yaklaşımları olsa da Alevilerin talepleri inanç özgürlüğü bağlamında ele alınabilecek yalınlıkta. Öte taraftan, kentleşmenin ve Türkiye’nin yanı başında, hatta içerisinde olduğu Suriye’deki savaşın Alevi meselesi üzerindeki etkileri hakkında bilmediğimiz veya esasında bilsek bile görmek istemediğimiz, halının altına süpürdüğümüz çok şey var.

Bugün bildiklerimizi tekrar etmek de, görmediklerimiz üzerine yeniden düşünmek de anlamlı, zira bir dönüm noktasındayız. Sadece Aleviler ve Alevilik için değil, aynı zamanda Türkiye için. Türkiye yolunu demokrasi, özgürlükler, sivilleşme ve yerellikten yana mı kuracak, yoksa otoriterleşme, kutuplaşma ve merkezileşmeden yana mı?

İçerisinde inanç ve etnik çoğulluğu barındıran Alevilere yaklaşım bu sorunun yanıtına yönelik önemli ipuçları sunabilecek nitelikte. Bu noktada hükümet kadar muhalefetin de attığı adımlar da belirleyici olacak.

 

Sadece Alevilerle...

 

Dönüm noktasında Alevi meselesini anlamak için Bağımsız Gazetecilik Platformu P24'ün araştırma desteği ile hazırlanan bu yazı dizisi T24 ile eş zamanlı olarak Yurt'ta da yayınlanacak. Dizi boyunca, Alevilerin ve kurum yetkililerinin kendilerini nasıl algıladıklarını, Aleviliği nasıl anlattıklarını, hükümetin ve muhalefetin meseleye yaklaşımını, uluslararası dinamiklerin meseleyi nasıl etkilediğini, Aleviler arasında kadınların konumunu ve Alevilerin hâlen yaşadıkları ayrımcılıklar ve kent yaşamının etkilerini sadece Alevilerle tartışacağız.

Bu sefer sadece Alevilerle konuşmayı hedeflememin bir anlamı var. Zira, çok geçmişe gitmeden, bugün Aleviler üzerine ana akım medya ve siyasette konuşulanlara odaklandığımızda meselenin klişelerle ele alındığını söylemek büyük bir iddia olmayacaktır. Ana akım, Alevileri, 'aralarında örgütlenemeyen ve hatta Aleviliğin ne olduğuna bir türlü karar veremeyen' bir grup olarak tarif etme eğiliminde. Yüzyıllardır merkezileştirme politikaları ile asimilasyona uğrayan Aleviler arasındaki inanç ve etnik çoğulluk, farklı tarihsel geçmişler ve kentleşmenin etkileri Alevilerin siyasette farklı şekillerde örgütlenmelerine neden oldu. Ancak, bugün gelinen noktada Aleviler taleplerinde ortaklaşıyorlar ve netler.

 

Aleviler Alevileri nasıl görüyor?

 

Peki tüm bu önyargılar içerisinde Aleviler kurumlarını nasıl değerlendiriyorlar? Kurumlarını nasıl eleştiriyorlar? Bundan sonrasını nasıl örmeyi hedefliyorlar? Bugün Alevilerin yaşadığı ayrımcılıklar ve hatta Gazi'de, Gezi'de, Armutlu'da, Okmeydanı'nda, kısaca Alevilerin yaşadıkları mahallelerde tek tek ölümler varken şimdi Alevi kurumlarını tartışarak diziye başlamak anlamsız gelebilir. Yaşama hakkının elinden alınması karşısında her şey anlamsız, her şey geçersiz elbette. Ancak, ana akım siyasi söylemlerde 'aşırı siyasi olmakla' suçlanan Alevilerin hedef olmasının temel sebebi inançları. Alevi kurumlarının inancı temsil etmek yerine siyasi adımlar attığı, kurum yöneticilerinin bazılarının siyasetin etkisiyle hareket ettiği kurumlara yöneltilen eleştirilerden.

Diğer yandan, Alevi kurumlarının bugün üzerine uzlaştıkları cemevlerinin ibadethane olarak tanınması, zorunlu din derslerinin kaldırılması, Alevilere ve Aleviliğe yönelik ayrımcılığın önlenmesi gibi maddeler de kurumların inanca yönelik talepler geliştirdiklerinin göstergesi. Bu noktada, Alevi kurumlarıyla ilgili sözü önyargılardan kurmak anlamsız. Onun yerine ilk günü bizzat Alevilerin Alevi kurumlarını nasıl değerlendirdiğine ayırmak daha doğru olacak. Zira, bugün inancın gereklerini kamusal alanda siyasilerle tartışan aktörler onlar.

 

Hareket genç, insanlar yorgun

Hemen hemen görüştüğüm tüm kişiler Alevi hareketinin 20-22 yıllık serüvenine dikkat çektiler. Yol TV program yapımcısı gazeteci Vedat Kara'ya göre: “Genç bir hareket ve yapılması gereken birçok şeyi yaptı, ancak yenilenen ihtiyaçlara göre örgütler kendilerini yenileyemediler. Mücadelenin içindeki pek çok insan birbirleriyle gerekli gereksiz tartışmalar yüzünden yoruldu. Yanlışların dara çekilip düzeltilmesi yapılamadı. Olaylar kişiselleşti. Türkiye ne kadar muhafazakârlaştıysa, bu biraz Aleviliğe de yansıdı. Aleviliği kendini yeni bir biçimde ifade etmesi gerekiyor.”

 

Heba edilen süreç

Alevi Bektaşi Bilim Derneği Başkanı Hatice Altınışık ise yaşanan önemli süreçlere de işaret ederek siyasetin dengeyi nasıl bozduğuna değiniyor:

“Aslında 2008-2009 yıllarında çok kıymetli süreçler yaşadık. İstanbul Kadıköy’de on binlerce kişinin katılımıyla bir miting yaşadık. Türkiye ve Avrupa’dan bütün kurumların içerisinde olduğu, sadece Cem Vakfı'nın kurumsal olarak dışında kaldığı ama bütün kitlesinin burada olduğu bir bütünleşmeydi. Fakat bazı Alevi örgütlerinin başındaki arkadaşlar bu sürecin arkasından hemen siyasetle ilişkilendi."

 

Alevi kurum yöneticiliğinin siyasi avantajları bitince

Bugün Alevilerin sorun olarak hemfikir oldukları konulardan biri, Alevi kurumlarının inançtan çok siyasete odaklanması. Antalya Abdal Musa Kültür Ve Tanıtma Derneği Başkanı Gülçin Akça, 'Kıblesi İnsan Olanlar' köşesinin yazarı Mersin'den dede Hasan Kılavuz ve Cem Vakfı Başkan Yardımcısı Doğan Bermek, Alevi kurumlarının siyasetle ilişkilenmemesi gerektiğini söyleyenlerden. Kılavuz bunu şu şekilde ifade ediyor:

“Alevi kurum temsilcileri kurumları hiçbir zaman siyasi partilerin arka bahçesi yapmamalı.”

Bermek’e göre ise: “Ortada Alevilik inancının biraz da sivil itaatsizlik yöntemleriyle kendisini görünür hâle getirmesi var. Bu süreçte organize olan Alevi hareketi birçok odaktan yapılandı. Bazı kurum yöneticiler siyaset amaçlı çalıştı. Bir gün Alevi kurum yöneticiliğinin siyasi avantajları kaybolacak. O zaman inanç özgürlüğü temel yaklaşım olacak.”

 

‘Aktif siyasete yönelen ‘rızalık’ istemeli

Hubyar Sultan Alevi Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu'na göre siyasette aktif olmak isteyen Aleviler kurumlarından rızalık istemeliydiler ve kurumlar ortak kazanımları için mücadele etmeliydiler:

"Siyaset yapmak üzere yola çıkan rızalık isteyerek kurumdaki görevini bırakırsa sorun çıkmayacağını düşünüyorum. Kurumlarda olup siyasete girenlerle ilgili bugün toplumun güveni sarsılıyor. Ayrıca, Aleviliğin ne olduğu gibi detaylarla birbirimizi çok yıprattık. Ortak kazanımlarımız üzerine odaklanmalıydık."

 

‘Yurttan sesler korosu’ olamamanın sancısı

Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri Genel Başkan Yardımcısı ve Tokat Şubesi Başkanı Muharrem Erkan'a göre Aleviler siyaset üstü bir yaklaşımla kurumsallaşmalı:

“Her siyasi yapıya eşit mesafede, içerisinde çok sesliliği zenginlik gören yaklaşımla bir şefin usta yönetiminde yurttan sesler korosuna dönüşemediğimizden bu sancıları çekiyoruz.”

Avukat Mehmet Tural da benzer şekilde Alevi kurumlarının mekanizmasının dönüşme ihtiyacına dikkat çekiyor:

“Alevi kurumlarını bağlayıcı nitelikte karar alabilen ve örgütlerin de bu kararlara uymayı taahhüt edecekleri, dede, pir, rehber ve yansız Alevi aydınların oluşturacağı bir üst kurum kurulmadıkça bu ayrılıkların sürmesi doğal.”

 

Alevilerden sonra Aleviliği katleden devlete karşı birlik

Eski Pir Sultan Abdal Dernekleri Başkanı ve Türkiye Alevi Bektaşi Federasyonu Kurucu Genel Sekreteri Kazım Genç de birlikte hareket etmenin önemini vurgulayanlardan:

“Alevi örgütlerinin yöneticileri olarak beceri geliştirmeliyiz. Eskiden Alevileri katlediyordu devlet, şimdi Aleviliği. Dolayısıyla Alevilerin birbirleriyle uğraşmaktan ziyade Aleviliği korumaya, asimilasyonun önüne geçmeye çalışmaları gerekiyor. Aralarındaki tüm farklılıklara rağmen birlikte hareket etmek zorundadırlar.”

 

Kamudaki ayrımcılığa karşı nitelikli mekanizmalar

Dersimli Antropolog Yrd. Doç. Dr. Dilşa Deniz ise istikrarlı ve nitelikli mekanizmaların mücadele için önemini vurguluyor:

“Alevi kurumları hızla sosyal mühendislik projelerinin nesnesi olmaktan çıkmak durumundalar. Merkezi güçlerin elini inancın içinden çektirecek, kurumlarına, ritüeline, en önemlisi de bilgisine müdahalesinin önünü alacak mekanizmalar oluşturulmalıdır. Bunun en önemli kısmı, kararlı ve istikrarlı politikalar geliştirmek ve bunu devlete kabul ettirmek olacaktır. Devletin ayrımcı politikalarına karşı, kamudaki ayrımcılığa karşı nitelikli müdahale mekanizmaları oluşturulması sağlanmalıdır.”

 

Cevap yetiştirmeye çalışmak yerine ‘aktör’ olmak

Alevi Bektaşi Federasyonu eski başkanlarından ve Birgün gazetesi yazarı Turan Eser ise Alevi hareketinin gündem yaratmamasını eleştiriyor:

“Türkiye Alevi hareketinin temel sorunu, ani kararlar üzerinden refleks göstermesidir. Ya da kendi dışında yaratılan gündemlere cevap yetiştirmeye çalışmasıdır. Oysa aktör olabilir! Kendi gündemlerini oluşturan, planlayan, çalışma ve faaliyetlerinde sürekliliği sağlayarak etkili olabilir.”

 

‘Müzakere kültürü geliştiremedik

Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Ercan Geçmez ve Genel Sekreter Sadık Özsoy toplumun farklı kesimleriyle bir araya gelinerek müzakere kültürü oluşturmanın önemini vurguluyorlar:

“Müzakere kültürü geliştiremedik, Aleviler dışındaki kesimlerle, vatandaşlarla bir araya gelemedik. Diğer topluluğun sesini iktidarlara bırakmamak lazım. Daha fazla o topluluklarla müzakereler yapılması gerekiyor.”

 

‘İnanç ve öğreti anlamında eksiklikler yaşadık

Pir Sultan Abdal Dernekleri Başkanı Müslüm Doğan inanç ve öğreti eksikliklerine değinenlerden:

“İnanç ve öğreti anlamında eksiklikler yaşadık. Alevi Bektaşi örgütlerinde maalesef bunlar esas alınmamış. Önce inanç ve öğreti merkezinde örgütlenip yaşadığımız kent, doğa ve üretim ilişkisini de göz önünde bulundurarak toplumsal yaşam içerisindeki durumumuzu tespit etmek zorundayız.”

 

‘Aleviliği unuttular ve kadınları yok ettiler

Yazar Gülfer Akkaya inanç kadar kadınların göz ardı edilmesinin bugün Aleviliği nasıl etkilediğine dikkat çekiyor:

“Alevileri iki konuda eleştiriyorum. Bir, Aleviliği unuttular. Kendini bilmek ve bilgine sahip olmak Alevi kurumları açısından çok önemli. İki, Alevi kadınları yok ettiler. En temel Alevi damarı kestiler. Alevi erkeklerinin kendilerini birtakım kişisel ve kurumsal çıkarlar için kadınlar ve kadınların emeği üzerinden öne çıkartması hem Aleviliğin, hem de kadınların üzerini örttü.”

 

Siyasetin Alevileri dağıtmasına karşı Dergâhta Birlik

Serçeşme Dergisi editörü Ahmet Koçak inanç üzerinden birlik sağlanmasının önemine değinerek Hacı Bektaş Veli Dergâhı'nın çalışması 'Dergâhta Birlik'ten bahsediyor:

“Alevilerin birliğinin önündeki en temel sorun siyaset. Siyaset Alevileri birleştirmiyor, aksine dağılmasına neden oluyor. O nedenle biz tekrar dönüp dönüp ’Dergâhta Birlik’ diyoruz. Dergâhta Birlik meselesi hâlâ yeterince algılanabilmiş değil. Birlikten kastedilen, mevcut ocakların yan yana gelmesidir. Ocakların birlikte oluşturacak yapılanması ile inanca dair sorunların çözümü ve diğer konularda daha sonuç alıcı işler yapacaklardır. Ne yazık ki bu durum gerek ocaklarımız, gerekse demokratik kurumlarımız tarafından yeterince algılanabilmiş, özümsenebilmiş değildir.”

SÜRECEK