"Mamihlapinatapai," Güney Amerika’nın en güneyinde, Tierra del Fuego diye bir yerde konuşulan, Yaghan dilinden bir kelime. Guinness Rekorlar Kitabı’nda "en kısa ve öz kelime" olarak geçiyor. Dünya üzerinde başka dillere çevrilmesi en zor kelimelerden biri olarak kabul ediliyor.
Anlamı şu:
"İki insanın, ikisinin de arzuladığı ama başlatamadığı bir hareketi diğerinin başlatmasını diledikleri bir durumda paylaştıkları bakış."
Nefis.
Ben "karşılılıklı" konuşmaya başlayana kadar geçen süreye çok gıcığım. Bir derdin mi var, iletişime başlayabilmek için önce durumunu iyice anlatman lazım. Öyle mi anlatsam daha iyi olur, böyle mi anlatsam daha çabuk paylaşır hale geliriz... Debelen dur...
Bazen üzerinde konuşmak istediğin şeyi "anlatma" kısmı öyle yorucu geliyor ki, hiç başlamamayı tercih ediyorsun. Al sana depresyon. İçe kapanıklık. Dut yemiş bülbülcülük. Kapalı kutuculuk.
Mamihlapinatapai’yi okuyunca, işte bu yüzden o kadar heyecanlandım.
"Birbirimizin gözünün içine bakıyoruz tamam mı, kimse bir şey söylemiyor. O da istiyor biliyorum ama olmuyor işte, ilk adımı kimse atmıyor..." diye vıdı vıdı anlatmaya çalışmak yerine, "Abi, mamihlapinatapai durumu, bilirsin..." deyiversek, herkes neden bahsettiğimizi anlasa...
Belli ki yaşadığımız bu şey, bize özel bir durum değil. Bir dilde tek kelimeyle tanımlanabilmiş.
"Hiç iyi değilim. Öyle bir panik durumu var ki, anlatamam. Yaşım ilerledikçe fırsatlar kaçıyor gibi. Aşkı aramak istiyorum ama evlenmek ve çocuk yapmak için de vaktim falan kalmadı... Anlatabiliyor muyum ya?"
Sen anlatamıyorsun ama, Almanlar tek kelimeyle anlatmış. Torschlusspanik onun adı. "Arkadaşlar, Torschlusspanik’teyim, bir yardımcı olun," diyeceksin, yürüyeceksin.
"Birini birine tanıştırırken, hani birinin ismini hatırlayamazsın ya, öyle bir durursun, bir duraksarsın, ne yapacağını bilemezsin hani..."
Evet biliyorum. İskoçyalılar bu anlattığın duruma "Tartle" diyorlar.
--
"Akşam benim telefonumu çaldır, ben ararım yavrum. Boşu boşuna sana yazmasın," yerine Slovaklar gibi "Akşam Prozvonit yap yavrum, hadi bay bay," deyiversek...
"Ya o kadar kötü bir espri yaptın ki, yani o kadar kötü bir espri ki, gülmemi durduramıyorum, yani çok kötü olduğu için gülüyorum, anladın mı," yerine Endonezyalılar gibi "Jayus durumu oldu," desek, olsa...
Daha önce ödünç aldığı şeyleri geri vermeden, evimizden sürekli yeni şeyler ödünç alan arkadaşımızı anlatırken Parcuense dilindeki gibi "Çok Tingo bir kız," desek, yetse...
Kaybettiğimiz bir şeyi ya da bir kimseyi çok özlediğimizi anlatırken, Portekizliler gibi "Saudade hissediyorum," desek, anlaşılsa...
...
"Bir şey yapmak istemeye bile enerjim yok, şu an hiçbir şekilde herhangi bir şey yapmaya motive değilim, halim yok, nasıl anlatsam..." yerine her dilde "Üşeniyorum yahu, üşeniyorum işte," dense, bütün dünya rahat etse...
"Sence bende o göz var mı, ben bu kandırmacaya gelir miyim, senin oyunlarına kanar mıyım hiç, deli miyim ben," yerine her dilde "Pışııık," dense, bitse...
"Sen ne güzel, hiç çalışmıyorsun, bütün gün oturuyorsun, ben deliler gibi koşturuyorum, bu duruma çok bozuluyorum," yerine her dilde "Ooh kebap," dense, herkes ne demek olduğunu anlasa...
Çok sevdiğim bir ortama yeniden kavuşmanın, sizlerle yeniden buluşmanın,
yeniden yazmanın, yeniden okumanın, yeniden paylaşmanın ne kadar güzel olduğuyla ilgili duygularımı anlatırken "Hoppidi hoppidi eyyoo!" deyiversem,
durum gün gibi ortaya çıksa...