Nil Aldemir

21 Aralık 2009

İyi ki attın o kafayı Zidane

2000. Paris’ten kalkan Air France’a ait ‘Concorde’ kalkıştan hemen sonra içindeki 109 yolcusuyla birlikte alev alarak düşüyor.

Hızlı hızlı “Son 10 yıla ait 50 kare”ye bakıyorum.
2000. Paris’ten kalkan Air France’a ait ‘Concorde’ kalkıştan hemen sonra içindeki 109 yolcusuyla birlikte alev alarak düşüyor. 2001. Dünya Ticaret Merkezi’ne 2 uçak çarpıyor. 2002. Wall Street Journal muhabirinin başına silah dayanmış fotoğrafı basına ulaştıktan bir süre sonra yanmış cesedi Karaçi dışında bulunuyor. 2003. Bağdat’taki Saddam Hüseyin heykeli yıkılıyor. 2004. İspanya’da bir trenin bombalanması sonucu 131 kişi hayatını kaybediyor. 2005. Endonezya’daki deprem sonucu oluşan tsunamide 230 bin kişi hayatını kaybediyor. 2007. Çin'in Yangon kentinde çıkan çatışmada gazeteci Kenji Naga hayatını kaybediyor. 2008. Brezilya Amazon yürüyüşüne polis müdahale ediyor. 2009. Kolombiya’da çete savaşları devam ediyor...
2006. Dünya Kupası'nda Zidane Materazzi’ye o ünlü kafayı atıyor...
Bir gece kulübünden çıkıyoruz. Yanımıza “oranın delisi” yaklaşıyor. “Vay, kızlar! Bir para atın be...” Arkadaşım diyor ki, “Sen hatırlamazsın, biz seninle aynı masada oturduk, yedik içtik. Ben senin nasıl entelektüel biri olduğunu biliyorum. Bırak bu deli ayaklarını...”
Deli dünyaya düşüyor. “Hmm, olabilir,” diyor akıllı reflekslerini kullanarak. Yerlere, ayaklarına bakıyor. 
Büyü bozuluyor.
“Senin ismin neydi abla?”
Zidane tam kafayı atacağı sırada takım arkadaşlarından biri yanına yaklaşıyor. “Bana bak Zidane, bir delilik yapacak gibisin, yapma. Dünya Kupası bu. İyi olmaz. Yıllarını verdin bu işe. Yapma.”
Zidane bir Materazzi’ye, bir arkadaşına bakıyor. Koluna burnunu silip arkasını dönüyor. Maç devam ediyor.
Son 10 yılın unutulmaz kareleri’nde bu fotoğrafın yerini Brezilya'da Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva’nın, seçimlerin ikinci turunda yeniden başkan seçilmesi alıyor. Son 10 yılın kareleri bir bir gözünün önünden geçerken nefes alacak yerin kalmıyor.
Zidane o kafayı atmıyor. Iraklı gazeteci Muntazar El Zeydi iki ayakkabısını da çıkarıp peşpeşe Bush’un kafasına fırlatmıyor. Kapının önündeki deli, deli deli konuşamıyor. Gözlerimiz yarı kapalı, ruhumuz uykuda, taksi arıyoruz.
Son 10 yılın korkunç karelerinin içinden geçerken, beklediğin eğlenceyi bulamadığın bir kulüpten kafan önünde çıkarken, George W. Bush’un basın toplantısını izlerken boş gözlerini açacak, sana nefes aldıracak bir deliliğin özlemiyle yanıyorsun.
Oysa bu işler sana kaldığında, sen o sahada oyuncu, o basın toplantısında gazeteci, o kulübün çıkışında müşteri olduğunda, Zidane Materazzi’den, Iraklı gazeteci Bush’tan, akıllı deli senden çomağını saklasın diye yapmadığını bırakmıyorsun.
Kontrolünü kaybetmemeye, kimseye de kaybettirmemeye programlı, büyük bir deliliğin özlemi içinde, sütle karıştırdığın tahıl gevreğini yiyorsun.