Nil Aldemir

07 Şubat 2009

Bana Suçunu Söyle…

Tatil günü kan görmeye dayanamayanlar için bildiğimiz racondan bir alternatif hazırladım. Buyrun...

Yabancı suç dizilerine bayılıyorum. Amerika’nın herhangi bir eyaletinde olay mahalli nasıl incelenir, kanıt takibinin gerekleri nelerdir, arama emri kaça ayrılır yedik yuttuk; yerli sistemle ilgili hala bir fikrimiz yok. Ben de tatil günü kan görmeye dayanamayanlar için bildiğimiz racondan bir alternatif hazırladım. Buyrun...

Katilin tek katlı tahta evi, Utah, 1995

-N’oldu ne dikiliyorsun verandamda?
-Dün gece nerdeydin?
-Gece üç gibi bardan eve geldim ve tanığım yok.
-Peki tanığın..? Damn it!
-Yürü git arama emriyle gel. Cımbızını fırçanı da unutma, kanıtları eşelersin. Arkeolog mu ajan mı belli değil.
-Başka sorum yok.
-Başka ne sorun olur zaten? Nerdeydin, saat kaçtı, tanığın var mı.
-Hocam ayıp oluyor.
-Neden bahsettiğini anlamıyorum.
-Ayıp oluyor, üzerime gelme diyorum.
-Neden bahsettiğini anlamıyorum.
-Bana bak...
-Onu bırak da, bu gece ortalığı kan gölüne çeviriyorum aga, haberin olsun.
-Tutuklusun!
-Kanıt?
-İtiraf ettin!
-Senin sözüne karşı benim sözüm.
-Ben ajanım ulan! Ne senin sözü?
-Burası senin bölgen değil.
-Ne farkeder, itiraf var!
-Gömleğinin altında koli bantlı mikrofon var mı? Yok. Bitti gitti.
-Haklarını okuyayım? Bir kerecik ya.
-Bodrumdaki küçük kızı otuz parçaya ayırıp tavana asıyorum, cımbızı fırçayı kap gel.
-Ellerini görebileceğim bir yere koy!
-Valla jüri ceketimle eşleşen iplik parçasını görmeden şurdan şuraya adım atmaz, benden söylemesi.
-Sakızını ver!
-Yok ya, DNA’mla kızın tırnaklarındaki deriyi eşleştireceksiniz di mi?
-Evet!
-Kızın parmaklarını keserim kiii...
-Hmm, bir profesyonelin işi.
-O mavi ışığı da getirin gelirken. Techno technoo...
-Dur küçük siyah defterimin kapağını aniden açıp hızlıca not alayım.
-Al bu da ayakkabım. Altındaki kumla araba tekerindeki kumu eşleştirirsiniz.
-Nasıl oluyor o?
-Kulak temizleme çubuğuyla. Çok basit. Çaylak mısın sen?
-Ellerini görebileceğim bir yere koy!
-Hişt, bana bak, şu an kız hayatta, istersen in bodruma kurtar.
-Yok, arama emri lazım.
-Ya gir ya! 
-Yok abi, sonra lieutenant US marshall bölge savcısı falan bir sürü lolo, uğraşamam.
-Ölümü gör gir, bendensin.
-Hayır back up isteyeyim diyorum, ortağımı da yanlışlıkla vurdum. Kimi arasam...
-Ben de Eyalet polisini bildiğin satın aldım.
-Polis de mi bu işin içinde yoksa?
-Sen küçükken de böyle saftoriktin ha.
-Düşman kardeşlik taslamayalım lütfen.
-Annem derdi, her akşam arabada ye donut’ları ye donut’ları, bir sıcak yemek görmeden emekli olacak çocuk.
-Araçtan uzaklaş!
-Hadi git biraz uyu, çocuklarınla oyna, yengeme vakit ayır. Ne o? Ağlıyorsun sen?
-Yengen evi terketti. Ama topluma borcum vardı ya.
-Borç dedin de, o fifty bucks'ı unuttum sanma. Kardeşlik hatrı dedik, iki ay oldu.
-Ellerini görebileceğim bir yere koy!
-Ya sizin unit'teki o sarışın chick n’oldu? Ne hastaydı o da sana ha.
-Allah belamı versin benim.
-Aramızda kalsın, benim hanım da beni terketti. Banka soygunculuğu öyle bitti zaten.
-Aa? Ben de diyorum bu niye suç değiştirdi.
-“Son bir iş yapayım sonra Hawaii’ye uçuyoruz, söz” dedim, yakalandım, getaway car'da bakakaldı bana. Ona bozuldu.
-Neyse hadi, bana müsade.
-Makdül son bir kek yapacak fırsat varken yeseydin, donut’a kalma yine.
-Yok gideyim açığa alınayım ben. Rozetimi silahımı şef’in masasına bırakayım. 
-Bak yarın bulamazsın, öldürüyorum kızı.
-Tezgaha biraz bırak, alırım ben ordan.
-Havuçlu keki süper. Tarifini vermedi vermedi, tepem attı, “Buzun içindesin, farketmeden donarak öleceksin” dedim... Kar’ın içi miydi, neydi o ya? Yanlış cinayet işlemeyelim.
-Katiliniz kurbanınız hepiniz ayrı şekil, hadi sabah arama emriyle gelirim ben, bakalım o zaman kim gülecek.
-Ne gülmesi şimdi.
-Fikrini değiştirirsen beni ara. Al bu da kartım.
-Hasta ya. İyi hadi. Sabah sekiz gibi gel kıraym siin soğumadan.
-Eyvallah. Kal sağlıcakla.

 

Herkese iyi haftasonları...