Murat Sabuncu

15 Temmuz 2014

Türkiye'nin halkları dansa çağıran Cumhurbaşkanı adayı Demirtaş

Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş halkları birlikte dans etmeye çağırdı. Siz isterseniz halay deyin horon deyin...

Bir ara yanlış mı duyuyorum diye düşündüm.

Yok gerçekten...

Kesin bilgi yani...

Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş halkları birlikte dans etmeye çağırdı.

Siz isterseniz halay deyin horon deyin...

İstediğinizi hayal edin.

Ben duyduğumda...

El ele omuz omuza halkların barış içindeki büyük coşkusunu hayal ettim.

Aslında bu bir siyasi toplantıydı.

Mesajları vaatleri de sıkı.

Ama ben daha çok duyguların etkisinde kaldım.

Konuşmasının aralarına o kadar akıllıca espri sıkıştırdı ki "güldüm" mesela.

En çok "eğer Demirtaş cumhurbaşkanı olursa Erdoğan ile nasıl geçinecek?" sorusuna verdiği yanıta:

"İşi zor. Bana hadi kalk gidiyoruz diyemiyecek mesela" diye yanıt verdi.

Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ile girdiği ağız dalaşından sonra "gidiyoruz" demişti.

Bir başka duygum "hüzünlendim"...

16 yaşında kaybettiğimiz Berkin Elvan evladın annesini alkışlattığında.

Erdoğan 30 Mart seçimleri öncesi kalabalıklara yuhalatmıştı o anneyi.

Ayağa kalktı salonu selamladı yüzünde hüzünlü bir tebessüm vardı.

Oysa anneler, tüm anneler hele de söz konusu evlatsa hep gülmeyi hakeder.

Konuşmasında elbet Roboskili anneler.

Salonda olan Hrant Dink'in eşi Rakel, Ahmet Kaya'nın eşi Gülten.

Demirtaş'ın deyimiyle "evlatlarını, eşlerini kaybetmiş ama intikam naraları atmayan" kadınlar..

Soru yanıt kısmında "gerilmedim"...

Soru soran gazetecileri ayrıştıran, azarlayan, küçümseyen siyasetçilerin aksine yanıtlarının içi dolu ama tavrı mütevaziydi.

İki soruya verdiği yanıtları önemsedim. Biri KCK operasyonları ve iktidarın "paralel yapı" diye tarif ettiği Gülen cemaati arasındaki bağlantı. Yanıtı şöyle oldu:

"AKP’nin paralel demesi abesle iştigal. Evrenin her hangi bir yerinde kesişen iki çizgiye paralel denmez. Bıraksınlar biz her ikisine paralel diyelim ama AKP paralel diyemez. Hukuk dışına çıkmış suç işlemiş kim olursa olsun cemaat ya da parti mensubu olur kesinlikle hesap sorulması lazım. Bir kişi cemaat sempatizanı diye suçlanamaz. Suç işleyip işlemediğine bakılacak. Cemaati suç olarak tanımak hukuk dışılık olur. KCK operasyonları sırasında AKP ve cemaat birlikte yönetiyordu iktidarı. O günlerde henüz öküz ölmemiş, ortaklık bozulmamıştı."

Bir diğer soru. Türkiye bayrağı hakkında:

"Bayrak siyaseti Türkiye’de bizim ucuz bir şekilde yapacağımız siyaset değil. Cumhurbaşkanı olsam da olmasam da bayrağın layık olduğu şekilde tüm toplumu temsil edeceğini söylüyorum. Ama şunu da unutmayalım bu ülkede bayrak bir çok suçu ve günahı örtmek için de kullanıldı. Bayrağı en büyük hakareti işte bunlar yaptı. Biz hiçbir zaman hakaret etmedik. Bayraklara, renklere saygı duyduk. Asıl hakareti yapanlar milliyetçi, bayrak sevdalısı olanlar ilan edildiler. Bayrak bizden yana değil onlardan yana tehdit altındadır."

Demirtaş bunu söylerken meslektaşımız Hrant Dink'in katilinin bayraklı fotoğrafı aklımda.

Ya da bayrağın gölgesinde kendi çıkarının peşindekiler.

Toplantıya gazetecilerden, yazarlardan ilgi büyük.

Bir de toplantıya gelemeyenler var.

Ama mesaj göndermişler.

Yaşar Kemal ve Adalet Ağaoğlu.

Salon adları ve mesajları okunduğunda alkıştan yıkılıyor.

Selahattin Demirtaş açıkladığı belgede "yeni yaşam çağrısı" yapıyor.

"Radikal demokrasiden adalete barıştan inanç özgürlüğüne..."

Ancak esas farklılaşmayı diğer iki adayın çok değinmediği alanlarda kadınlar, gençler ve LGBTİ bireyler için yapıyor.

"Kadın aday yok. Kadın özgürlük anlayışını temsil etme onurunu göstere şerefi yine bana düşecek" diyor.

"LGBTİ bireyler sistem tarafından görmezden geliniyor, varoluşları suç görülüp homofobi ve transfobi besleniyor. Yeni yaşamda bütün cinsel kimlikler eşit yurttaşlık halklarıyla hayatın her alanında özgürce onurlu varoluş sürdürecek" sözü veriyor.

"Gençlik başa çıkacak değil başa çıkarılacak kesimdir" mesajı veriyor.

Çizgisini şöyle özetliyor:

Hayalini kurduğumuz cumhurbaşkanı sokakta halkla birlikte olacaktır. Yeni yaşam etnik, dinsel, cinsel, sınıfsal ayrımcılığın karşısında sesi duyulmayanın yanında yeşerecektir. Bizim çizgimiz neo-liberal düzen içinde tekçi, mezhepçi bir tercihe zorlanmayı reddeden çizgidir. Devletin küçüldüğü, yurttaşın büyüdüğü bir sistemi hedefliyoruz. Devlet tek bir kişiyle artık yönetilmeyecek. Cumhur meclisleri ile halkın doğrudan yönetime katılmasının önünü açacağız. Çiftçi, emekli meclisleri olacak. MGK gibi vesayetçi bir yapı ile değil demokratik kurullarla yönetilecek."

Bitirirken...

Selahattin Demirtaş, konuşmasıyla vaatleriyle sadece Kürt kesiminin değil tüm Türkiye'nin adayı olduğu mesajını net bir şekilde verdi.

Siyasi parti olarak "Türkiye partisi olmayı henüz başaramayan HDP'nin adayı Demirtaş" Türkiye'nin adayı olma yolunda hızlı mesafe alıyor.

Konuşurken Karadeniz'deki HES'lere karşı mücadele edenler de Ergene'deki kirlilik de gündeminde.

Kürt sorununun çözümünün Türkiye'yi demokratikleştireceğini demokrasinin ise çözümü kolaylaştıracağını anlatıyor.

Yeni anayasa ihtiyacının altını kalın bir şekilde çiziyor.

Cemevlerinin yasal statüye kavuşması gerektiğini söyleyerek anadilde ibadet hakkını savunuyor.

Selahattin Demirtaş sözleriyle "mantıktan çok duygulara' dokunuyor.

Diğer iki adaydan bu yönüyle ve söylediklerinin hayatta bir karşılığının olmasıyla farklılaşıyor.

Belki ikinci tura kalamayacak ama ileride bugünler konuşulurken; Demirtaş'ın Türkiye'deki halkları duygusal olarak birbirine uzun bir kopuş sürecinden sonra yakınlaştıran isimlerden biri olarak anılacak.

Duygularla, dansla başlayan yazı müzikle bitsin.

Kardeş Türküler'in gezi sonrası yaptığı "tencere tava havası" şarkısı Demirtaş için uyarlanmış.

Başına buyruk kararlardan "illallah" diye başlıyor, "Aman aman bıktık valla, aman aman şiştik valla, zamanı geldi, artık gel Demirtaş, Demirtaş” diye sürüyor.