Murat Sabuncu

27 Aralık 2022

Türkiye'de yılın politikacıları: Akşener, Kılıçdaroğlu ve Demirtaş

2023'e giderken; biri milliyetçi- muhafazakâr, diğeri sosyal demokrat, öteki Kürt hareketinden gelen üç isim yıl boyu siyasi gündemi belirledi. Bu üç farklı lider ve temsil ettikleri siyasi gelenekler Türkiye'nin ortak-barış içindeki geleceği için en azından 'ilkesel olarak' bir arada kalsalar bile seçimler muhalefet için farklı bir şekil alır

Birbirlerinden çok farklılar. Geldikleri siyasi gelenek açısından da hayata bakış açısından da siyaset yapış şekliyle de… Ancak ortak özellikleri de var. Bu üç isim hem her 'baskıya-saldırıya' direnme hem kimisine katılmasak da ürettikleri politik dil ile tabanları üzerinde etki ve 'dönüştürme' gücüne sahip.

Önce baskı-saldırı… Hukuki ya da fiziki… Boyutları farklı da olsa, kimisi hâlâ sürse de… Her biri utanç verici, utancı birbiriyle yarıştırmadan…

Meral Akşener

28 Şubat'ın generallerine de kafa tutmuş evinin kapısının önüne saldırmaya gelenlere de meydan okumuş atılan iftiralarla da mücadele etmiş bir isim…

Kemal Kılıçdaroğlu

Linç girişimine uğramış suikastten kılpayı kurtulmuş Meclis'te yumruklu saldırıya maruz kalmış bir lider…

Selahattin Demirtaş

6 yıldan uzun bir süredir hapiste olan, başta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi verilen tüm tahliye kararlarına rağmen serbest bırakılmayan isim…

Gelelim 'dönüştürme' kapasitelerine…

- Akşener MHP'den ayrıldıktan sonra milliyetçi kesim için yeni bir dil arayışına girdi. Şehirli-seküler yeni milliyetçi seçmene, MHP'den farklı olarak daha özgürlükçü (kahrolsun istibdat yaşasın hürriyet sloganında ifade ettiği), hukukun üstünlüğü noktasının altını çizdiği, Batı değerlerini dışlamayan belki diğer milliyetçi partiden en büyük farkı kadın hakları konusunda aktif bir çizgiye yöneldi. Partiyi daha merkeze konumlamaya çalıştı.

Tabii geleneksel devlet algısını (bireyin değil devletin kutsallığı) tam olarak aşamaması, dış politikada durduğu noktadan Kürt sorununa mesafeli duruşu onu bir noktada frenleyen başlıca konular…

- Kılıçdaroğlu geçen yıl başlattığı helalleşme hamlesini devam ettirdi. Özellikle muhafazakâr seçmen ile partisinin arasındaki buzları eritme noktasında büyük mesafe kaydetti. Partisinin tabanındaki 'ulusalcı' ve 'katı seküler' kesimi kısmen de olsa değiştirdi.

Kendi deyimiyle 'hem ekonomik çetelere' hem 'devlet içinde yer aldığını söylediği çetelere' meydan okudu. Bir yandan 'elektiriği kesik evlerle empati kurmak için borcunu ödemeyip karanlıkta oturdu' bir yandan dünyanın - Türkiye'nin en önemli ekonomistlerinin katıldığı uzun toplantılarla kitlesini buluşturdu. Sosyal devlet-yeni kamucu düzen, yoksulluk temalarıyla ekonomide yeni bir düzen vaat etti.

En büyük başarısı birbirinden görüş olarak farklı altı partiyi bir araya getirmesi ve onları her türlü zorluğa karşı bir arada tutması oldu. Masadaki en büyük ortağın rezervine karşı HDP'yi Kürt seçmeni hep siyasetin-diyaloğun içinde tuttu.

Akşener'in 'cumhurbaşkanı değil başbakan olmak istiyorum' söylemi ardından kendi adaylığı için fazla öne çıkması eleştiri konusu oldu. Özellikle Ekrem İmamoğlu ile ilişkisi (İmamoğlu tarafı da var elbette) parti içinde bir 'ayrışma algısı' yarattı. Başörtüsü yasa teklifi ile Erdoğan'a 'gollük bir pas mı attığı' yoksa zaten Erdoğan'ın yapacağı bir hamleyi mi kestiği tartışmalı. Bu yılın en büyük hatası 'beraat bekliyordum aslında' diyerek İmamoğlu'nun davasının olduğu gün Almanya'ya gidişi oldu.

- Demirtaş için sadece 'Kürt siyasetinin önemli ismi' demek hata olur. Türkiye siyaseti için önemli bir figür o. Öncüleri bölgesel bir parti görünümünde olan HDP'nin geniş kitlelerle buluşmasını sağladı.

Bu sene T24'te yazdığı yazıda "büyük değişime hazır olun, herkesin el ele, yan yana durması için uğraşın, ortak paydamız demokratik cumhuriyettir, ortak evimiz Türkiye'dir, ortak devletimiz Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir" çıkışı önemli idi. Tabii gerektiğinde PKK'yi de karşısına alma cesaretini göstererek 'silaha-şiddete-teröre' karşı durması.

Kendisine-partisine mesafe koysa da Meral Akşener ile de Altılı Masa'nın tüm isimleriyle de diyaloğu savunması not edilmeli. Muhalefetin ortak aday çıkarması ve ilkeler doğru belirlendiği takdirde sonuç alınabileceği inancı da önemli.

Demirtaş ile partisi HDP arasında zaman zaman görülen 'diyalog' eksikliği ise seçimlere az bir süre kala giderilmesi gereken bir unsur olarak öne çıkıyor.

2023'e giderken; biri milliyetçi- muhafazakâr, diğeri sosyal demokrat, öteki Kürt hareketinden gelen üç isim yıl boyu siyasi gündemi belirledi. Bu üç farklı lider ve temsil ettikleri siyasi gelenekler Türkiye'nin ortak-barış içindeki geleceği için en azından 'ilkesel olarak' bir arada kalsalar bile seçimler muhalefet için farklı bir şekil alır. Ayrışarak-konuşmayarak-ortak değerleri değil farklılıkları kaşıyarak ne seçim ne memleketin geleceği kazanılabilir. Türkiye'de yılın politikacıları bana göre bu isimler. Ancak 2023 seçim sonuçları ve o güne kadar yaşanacak süreçteki siyasi duruşları hem memleketin hem bu isimlerin gelecekleri açısından (siyasetteki) belirleyici olacak.


NOT: İktidar ya da başka bir odak ister istesin ister karşı çıksın siyasetin geleceğinde Ekrem İmamoğlu da olacak. Onunla ilgili ayrı bir yazıyı yıl bitmeden yazacağım.

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. Çıktıktan sonra sekiz ay gazeteyi yönetti. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.